037–Rastlantı ~ Benimaru ve Ranga

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode



037 – Rastlantı ~ Benimaru ve Ranga


Önceki Bölüm |          | Sonraki Bölüm 


Çevirmen: bakakuun
.
.
.
.
Gabil umutsuz direnişine devam etti.
Durum kesinlikle aleyhineydi.
Hiç yorulmadan, dinlenmeden, Orklar saldırılarına devam ettiler.
Goblinler ve Kertenkele Adamlar öte yandan yavaşça teker teker katlediliyorlardı.
Gerekli formasyonu alarak kuşatmayı kırmaları gerekiyordu ama bunu yapmaları savaş kabiliyeti az olan Goblinleri terk etmek anlamına geliyordu.

Dahası, yorgun ve bitkin durumda olan bazı Kertenkele Adamlar bu hücumda hayatlarını kaybederdi…
Geri çekilme emrini vermeyi reddetmişti ancak belki olabildiğince hayat kurtarmak için başka şansı yoktu.
Normalde, düşmana tekrar ayağa kalkamayacak- kendini toparlayamayacak derecede hasar verildiğinde savaş biterdi. Ancak Orklar Kertenkele Adamların tamamen köklerini kurutmak istiyordu.
Teslim olma şansları da yoktu. Sadece katledilerek yenileceklerdi. Bu olgu korku duygusunu uyandırdı. İradeleri güçsüz olan canavarlar savaşma isteklerini kaybederek görev yerlerinden ayrılmışlardı. Hatta Goblinler artık bir savaş gücü olarak da düşünülemezdi.
Bazı Goblinler savaşmaktan vaz geçti ve kaçmaya çalıştı ama bu çabalarına Orklar izin vermedi. Kaçan Goblinler teker teker avlandı ve onlardan geriye bir parça kalmaksızın sindirildi.
Sayıları bini aşmayan Goblinler savaş alanındaydı. Yakında tamamen katledileceklerdi…
Kertenkele Adamların durumları da onlardan iyi değildi. Savaşa giren sekiz bin şimdi altı binden azdı.
Devamlı savunma hatlarını kaybettiler bu organize taktikleri imkânsız hale getirdi.
Ama Gabil yine de birliklerini teşvik etmeye devam etti yavaşça Orkların kuşatmasından kaçmaya çalışırken…
Birden bire siyah zırhlara bürünmüş Orklar hareket etmeye başladı.
Normal Orklardan farklı olarak bu Orklar orduyu komuta ediyordu.
Hepsi baştan aşağı zırh giyiyordu.
Normal Orklardan belki güçleri farklı değildi ancak bütün farkı büründükleri ekipmanlar yaratıyordu.
Onlar da tek bir Ork tarafından kontrol ediliyordu. Kendisiyle birlikte güçlü bir aura yayan diğer Orklarla arasında dünyalar kadar fark olan tek bir Ork.
Ork Generali.
Bütün ordunun kudretine sahip Ork Ordusu Generali ve onu takip eden 2.500 Ork Şövalyesi.
Ona benzer beş kişi daha mevcut. Güçleri B+ sınıfı ile rutubetlendirilebilirdi.
Ork Ordusunun dörtte biri harekette geçti.
Sonumuz geldi.
Bu savaş gücü savaşı burada belirleyebilir.
Kaçmak imkânsız. Tek seçenekleri savaşta yığılmak…
“En sonunda, bir savaşçının ellerinde can vermek istiyorum.” Diye düşündü Gabil.
[Guwahahahaha! Domuzların korkak Generali! Benimle tek başına savaşmaya cesaretin var mı!!!]
Yüksek sesle haykırdı.
Kazanamazdı. Zırhı paramparçaydı.
Dahası, rakibinin zırhı büyü ile güçlendirilmişti.
Eğer bu teklifi kabul ederse Gabil bir savaşçı gibi ölebilirdi. Durum iyi giderse belki bir Generali alt edebilirdi. Bunlar onun düşüncesiydi.
[Gugugu. Pekâlâ. Rakibin olacağım!]
Bu şekilde cevap verdi ve Ork Generali atından indi.
Yakınlardaki kapışma dondu aura’sı tarafından bastırıldı. Daha uzakta savaş devam etti ama sesleri Gabil’ in kulaklarına ulaşmadı.
Gabil konsantrasyonunun daha önce hiç artmamış kadar arttığını hissetti.
[Minnettarım!]
Gerisi sessiz bir düelloydu.
Gabil büyü silahı: Su Girdabı Mızrağı’ nı hazırladı.
[Gel!]
Ork Generali kükredi ve aynı zamanda
[Zıbar!!! Su Girdabı saldırı stili, Yok Edici Kasırga!!!]
Gabil bütün kudretini taşıyan bir saldırı gerçekleştirdi. Mızrak tekniğini ve büyü gücünü birleştirerek, kesinlikle öldürücü bir saldırıydı bu. Gabil’ in sahip olduğu bütün güç ile doluydu. Ancak,
[Kanrangue!!!] (Kaos Yiyen)
Gabil’ e mızrağını doğrultarak, Ork Lordu gelen saldırıyı nötrledi.
Ama sadece bu değildi mızrak aynı anda bir aura yaymaya başladı. Meşum bir aura Gabil’ in bedenine saldırdı.
“Beni yemeyi istiyor!” Tökezleyen, yığılan Gabil bunun farkına vardı. Ancak, aura onun kaçmasına izin vermezdi…
[Guguguga! Acınası Kertenkele. Çamurda debelenmek sana yakışıyor!]
Ork Generali Gabil’ e güldü.
Ama pes etmezdi. Keşke… Keşke bir saldırısını dokundurabilseydi…
Biraz toprak alarak Ork’ a attı. Bu hareketine korkaklık diyebilirsiniz ancak Gabil onu kesmek için bir şans arzuluyordu.
Ancak, bu saldırı da nafileydi, sarı aura hemen özümsemişti saldırısını.
Gabil kendi bünyesine yönlendirilen saldırıyı hissetti.
Çaresizce aura’ dan kaçmak istiyordu ama nasıl yapabileceğini bilmiyordu.
Buraya kadarmış…
Gabil düşündü ve gözlerini kapattı.
Birdenbire sağır edici bir kükreme duyuldu.
Sessizliğe bürünmüş alana hayat geri döndü.
Bu kükreme Ork Generaline saldırdı, Gabil’ e belirleyici saldırıyı yapmasına engel oldu.
Bu da neydi?
Savaşın içinde olmasına rağmen Gabil’ in kafası karışmıştı. Bundan sonra savaşın dengesi değişti.
Gabil’ in ne düşündüğüne bir zerre endişe duyulmadan olaylar gözlerinin önünde hızlıca gerçekleşti.
.
Shion’ un saldırısı bir sürü Ork’ u yerle bir etti.
Bu savaşın başlangıcı belirten sinyal oldu.
Arkasından birden bire gelen saldırı Benimaru’ yu şaşırtmadı.
Aksine kendi kendine söylendi
[Ne halt yiyor bu… Salak…]
İyi ya da kötü, Benimaru titremedi ve Goblin kurt binicileri de dinçti.
Bilakis savaşta ilk kanı dökemediğine yakındı.
Ancak en sonunda yerle bir edebilecekti. Önceki hayıflanmasına dayanabilirdi.
Son hız ilerlerken Ork birliklerine girdiler.
Orklar bilinmeyen düşmanlar tarafından yapılabilecek saldırılara hazırlıklıydılar ancak kurt binicilerinin hızlarına zamanında karşılık veremediler.
Kırılgan.
Bu Benimaru’ nun onları tanımlama şekliydi.
Bizim savaşa katılmamıza gerek yokmuş Goblinler bunu tek başlarına halledebilirmiş.
Bu eğeleneli değil, diye düşündü.
[Bütün birlikler dursun!]
Emretti.
Şimdiye kadar yarattıkları momentumu bu şekilde kesmek normalde düşünülemez. Dahası hız konusunda uzmanlaşan bir birlik için durmaları gereksiz olurdu…
Ama Goblin binicileri, bir soru bile sormadan anında durdular.
[Ranga, Gabil ismindeki Kertenkele Adama “Gölge Yürüyüş” ile ulaşabilir misin?]
Benimaru sordu. Souei’ nin yeteneği ve Ranga’ nın yeteneği aynı olduğundan mümkün olmalı, öyle değil mi? Bunu bilmiyordu bu yüzden sordu.
[Mümkün]
Basit bir cevap.
[Pekâlâ! Sen önden git ve onları koru. Ben şurada gezeceğim!]
Ne kadar garip bir şey söyledi! Savaşın içinde, Orklarla dolup taşan alanda gezmek.
Gabil’ in grubu bir sürü savaşçı tarafından kuşatılmış olmalı az sayıdaki birlikler bu kuşatmayı delemez.
Ve hızlıca ilerlemektense oraya yürümeyi mi seçti?
Söylenmesi ne kadar garip bir şey… Diye tanımlardı biri bunu.
[Anlaşıldı. Ve lütfen yavaş yavaş gel. Ben ileriye gidiyorum!]
Bu kelimelerle Ranga gölgeler arasında kayboldu.
Benimaru yerde sıkı bir şekilde ayaktaydı ve yavaşça kendisini hazırlardı.
Hareketlerini gören Orklar ne diyeceklerini bilemediler. Saldırsalar mı saldırmasalar mı?
Goblinler, Benimaru’ nun duruşunu mükemmel olarak yorumladı.
Yani, aralarında biri
Gobuta: [Hmm? Neden durduk ~su? İlerlemek kötü bir şey mi ~su? Hayır, yürümek zorunda mıyız ~su? Yürümekten nefret ediyorum ~su]
Bunları dile getiren bir Goblin vardı ama onu boş verelim.
[Pekalaaa. Yo, şerefsiz piçler. Evet, oradaki domuzlar, kaybolun ordan. Eğer bunu yaparsanız gitmenize izin vereceğim!]
Aerobik (Isınma) hareketlerine son verirken Benimaru önündeki Orklara seslendi.
Ama bir Ork bile hareket etmedi.
[Bizimle alay mı ediyordun! Bunu bize yediremez…]
[O zaman, ölün!]
Geri çekilmeye niyetleri olmadığından, Benimaru hareket etmeyi seçti.
Avcunda, siyah yuvarlak bir alev belirdi.
Bu topun çapını bir metre olacak kadar genişlettikten sonra Orklara attı.
Tehlikeyi fark ettiler, kaçmaya çalıştılar. Ama onlar için artık çok geçti.
Sonsuzluğa kadar hızlanan spiral onları kovaladı. Hızı 600kmph dı – kesinlikle Orkların yeteneğini aşıyordu.
Spiral tarafından vurulanlar geriye sadece küllerini bırakarak alevler ile kaplandılar.
Ancak alevlerin yaydığı terörün nedeni sadece bu değildi.
Spiral aynı zamanda vurduğu Orkların büyü güçlerini özümseyerek kendisine yakıt sağlıyordu.
Bir toptansa artık çapı 100 metre olan bir tepeye dönüştü.
Ve bir saniye içerisinde savaş alanında başka bir kükreme duyuldu.
Yani, aslında o kadar gürültülü değildi ama bunu duyanların kanları buz kesti.
Geniş Çaplı Tahribat Yeteneği… [Cehennem Alevi]
Benimaru’ nun elde ettiği yetenekti. Siyah tepe yok oldu ve arkasında kavrulmuş toprağı bıraktı.
Bataklıklar içinde savaşıyor olmaları lazımdı ama şimdi yer cama dönüşmüştü.
Kim bu kadar korkunç bir ısıyı hayal edebilir ki!
Söylemeden de anlaşılmalı ama 2.000 ~ 5.000 derecede yanan alev topunun içinde kalan Orklara ne olduğunu tahmin etmek kolay. Külleri bile yanmıştı.
Benimaru ışıltıyı atalı daha bir dakika olmuştu.
Ve yüzünde feci bir gülümseme belirerek,
[Yolu temizleyin, domuzlar!]
Bir daha isteğini belirtti.
Orklar korku içerisinde panikledi.
[Aç Kalanlar] yeteneğinin etkisinin altında olmalarına rağmen, korku duygusunu tanımamaları gerekirken.
Ancak, bu tek saldırı bu duyuyu onlara geri kazandırdı.
Çünkü ne kadar çabalasalar da kaçamazlardı.
Hayal edemeyecekleri ezici bir güç.
Sadece yasaklanmış büyüler bu kudrete ulaşabilirdi.
Bu yeteneğe karşı koyabilecek bir yöntemleri yoktu. Yiyerek daha güçlenmeye çalışsalar bile cesetler küllere dönüşmüştü.
Kesinlikle seviyesine ulaşamayacakları yüksek sınıf bir iblisti. Ve bu yüzden korktular.
Panikleyen Orklar dağılmaya başladı.
Yakında, zar zor emir komuta zincirini sağlayabileceklerdi.
Onların bu şekilde davrandığını gören Benimaru sessizce ileri yürüdü.
Onun için, önündeki Orklar engelden-ayak bağından başka bir şey değildi.
.
Gabil ölüm için hazırdı, ama nedense yanından aldığı darbeden başka bir darbe hissetmiyordu.
Bir şeyin eksik olduğunu hissederek, korkarak gözlerini açtı.
Gözleri önünde gördüğü şey siyah bir kurttu.
Daha önce görmüş olduğu… Evet! Fırtına Diş Kurtlarının Lider’inin dublörü! (TL: …Anla artık be)
[O,ooo! Dublör-dono, bana yardım etmeye mi geldiniz?]
Düşünmeden sordu.
Ne olduğunu Gabil bilmiyordu ne de etrafa bakacak güce sahipti.
Kızgın bir şekilde en sonunda etrafına baktı.
Uzaklarda bir yerde bir kargaşa vardı.
Ve Gabil’ e
[Ben ne bir Fırtına Diş Kurduyum ne de bir dublörüm.]
Midesinin derinliklerinden yankılanan alçak bir sesle Ranga bunu söyledi.
Ve Gabil’ e karşı hiç ilgisi olmadığından Ork Generaline baktı.
Birbirlerine bakıştılar.
Ork Generalinin kafası karışmıştı. Birden bire müthiş güce sahip bir canavar karşısına çıkmıştı.
Canavarın benliğinden gücün sızdığını hissetti.
Ve dahası, canavarın geldiği yönden dehşet verici bir büyü enerjisi hissedebiliyordu.
Orada büyük bir talihsizlik gerçekleşti. Bu şekilde Ork Generali hissetti.
Ama etrafında neyin gerçekleştiğine tamamen bilgisiz olan Gabil,
[Anladım (Evraka)! O zaman, eğer sen Fırtına Diş Kurdu değilsen… Acaba Siyah Kurtların Lideri olabilir misin?]
Gabil şaşkın bir şekilde sordu.
Gabil’ in kendi benliğini tanımaması şaşırttı onu.
Ranga iç çekerek açıkladı,
[Bir dakikalığına çeneni kapar mısın? Ben Ranga’ yım! Rimiru-sama’ ya hizmet eden!!!]
Ve Orka,
[Domuz, eğer geri çekilirsen, seni kovalamayacağım; eğer saldırırsan seni affetmem!]
Ranga havladı.
Ork askerleri titredi, ama korku nedeni değildi.
Generalleri yanlarında [Aç Kalanlar]’ ın etkisi güçlendirilmişti.
[Guguguga! Ne kadar küstahça! Ezik bir canavar bana pençelerini göstermeye cüret ediyor!!!]
Ork Generali sert bir şekilde cevap verdi.
Ve bu şekilde ikisinin arasındaki kapışma başladı.
General Ork askerlerine Ranga’ yı çevrelemeleri için emir verdi.
Bir canavara karşı adil savaşmaya gerek göremedi.
Ama Ranga sadece güldü
Ne kadar da sevinçliydi! En sonunda gerçek yeteneklerini gösterebilecekti.
Uoooooooooooooooooooon*
Bütün kudreti ile uluyarak Ranga aura’ sını serbest bıraktı.
Ne kadar uzun zaman geçmişti canından çok sevdiği Rimiru-sama’ sının gölgesinde geçirdiği vakitten, oradaki aura’ yı özümseyerek ve kendi formunu tekrardan hayal ederek geçirdiği o zamandan.
“Bu benliği hedefin yap!” diye söylendiğinden, Ranga her gün çalıştı.
Ve şimdi Ranga’ nın gerçek gücünün uyanması için zaman geldi de çatmıştı.
p-050
Güç bedeninden ileriye fışkırdı.
Kasları şişti, pençeleri sertleşti, dişleri keskinleşti.
Ve iki boynuz kafasında belirdi…
Bu görüntü Lordu’ nunkiyle aynıydı. Bu yüzden Ranga, Bora(Fırtına) Diş Kurduna dönüştü. (TL: Tempest = Storm= Fırtına… Daha iyi fikri olan bu bilgiyi lütfen paylaşsın)
Ranga Ork Generaline baktı.
Ve bildi, o bir tehdit değildi. Gücünün derinliğini hissetmek ve hislerini doğrulamak için hareket etti.
Ranga gücün akışını hissetti ve büyü enerjisini iki boynuzuna yönlendirdi.
Ranga’ nın dönüşümünü inceledikten sonra Ork Generali tehlikeyi hissetti.
İleri! Diye çığlık atarak emretmeyi istedi…
Flaş ve bir kükreme.
Bir sürü yıldırım sütunları belirdi, cenneti ve dünyayı sanki birbirine bağlayan.
Ve bir hortum.
Bu Ranga’ nın elde ettiği yetenekti, [Son Fırtına]. [Kara Yıldırım]’ dan da geniş bir alanı kaplayan bir yetenek.
Bir saniyede Ork Generali buharlaştı ve kurtulan Orklar devam eden fırtınada son nefeslerini verdiler.
Fırtına bittikten sonra yakınlarda hiç Ork kalmadı.
Geniş Çaplı Tahribat Yeteneği [Son Fırtına] inanılmaz-dehşet verici bir güce sahipti.
Ranga durumu inceledi.
Kertenkele Adamlar tarafında kayıp verilmemişti ve kullanabildiği en geniş menzili kullanmıştı.
Beklenildiği gibi bu yeteneği gerçekleştirmek için büyük miktarda büyü gücü harcamıştı ama Ranga hala savaşmaya devam edebilirdi.
Yeteneğinin üzerindeki ustalığını doğruladıktan sonra,
Uooooooooooooooon!!!*
Zafer kükremesi.
Yere, ayaklarına doğru bakınca bayılmış olan Gabil’ i gördü.
Ancak bu onun takacağı bir durum değildi. Kertenkele Adamları koruması emredilmişti ona ve bayılmaları bir problem oluşturmuyordu.
Belki şimdi bu salak Kertenkele yanlış düşüncelerini düzeltebilir.
Bunu düşünerek Ranga oturdu.
Uzaklarda, Benimaru’ nun ona doğru yavaşça yaklaştığını görebiliyordu.

☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽
TL Not: Bu aralar fazla meşgul geçtiğinden çeviri biraz geç oldu kusuruma bakmayın… Resim Ranga’ nın yeni havalı halini betimleyebilmeniz için konuldu.


Önceki Bölüm |          | Sonraki Bölüm