073–Serbest Bırakılan

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode



073–Serbest Bırakılan




Çevirmen: Bakakuun
.
.
.
(Festival ismi için) Yeniden Doğuş Festivali nasıl olur?
Yapmış olduğum öneri festivalin ismini resmi olarak [Tempest Yeniden Doğuş Festivali] olarak belirledi.
Her yıl kutlamayı planlıyoruz.
Festival biteli iki gün oldu…
Başımı ağrıtan birkaç problem var. Yok, bu sefer ciddiyim.
Kapı çalınma sesi geldikten sonra Rigurdo ve Bester içeri girdi.

Esir alınan ancak daha hayatta olan 14 kişi (konusunda ne yapılacaktı?)
Şu an daha bilgi toplama aşamasındayız.
Ve bütün “kaynaklarımız” bildiklerini süklüm püklüm dökülüyordu.
Görünüşe göre Farmas Krallığı (üyeleri) ve benzeri (şahıslar) merhamet için yalvarıyordu.
Üstün eğitime sahip Kanlı Gölgeler ve Kilise üyeleri bile karşılarında bir İblis olunca hemen pes ediliyorlardı.
İblisler düşmanlarında korku duygusunu uyandırabiliyordu ve bu yüzden ruhlarını kontrol edebiliyordu.
Üst Sınıf İblislere ve ya daha düşük rütbelerdeki İblislere karşı koymak mümkün olsa bile Diablo gibi bir Baş İblis “Hayır”’ı bir cevap olarak kabul etmiyordu.
Sonuç olarak (karşı koyduklarında) genellikle deliriyorlardı, bu yüzden bunun gibi bir kaderi paylaşmaktansa bildiklerini söylemeyi tercih ediyorlardı.
Bu arada, intihar etseler bile direk olarak ruhlarını kontrol edebilir veya beyinleriyle oynayabiliriz.
Bu da Baş İblislerin bilindik özelliklerinden ve bu yüzden kimse intihar edecek kadar salak değil.
Yani eğer bütün sırları ile yok olmak istiyorsan bedenini tamamen yok edecek bir şekilde intihar etmen gerekiyor.
Bu dünyada esir almanın gizli bilgilerin sızması ile eşleştiğini bilmiyordum ama bu dünyada bu bilinen bir şeymiş. Yani bu dünyada çalışan casusların hayatları pahasına çalıştıklarını söylemek aslında bunu hafifletmek olur.
Sonuç olarak hızlı bir şekilde onlardan bilgi edinebildik.
Daha önce bahsettiğim baş ağrısına dönersek; bunlarla şimdi ne yapacağız?
Shion ve diğerleri yeniden doğduklarında öfkem dindi.
Sonuç olarak Kilisenin köpeklerini ve karaktersiz Ossan’ ı öldürme isteğimi kaybettim.
Bir dakika bu liste fanatikleri içermiyor, onlar ne olursa olsun öldürülecek.
(Shion ve diğerlerinin hayatını kaybettiği) olayda yer alanları affedemem.
Edindiğimiz bilgiye göre Tempest’i “ziyaretlerinde” onlara şehirde yaşayanlara saldırma emri verilmemiş.
Emirleri Kardinal Nicholas tarafından verilmiş.
Emirleri, basitçe savaş ilan edinmiş.
Ama Elit Şövalyelerin sahaya sürülmesi için Hinata’ nın onayı gerektiğinden (Kilisenin evcil hayvanları olan) Kanlı Gölgeleri yollamaya karar vermişler ve bu da trajedinin gerçekleşmesini sağlamış.
Kana susadıklarından ve kendi üstünlüklerinden emin olduklarından emir almadan yakıp yıkmışlar.
Bunu tam da onları (savaş esirlerini) askeri kanunlar çerçevesi içerisinde yargılamayı düşünürken öğrendim.
Dahası aramızdaki ortak bir fikir, canavar olduğumuzdan canavar gibi yaşamalıyız idi.
Her neyse, onları istediğimiz zaman öldürebiliriz.
Bu yüzden bu durumlarda başka ülkelerin ne yaptığını öğrenmeye karar verdim.
Ellen ve Youmu kendi ülkelerinin iç işlerini çok bilmediğinden onlara sormak gereksiz olurdu.
İşte o anda Bester’ in varlığını hatırladım.
Bu yüzden bildiklerinden yararlanmaya karar verdim.
İçeri girerken Bester şu şekilde selamladı beni,
[Uzun bir zaman oldu Rimuru-sama! Nasıl bir felakete göğüs gerdik.]
Aynen bir felaketti ve daha bitmemişti.
[Dediğin gibi bir felaketti. Sana sormak istediğim bir şey var, insanların savaşları nasıl oluyor?]
Bester’ a sormaya çalıştım.
Açık açık sordum, laf kalabalığı yapmaya gerek yok.
Bu şekilde Bester’ dan insan savaşları hakkında bilgi edindim.
Öncelikle, Müzakere Koalisyonu normalde savaş açmazmış.
Örneğin, ülkelerin birbirlerine savaş açmadan önce bir konferansta bunu belirtme zorunluluğu varmış.
Eğer bu şart yerine getirilmez ise bu ülke üyeliğini kaybediyormuş ve diğer bütün ülkeler tarafından düşman olarak görülüyormuş.
Savaşları başlatmak kolay ancak sona erdirmek zordur; bunun gibi bir ifadenin kurallaşmış olmasını görmek şaşırtıcı.
Şimdilik, konferansta savaş ilanında bulunduklarını farz edelim.
Öncelikle, savaşın gerçekleştirileceği bir güne karar veriliyormuş ve bu zamanı sivilleri tahliye etmek için kullanıyorlarmış.
Belirlenen güne kadar düşmana saldıramıyorlarmış.
(Düşman hakkında) Bilgi edinmek ve bu kurallara uymada başarısızlık Koalisyonun kurallarının ihlali olarak sayılıyormuş.
Sonuç olarak “casus” olarak bilinen konsept absürt olarak görülüyormuş; siviller tahliye edilmeden ülkeden ayrılmaya dikkat etmeleri gerekiyor.
Sunulacak her ihlal Koalisyonun kanunlarının çiğnenmesi demek.
Yani, bunun kadar katı kuralların varlığını düşününce, casusların kullanımı yasaktır deseler daha iyi olmaz mı? Ancak hangi casus bu mesleğe yakalanacağını düşünerek başlar ki?
Savaş başladıktan sonra iki tip savaş varmış; Sınırlı Savaş ve İmha Savaşı (Katliam). (Aslında ekonomik savaşta var da onu bir kenara bırakalım.)
Sınırlı Savaş sivillerin yüklerini azaltmak için belirlenmiş bir savaş alanında yapılıyormuş,
Bir spor gibi, tabi ki aşırının da aşırısı bir örnek oldu bu.
Savaş alanının sağlayacağı avantajı engellemek için savunan taraf seçiyormuş savaş alanını.
Buna savaş ilanı zamanında karar veriliyormuş.
İmha Savaşı (Katliam) ise “her şey serbest” kuralı çerçevesi içerisindeymiş.
Bir ülke bir ülkenin mandası olmadıkça ve ya tamamen yok edilmedikçe sonlanmıyormuş. Başka bir şansın yoksa seçmek isteyeceğin bir seçenek değil.
Kaybetsen ve ya kazansan bile işgal etmek için meşru bir nedenin olması gerekiyormuş.
Eğer meşru bir nedene sahip değilsen o zaman basit bir fetih savaşı oluyormuş ve diğer koalisyon üyeleri tarafından saldırıya uğrama riskini barındırıyormuş.
Diğer bir deyişle bunun gibi bir savaş olsa bile çok nadiren oluyormuş.
Pekâlâ, ama tarafsızlığını belirtmek savaştan kaçmak için en iyi yöntem olmaz mı? Tabi ki hayır.
Cüce Krallığı mesela, üstün teknolojiye ve değere sahip.
Bu yüzden onları işgal etmeye çalışabileceklere karşı bir güce sahipler.
Eğer bir güce sahip değilse adalet işe yaramayacaktır.
Ama gerçekte tarafsız Cüce Krallığına neden savaş ilan ettiğini açıklamak zor olur, hele ki askeri gücü göz önüne alındığında.
Kimse başkasının açgözlülüğü nedeniyle ölmek istemez.
Bu şekilde birkaç savaş Koalisyonun yaratılmasına neden olmuş ve bu da bizi şimdiki güne getiriyor.
Bunlar Müzakere Koalisyonunun kuralları.
Pekâlâ, üye olmayanlar peki?
Örneğin, Doğu İmparatorluğu.
Doğu İmparatorluğu sınırlarını daha güçsüz komşularını kendi bünyesine katarak büyümüş askeri bir ülke.
Koalisyonun kuralları bu ülke için geçerli değil.
“İşgal etmek istediği zaman işgal eder ve önündeki her şeyi ayaklar altına alır” mış.
Aynı zamanda casusları da sonuna kadar kullanıyormuş.
İtaat etmeyenlere ölüm!
Bu benimsedikleri ilkeleri, yani eğer hedef ülke bir hafta içerisinde bağlılığını yemin etmezse anında işgal ediyorlarmış.
Neyse ki etki alanları Jura Ormanının içine kadar işleyemiyor.
Ama İmparatorluk ile savaşan ülkelere ne olduğunu düşününce Müzakere Koalisyonu bu tehdidi göz ardı edemez.
Cüce Krallığı, İmparatorluk ile bir şekilde diplomatik ilişkiler sağlamayı başarmış ve potansiyel bir işgalden kaçınmış. Yani, bunun nedeni askeri gücü ve Krallarının gücü olabilir.
Bunları duyduktan sonra Koalisyonun ortak koruma sağlanması için bir araya gelmiş güçsüz ülkeler oldukları fikrini düşünmeden edemiyorum.
Güçlü ülkeler savaşa ve kaderlerine kendileri karar verirler.
Anlatılanları bir nevi anladım.
Şimdi, peki savaş bitince ne oluyora gelirsek…
Savaş esirlerine ne oluyor?
Bunu da Bester açıkladı.
Koalisyon ulakların öldürülmesini yasaklıyor. Bu her dünyada geçerli herhalde.
Bir ülkenin Kralının savaş esiri olması ender bir şey.
İmha Savaşları bile nadiren bir katliama dönüşüyor. Bir ahmak değilsen eğer savaş kendi topraklarına ulaşınca teslim olursun.
Teslim olmayı reddetmek ve herkesi katletmek diğer ülkeler tarafından düşmanlık kazandırır.
Evvela, kendi topraklarının kolayca ve hızlı bir şekilde işgal edilmesine izin veren bir Kral vatandaşlarının güvenini kaybeder ve ortadan kaldırılırmış.
Diğer bir deyişle, onurunu kaybettiğinden onu öldürmeye gerek yok, işler bu şekilde yürüyor ha.
Anladım.
Onu kolaylıkla öldürebilirim ama eğer durum buysa onu geri yollamak daha iyi olabilir.
[Katkılarından dolayı teşekkür ederim Bester. Burada olman memnun edici.]
Dedim.
“Yok, yok, ne demek!” kıpkırmızı bir şekilde parlak bir gülümseme ile cevap verdi Bester.
Affedersin, ama cidden bu baya garip bir görüntü.
Eski ciddi ve kendini bilmez kişiliğinin yumuşaması iyi olmuş da… Yaşlı bir adamın bu şekilde davranması.
[Ah, unutmadan. Cüce Krallığına olacak seyahatimde olanların ne kadarından bahsedebilirim?]
[Ah, istediğin kadar. Konu hakkında iyi bir fikre sahip olabilirler.]
İznimi verdim.
Saklasak bile elinde sonunda öğreneceklerdir bu yüzden başından dürüst olalım.
Utangaç Bester’ a teşekkür ettim ve ayrılabileceğini söyledim.
Bu, belki de utangaçlığından değil benim tarafımdan büyülenmiş olabilir…
Konuşmanın yarısında insan halime büründüm.
Ve maskemi de takmadım; daha tamir ediliyor.
Olamaz… yoksa bir lolicon mu? Ürpertici bir olasılık zihnimde belirdi.
Umarım öyle değildir!
Konuşmamız hakkında düşünüyordum.
Eğer durum bu ise Kralı ve ulakları geri yollamak en iyi seçenek olacaktır… belki.
Halen daha [Vicdanı Olmayan] yeteneğim de var.
Uzun zaman önce umutlarını kaybettiklerinden artık bana ihanet edemezler.
Tam bunu düşündüğümde,
≪Uyarı. Özel Yetenek [Vicdanı Olmayan] Nihai Yetenek [Beelzebub] tarafından özümsendi. Bu yüzden silindi ve şu anda kullanılamıyor.≫
A-ah…
Tam da işe yarar bir yetenek elde ettiğimi düşündüğümde bunun olması.
Tek bir safer kullandıktan sonra silinir mi – ben neden bunun gibi bir yeteneği elde ettim ki? Yani aslında ihtiyacım da yoktu da.
Bu bir kenara,
Kullanımına alıştığım yeteneklerimin baya bir değişime uğradığını hissediyorum.
Bunu doğrulamam lazım, nedense acil bir gereksinim hissettim.
Belki de Kralı ve ulağı serbest bırakmalıyız ama bu hepimizin arasında düşüneceği ve karar vereceği bir şey.
12 Kanlı Gölge üyesini Shion’ a teslim ettim.
Onları hırpaladıktan ve bilgi edindikten sonra büyük olasılıkla bana hazırladığı yemeklerden birsini yedirecektir; [Aşçı] yeteneğini kullanarak.
Bana yemek yedirmek zorunda olmadığını bilmiyor mu? Bu dayanması zor bir şey… bunu bilmiyor mu?
Sıradaki adımlarımıza karar verdikten sonra Rigurdo’ nun bir miting ayarlamasını sağladım.
Bütün bölüm başları ile bir toplantı yapılacak, buna karar verdim.
Buna karar vermiş olsam da çözülmesi gereken başka bir problem daha var.
Rigurdo’ nun gözlerinin içine baktım.
[Nasıl gidiyor? Araştırmadan bir sonuç alabildiniz mi?]
Diye sordum.
Evrimim ile birlikte sadece benim yeteneklerim değil bütün canavarların yetenekleri baya bir gelişmiş.
“Dünyanın Sesi” tarafından edinecekleri hediyeler onlara söylenmiş.
Benimle alakadar canavarlar demek isim verdiğim bütün canavarlar demek.
Rigurdo kafa salladı.
[Halen daha nüfusu taramaktayız.
Kadınlar ciltlerinin güzelleştiği ve pürüzsüzleştiği gibi anlaşılmaz şeyler söylüyorlar.
Yaşam enerjileri kesinlikle artmış gibi gözüküyor.
Savaş sanatıyla alakadar olanlar hem şahsi hem de grup yetenekleri elde etmişler.
İlginçtir, Goblin binicileri ve Yıldız Kurtları ekstra ender yetenek [Birleşim]’ i elde etmişler.]
Ekstra Yetenek [Birleşim] anlaşıldığı gibi bir yetenek, gizli bir şey yok.
Sanki tek bir varlık gibi oluyorlar, dört ayaküstünde hızlı hareket edebiliyorlar ve güçlerinde de bir artış var.
Güçleri onları A- sınıfı üyesi yapıyor. Aralarındaki en kötüsü bile B- sınıfını yıkar geçer.
Şaşırtıcı olarak hepsi (100’ ü de) bu yeteneği elde etmiş.
Rügurdo’ nun raporu devam etti.
100 yeniden doğanın arasında çocuklar ergenliğe ulaşmışlar.
Belki de evrimlerindeki bu gelişim savaşamadıkları, karşı koyamadıkları pişmanlığındandır.
Hepsi [Mükemmel Hafıza EX] ve [Sonsuz Yenilenme EX] yeteneklerine sahipler.
Bunlar sadece ekstra yetenek olsa bile birlikte iyi bir sinerjiye sahip.
Yani, kafaları yerlerinden edilse bile Astral Beden haline dönüşerek ölümden kaçabilirler.
Diğer bir deyişle, Ork Yıkım’ ın sahip olduğu kendisini yenileme yeteneklerinin eşdeğerine sahip olmuşlar ve 100 kişiler, ne kadar da absürt bir şey oldular.
Bu yüzden bu akıl almaz yeteneğe sahip olanlar aşırı bir eğitim görüyorlar; gaza gelmesinler diye.
“Demek istediğimiz, biz artık ölmeyeceğiz!” Demişti şehirdeki gençler…
Buna bir şey demem mümkün değil.
Onları azarlasam mı yoksa daha çok çalışın mı desem?
Şu anda C+ Sınıfında olsalar bile bizim en güçlü savaş gücümüz haline gelecekleri gibi bir his var içimde.
Kendilerine isim bile vermişler “Yomigaeri” – ölümün üstündekiler.
Benimaru’ nun emri altındaki 4.100 Goblin ilginç bir şekilde evrim geçirmiş.
Aralarındaki en güçlüleri, 100 kişi, Ogre’ ye evrim geçirmiş.
Şimdi Benimaru’ nun kişisel Bodyguardları ve “Kurenai” (Kızıl) olarak isim verilmiş onlara. A- Sınıfı güce sahipler.
Öncü birliğimiz olan Hobgoblinler C+ sınıfında olsa bile [Alev Kontrolü] ve [Termal Dayanıklılık EX]’ i elde etmişler ve ateş birliğimiz haline gelmişler.
Onlara Yeşil Birlikler adını vermiştim ama bu evrimden sonra çok iyi kaçmadı.
Yani Benimaru’ nun birlikleri olduklarından kırmızı daha iyi… yeşil çok yakışmadı.
Öngörümün başarısızlığı bu.
Ama hey bu kadar da geleceği düşünmeye gerek yok!
Canavarların evrimi öngörülebilecek bir şey değil.
Yani sanki bir başkaldırma gibisinden Yeşil Birliklerin teçhizatını zümrüt yeşiline boyattım.
Evvela, renklerinin alevi istedikleri gibi kontrol etmelerinde bir etkisi yok.
Üst Sınıf Orklarda bir bütün olarak evrim geçirmiş.
Hepsi [Demir Duvar EX]’ i elde etmiş; topraktan savunma amaçlı bir duvar oluşturmalarına yarıyor bu yetenek.
Dahası [Bedensel Zırh] savunma yeteneğine de sahip olmuşlar.
Çoğu dayanıklılığıma sahip olmuşlar; Fiziksel Saldırı Dayanıklılığı [Acı, Aşınma, Paralize, Elektrik]’ i barındırıyor.
Yani eğer onlara Shion’ un yemeklerinden yedirsem acaba zehir dayanıklılığı da elde ederler mi? Ne kadar da ahmakça bir şey düşündüm!
Şahsi farklara sahip olsalar da grup olarak bir problemleri yok.
Her biri B Sınıfı olarak değerlendirilebilir.
“Sarı Birlikler” (Destek Kuvvetler) ismine yakışır bir şekilde evrim geçirmişler. Saldırıları engelleyecek duvarlar yaratacak bir birlik, Tempest’ in ana gücünü oluşturuyorlar.
Gabil’ in 100 Dragonewt’ ine gelirsek,
Tabi ki en azından A- sınıfındalar.
[Ejder Şövalyesi Dönüşümü] ve [Alev Nefesi] ya da [Fırtına Nefesi]’ ne sahip olmuşlar.
Verimleri düşse bile güçleri aşırı derecede artmış.
[Ejder Şövalyesi Dönüşümü]’ nün ne yaptığını cidden bilmiyorum.
Elde etseler bile daha kullanamıyorlar gibi gözüküyor.
Bunun hakkında kötü bir his var içimde o yüzden belki de iyi bir şeydir kullanamamaları.
“Tehlike altında kullanın o zaman!” demek ihmalkârlık olacaktır.
Bunun gibi bir yaklaşım Gabil ve birliği için düşünülemez.
Ama aynı zamanda uçma yeteneğine de sahip olmuş olmaları ve havadan alev püskürebilmeleri…
Yeni dayanaklıklara sahip olmamış olsalar bile başından dayanıklılardı zaten.
Sonuçta pulları demir gibi.
Sadece direkt bir saldırı doğal zırhlarını aşabilir.
Uçabilmeleri onlara düşmanları üzerinde büyük bir avantaj sağlıyor.
İsimleri “Hiryu” (uçan Ejderler).
Maalesef şimdilik en güçlü birliğimiz oldular.
Ve bu şekilde rapor devam etti.
Görünüşe göre şimdiye kadar ki çabalarım sonuç vermiş.
Bu bilgilerden anladığım: baya güçlendik, oldu. Bu kadar.
Sayımız on bin etmese bile kendimizden kat be kat büyük orduları ezebiliriz.
Benim yok ettiğim düşmana bakınca biz çok daha güçlüyüz.
Bu duruma artık şaşırmıyorum bile.
Tek zayıflığımız sayılarımızın az olması.
Kolay bir şekilde sayımızı arttıramayacağımıza göre bu şu andan itibaren bizim için bir sıkıntı olacaktır.
Bu şekilde nüfusun taranması sona erdi.
Sırada; (yeteneklerinin) idaresi…
Rigurdo’ nun öğrendiği kadarıyla bu konuda daha çok emin değillermiş.
Yani, bu anlaşılır ve olması gerektiği gibi.
Ben bile daha yeteneklerimin ne işe yaradığını bilmiyorum.
Başkaları hakkında endişeleneceğine önce kendi durumuna endişe etmek daha doğru.
Rigurdo’ dan araştırmasına devam etmesini istedim.
Yeteneklerim hakkında fikir edinmek için oradan ayrıldım.
Mühürlü Mağaraya doğru ilerledim.
Yolda Gabil ile karşılaştım, kimsenin içeri girmemesini emrettim ve mağaraya girdim.
Pekâlâ, Nihai Yeteneğe başvuralım, [Raphael].
Evrimin sonucu olarak gerçekleşen değişimleri bana öğretmesin istedim.
İşte bulduklarım,
Durum
İsim: Rimuru Tempest
Irk: İblis Slime
Kutsal Koruma: Fırtına Hanedanı
Unvan: “İblis Lordu”
Büyü: 〈Büyü Enerjisi Kontrolü Arşivi〉〈Üst Sınıf Ruh Çağırımı〉〈Üst Sınıf İblis Çağırımı〉
Yetenekler:  Slime Türüne Ait Yetenekler [Özümseme, Absorbe, Sonsuz Yeniden Yapılandırma] Nihai Yetenek [Hikmet (Bilgelik) Lordu Raphael]
… Düşünce Hızlandırımı ・Değer Biçme ・Paralel İşlem ・
Hazırlıksız Büyü Gerçekleştirimi ・Devrialem ・Birleşim ・Ayrışım
Nihai Yetenek [Açgözlü Kral Beelzebub]
…Yeme ・Analiz ・Mide ・Taklit ・Ayrışma ・
Ayrıştırma ・Tedarik ・Besin Zinciri ・Ruh Emici
Gündelik Yetenekler… [Büyü Algısı] [Isı Algısı] [İşitme Algısı] [Üstün Koku Alma]
[İblis Lordunun Azmi]
Savaş Yetenekleri… [İplik Kontrolü] [Klonlama] [Kaos Nefesi] [(Doğa) Kanunlarının Kontrolü] [Nitelik Değişimi] [Zihin Hükmü] [İblis Lordu Dönüşümü]
Taklit: İblis, Ruh, Kara Kurt, Kara Yılan, Kırkayak, Dev Yarasa, Dev Örümcek, Kertenkele, Goblin, Ork.
Dayanıklılıklar: Fiziksel Hasar İptali, Doğal Saldırı Hasarı İptali, Durum Değişikliği İptali, Ruh Saldırı Dayanıklılığı, Kutsal Büyü Dayanıklılığı
Bu kadar.
Bir sürü şey yok olmuş gibi ama altımdakilerin yeteneklerini elde etme aşamasında olduğumdan daha bir sürü yetenek kullanabileceğimdir.
Bunların sadece isimleri değişmiştir diye düşünüyordum ama açıkça yanılmışım.
Düşünce Hızlandırımı, mesela, 1.000.000 daha hızlı olmuş.
Kelimelerle anlamak zor… kullandığımda sanki zaman durmuş gibiydi.
Her bir yeteneği Raphael’ e soracakken,
≪Bildiri. Emredildiği gibi [Sonsuz Zindan] analiz edildi. Şahıs: Veldora’ yı serbest bırakacak mısınız? [EVET]/[HAYIR]≫
Bunun gibi bir duyuruyu nasıl da öyle normalmiş gibi yaptı!
Çok ani olduğundan cevap veremedim…
Ama… En sonunda!
Bütün bir yıl sürdü ama en sonunda sözümü tutabileceğim.
Geriye kalan tek şey ise… onun için (ruhunu tutacak bir) beden ayarlamak.
Yetenekleri test etme düşüncesini tamamen unuttum.
Serbest bırakıyorum seni, Veldora!
Ve [EVET]’ i seçtim!
☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽




Önceki Bölüm |          | Sonraki Bölüm