068–Ruh ve Umut

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode



068–Ruh ve Umut






Çevirmen: Bakakuun
.
.
.
(Trajedi gerçekleşeli) üç gün geçti.
Shion daha uyanmadı.
Gerçekten çok fazla uyuyor. Cidden, keşke bunu yapmayı bıraksa.

Yok, biliyorum bir daha gözlerini açmayacak.
Ancak bunu kabul etmeyi istemedim.

Keşke halen daha etrafta ahmaklığına devam edip lezzetli olmayan yemeklerini yapmaya çalışsa.
Ama bunun gibi dilekler asla gerçek olmayacak.
Ölmüş bir kişi bir daha hayata asla dönmeyecek…
《Duyuru. Çevreyi kapsamakta olan bariyerin analizi bitti. İptali mümkün. Gerçekleştirmek istiyor musunuz? EVET/HAYIR》
Görünüşe göre [Ulu Ermiş] tarafından yapılan analiz sonuçlanmış.
Hayır, daha iptal etme.
Bariyerin analizi düşündüğümden daha fazla zaman harcadı; belki de bariyerin genişliği yüzündendi, sonuçta bütün şehri kapsıyor. Daha önce bir parçasını özümsediğimden tamamen analiz etmiş olabilirim.
Her neyse…
(Her şey gibi) Bariyer de umurumda değil.
Diğer araştırmanın sonucu ne?
《Bildiri. Arama sonucu, bulunamadı. Ölüleri diriltmek için kullanılan büyü daha keşfedilmedi. 》
Öyle mi…?
Tabi.
Bunun kadar elverişli bir büyünün bu kadar kolay keşfedilmesine imkân yok. Doğal.
Ama belki de başka bir yolu vardır… Olamaz mı?
Boşa kürek çekiyor olsam bile pes etmeyeceğim.
Shion daha gözlerini açmadı.
Bu şekilde uyuması normal değil mi…?
Ancak, bütün yeteneklerimi sonuna kadar kullanarak başka bir yol var mı yok mu bulacağım.
Büyü gücüm ile onun bedeninin durumunu koruyacağım. Sadece Shion’ un kini değil burada uyumaya devam eden bütün benliklerin bedenlerini koruyacağım.
Bu şekilde bedenleri çürümeyecek.
Bedenleri benim büyü gücüm ile hallerini koruyacak ve asla yok olmayacak.
Belki bunu yapmak gereksiz olabilir ama halen daha ölüyü geri diriltecek bir büyü konusuna kafayı taktım.
Ama yine de bir sonuç alamadım.
(Kraliyet Başkentindeki) Okuldan elde ettiğim kitaba göre “Diriltme Büyüsü” diye bir büyü sınıfı yok.
Bu beklenilir bir şey.
Bir gün tekrar gözlerinizi açarsınız diye umut ediyorum bu yüzden lütfen şimdilik bedenimde uykunuza devam edin.
Diye düşündüm herkesi özümsemeye (depolamaya) çalışırken.
[Danna, Özür dilerim… Geç kaldım.]
[Rimuru-Danna, nasıl söylesem ki?…]
İsmimi söylerken birkaç kişi yaklaşıyordu.
Biraz zaman verin hemen ayağa kalkacağım diye düşünmüştüm,
[Rimuru-san, şöyle ki…
İhtimali az olsa bile… Öhö, yani, aslında sıfır da…
Ölülerin diriltildiği bazı masallar mevcut.]
Bu kelimeleri duyunca gerçeklikten uzaklaşmış zihnim de bir şeyin tık ettiğini hissettim.
Zihnimin bedenime geri döndüğünü hissedebiliyordum.
[Lütfen detaylarını benimle paylaş, Ellen.]
Arkamı döndüm ve üç maceracı ile yüzleştim.
Bir ihtimal oldukça bunu denemeye tereddüt etmeyeceğim.
Ellen kafa salladı ve hikâyesine devam etti…
………….
……….
……
Ellen’ in hikâyelerini dinledim.
Sadece masallardan ibaret olmasına rağmen gerçek olaylardan esinlenilmiş gibiydi.
İlk hikâye şöyleydi;
Bir kızın ve Evcil Ejderhasının Efsanesi.
Bir zamanlar bir ejderhanın ölmesini aciz bir şekilde izleyen bir kız varmış. Kız aynı zamanda tek arkadaşı olan bu ejderhanın ölümü dolayısıyla üzüntünden harap olmuş ve bu üzüntüsü içerisinde tek başına ejderhasının ölümüne sebep olan ülkeyi yerle bir etmiş.
Bu ülkede 10.000 insan (ruh) barınıyormuş.
Bu şekilde bir İblis Lorduna dönüşmüş ve o anda bir mucize gerçekleşmiş.
Kızın ruhu ejderhanın ruhu ile birleşmiş. Kızın evrim geçirmesiyle birlikte ejderhada evrim geçirmiş.
Ancak bu mucize bitmeden önce en fazla buna izin vermiş.
Ejderhanın ruhu öldüğünde çoktan yok olmuş. Bir ruha sahip olmadığından kötü bir Yıkım Ejderi olarak dirilmiş.
Sanki kızın isteklerini yerine getirmek, bu dünyayı yok etmek için kötü bir ejderhaya dönüşmüş.
Kız kendine geldiğinde çoktan bir İblis Lorduna dönüşmüş. Üzüntüsüne rağmen tek arkadaşı olan bu Yıkım Ejderhasını şahsi olarak mühürlemeye karar vermiş.
Ve bu şekilde kızın Ejderhayı mühürlemesiyle birlikte bu hikâye bitiyor.
Bu hikâyenin haricinde bütün kanı içildikten sonra vampire dönüşen ve dirilen bir kızın hikâyesi var – bir de diriltilen bir Ruh Büyücüsü hakkında bir hikâye var.
Her hikâyede diriltilen şahısın kişiliği büyük bir değişim gösteriyor, sanki başka bir insana dönüşmüşler gibi.
Bunlar yasaklanmış ve mühürlenmiş kitaplarda yazılmış.
Bu kitapların tek kopyası Büyücü Hanedanlığı Sarion’ un gizli kütüphanesindeymiş.
Ama bu bir şey değiştirmiyor.
Şimdi, problem…
Evrim geçirmek ha?
Bir canavarın evrim geçirmesi belirsiz bir olgu. Sadece bir isime sahip olmak bile büyük önem taşıyor.
Bir ihtimali yok mu? Bende bir İblis Lorduna evrim geçirsem…
Ancak, bir canavar ruha sahip değilse bir anlamı kalmaz… Ama…
Bir dakika! Şu anda hiçbir canavarın geçemeyeceği bir bariyer ile kaplı bu alan.
Eğer düşünecek olursak… Ruhun da dağılmama (kaybolmama) ihtimali yok mu?
《Çözüm. Shion ve diğerlerinin ruhlarının alanda var olma olasılığı %3.14》
Bu Pi sayısı değil mi! Yok konu bu değil…
İhtimal az gözükse de benim için düşünülemeyecek kadar fazla.
Onları %3 diriltme olasılığım var; buna inanabilirim.
Sonuçta o inatçı Shion bu şekilde ölecek birisi değil. Sabırlı olmalıyım.
En azından şimdi bir umudum, inanabilecek bir şey var elimde. Şimdi sıkıntı bunu nasıl gerçekleştirebileceğimde! Bir İblis Lordu olup olamayacağım da muamma, ancak…
《Çözüm. Efendim çoktan İblis Lordunun Tohumu için gerekli koşulları tamamladı. İblis Lorduna dönüşüm için (tohumun gelişimi için) 10.000 insan ruhunun kurban edilmesi gerek. 》
Öylemi, bu kadar mı? Basitmiş.
Bir İblis Lorduna dönüşmenin bu kadar kolay olması…
Sadece 10.000 tane pislik insanı ortadan kaldırmam gerek. Ne kadar da basit bir iş.
Ve eğer bu yeterli değilse yapmam gerekecek tek şey daha fazlasını katletmek.
Aynen, şansıma, yemek ayağıma kadar geldi. Kaderin çarkları döndü.
O anda,
[Ellen bu hikâyeleri benimle paylaştığın için sana teşekkür ederim. Ancak…
Bir İblis Lorduna dönüşmeme izin vermende bir sıkıntı yok mu?]
Bunu söylerken Ellen’ e baktım.
Ellen gözlerini yere çevirdi ve sessizleşti.
Sonra tekrar bana baktı ve sesinde bir irade ile cevap verdi.
[Ben aslında Büyü Hükümdarlığı Sarion’ dan geliyorum. Dürüst olmak gerekirse her zaman maceracıların sahip olduğu özgürlüğü kıskandım.
Ama sıkıntı yok.
Şimdi bende Shion-chan’ a yardım etmek istiyorum.
Kilise affedilemez.
Sadece canavar olmak birini direk kötü mü yapıyor? Bunun gibi bir düşünce tarzından nefret ediyorum.
Bunun seninle paylaşmamın nedeni buralarda her şeyin değişeceğini bilmemdendir.
Bir maceracı olarak hayatıma devam etsem de bu kesinlikle Maceracılar Loncası için sıkıntı yaratacaktır.
Bu yüzden, anlayacağın…
Bu ülkeye katılmaya karar verdim.
Hayatımın geri kalanını bu ülkede geçirmek istiyorum.
Bunda bir sıkıntı yok değil mi? Rimuru-chan…]
Bu kelimeleri duyunca Cabal sessizce kafasını salladı ve Gido gözleri kapalı bir şekilde kafasını gökyüzüne çevirdi.
Sanki cevaplarını beklermişçesine onlara baktım.
[Yani~ Eğer Ojou-chan bu şekilde düşünüyorsa Bodyguard’ ı olarak reddetmeyeceğim.]
[Nee-san… Yok, Ellen-sama. Gerçekten bunu istediğinize emin misiniz?]
İkisi azimli bir şekilde Ellen’ e bakıyordu.
Görünüşe göre sadece bir maceracı değiller.
Ellen… Gerçek ismi Eryune ve anlaşılan Büyü Hanedanlığı Sarion’ da bir soylu.
Kraliyet Başkentinde eğitim almış ve sonra bir maceracı olmak istediğinden ülkeden ayrılmış.
İki Bodyguard’ ı onu takip etmiş…
[Rimuru-chan İblis Lordu olduğunda benim yerimde açığa çıkacaktır. İstihbarat bu bilgiyi kesinlikle kaçırmayacaktır.
Reddetsem bile ülkem beni geri alacaktır.
Bu yüzden, anladığın üzere, elimden geldiğince yardım etmek istiyorum.
Bu işin nasıl biteceğini en sonuna kadar kendi gözlerimle tecrübe etmek istiyorum.]
Ciddi bir şekilde bana bakıyordu.
Çoktan gereken bilgiyi elde ettim.
(Tempest’e) Komşuluk eden Sarion Büyü Hanedanlığı bu ülkeyi nasıl etkileyecek bilmiyorum ama Ellen’ in zoraki bir şekilde alınmasını göz ardı edemem.
Ancak, Ellen için şimdi açık bir tehdit unsuru göremiyorum.
Bu daha sonra düşünülecek bir sorun.
[Şimdilik bu sorunu bekleteceğiz. Düşman sayımı arttıracak bir şey yapmak istemiyorum.]
[Öyle mi? Yapacak bir şey yok.
Ama Shion-chan’ ın kurtulup kurtulamayacağını… Sonuna kadar görmeme izin vereceğini umut ediyorum?]
[Anlıyorum, Ellen-san’ ın sağladığı bilgilere teşekkür olarak sonuna kadar kalmanda bir sıkıntı yok.
Ancak bir İblis Lordu olur da kişiliğim değişir ve sana saldırırsam günahı benim boynuma değil bunu anladın mı?]
[Umm… Bu pek hoşuma gitmedi, ama öyle~olsun. Rimuru-chan’ a güveniyorum!]
[Heyhey… Ojou… Bizi de mi dâhil ettin buna? Cidden, neyse öyle olsun~artık…]
[Yapacak bir şey yok, Danna. Ellen-sama her zaman böyle, her zaman.]
İkili iç çekse bile karşı çıkmadı.
Dışarıdan öyle gözükseler de bu ikili Ellen’ e baya bağlı.
Yine de, karar alındı… Shion’ u kurtarmak için!
Bu nedenle eğer bir İblis Lorduna dönüşeceksem de bir sıkıntı yok.
Aşağı yukarı üç gün içerisinde düşmanın esas savaş gücü saldırısına başlayacak.
Bu durum çoktan doğrulandı.
Pekâlâ, nasıl hareket etsek ki?
Bu azimli planı nasıl gerçekleştireceğimize karar vermek için daha çok erken.
Planı hazırlamak için herkesin katılacağı bir miting düzenlemek şart.
Eğer bariyer birden bire kaldırılırsa Shion ve diğerlerinin ruhları kaybolacak ve yok olacaktır.
Bundan korktuğumdan kendi büyü gücümü kullanarak kurabileceğim en güçlü bariyeri aktifleştirdim.
Şaşırtıcı derecede büyü gücü kullandı ama bunu umursamıyorum (endişe duymuyorum).
Geçen gün hissettiğim umutsuzluk yerine şimdi mutluyum.
Gereksiz gözükmüş olmasına rağmen bariyeri iyi ki bariyeri analiz etmişim. Bunun sayesinde Shion’ u ve diğerlerini hayata geri getirme olasılığı elde ettim.
Yönetici kademedekilerin toplandığı mesajını aldığımda konferans odasına ilerledim.
İçeride davet edilmemiş üç kişi vardı.
Kimse neden burada olduğunu bilmediğinden kafaları karışmıştı.
[Danna, gerçekleşmiş şeyler nedeniyle özür dilerim… Kendi ülkemin bunun gibi sorumsuz bir davranışta bulunacağını düşünmemiştim.]
Dedi Youmu kafasını eğerken.
Yanında olan Grucius ve Myulan da kafalarını eğdi.
Nedense Myulan eğik kafasını kaldırmadı ve aşağı bakmaya devam etti.
Şüpheli, diye düşündüm.
[Grucuis, Youmu’ ya beni uyarması için yardım ettiğinden teşekkür ederim. Minnettarım.
Bu arada, sormak istediğim önemli bir soru var.
Bu şehri kapsayan ve canavarların dışarıya çıkmasını engelleyen bir bariyer var, peki siz bu bariyeri nasıl es geçtiniz?]
[N-Ne diyorsunuz? Ben bir insanım…]
[Kusura bakma ama aptalı oynamana katlanacak zaman yok. Sen ve Myulan’ ın birer İblis olduğunu biliyorum.]
Daha önceden hazırladığım soruyu sordum, Grucuis rol yapmayı bıraktı.
Youmu bundan şaşırmamıştı. Görünüşe göre çoktan farkındaydı.
[Sırrımız ortaya çıktı ha… Oysaki insan kılığım mükemmel diye düşünmüştüm. Bariyer Myulan ve beni de etkiledi.
Aslında ben sadece yardım aldım, bariyeri etkisiz hale getiren Myulan’ dı.]
[Evet… Öyle. Bu uzmanlık alanım, sadece Kara büyü ve Büyü Sanatları değil aynı zamanda Bariyer Büyüleri de buna dâhil…
Giriş ancak enerji akışını engellenerek sağlanabilir ama bir kez girildiğinde eski haline geri dönecektir…
Bunun haricinde sizden af dilemek istediğim bir konu var.]
Konuşma başladığından beri ilk kez kafasını kaldırdı ve gözlerime baktı.
Af dilemek istediği bir şey mi? Bunun gibi bir şey olmaması lazım.
Shuna’ nın sunduğu çayı içerken üçlünün hikâyelerini dinlemeye karar verdim.
[Aslında ben İblis Lordu Clayman’ ın hizmetkârıyım…
Clayman Kukla Ustası olarak tanınan bir İblis Lordu.
Bana verdiği görev bu şehri gizli bir şekilde araştırmaktı.
Ve bu yüzden ona şehir hakkında edindiğim bilgileri sızdırdım, bir seferinde ruh hali iyi olduğundan şunu dedi,
“Sıradaki görevini bitirdikten sonra özgürsün”.
Clayman yüzünden Kalbimden yoksundum, yaşamım ve ölümüm avucundaydı.
Bu nedenle hiçbir emrine karşı koyamadım ve özgürlüğümü vereceğini duyduğumda çok mutlu oldum.
Ve bana verdiği son görev…]
Youmu ve Ön Saf birliği birden bire durum raporlarını sunmak için geri çağırılmış.
Kulağa garip gelse de Kontun emirlerine itaatsizlik edemeyeceklerinden Farmas Krallığındaki Kontun arazisine geri dönmüşler.
Ve döndüklerinde bir sürü askerin varlığını fark etmişler.
Yolladıkları izci elde ettiği bilgiler ile dönmüş ve bu bilgi; Canavarlar ülkesine saldırıda bulunulacak-mış.
Youmu bu ülkeyi Rimuru’ nun ülkesi olarak tanıdığından hemen Grucuis ve Myulan’ a bu bilgiyi götürmelerini söylemiş.
Bunun nedeni ikili birliğe yeni katıldığından ve Kontun askerleri olmadığından yüzlerinin bilinmemesiymiş.
Bu yüzden Kontun çağrısını es geçebilirlermiş.
Emirlerini aldıktan sonra Grucuis bana Myulan ise şehre haber verecekmiş.
Ama sonra bu trajedi gerçekleşmiş. Nedeni Myulan’ ın raporunun hiç ulaşmamasıymış. İşte bu nedenle Myulan benden af diliyordu.
Bilgiyi ulaştıramamasının nedeni Clayman’ ın emirlerine itaat etmesi yüzendenmiş.
Clayman o an şunları demiş;
[Durum ilginçleşmeye başladı! Canavarlar ve insanlar arasında bir savaş çıkması,
Ne kadar da ideal bir gelişme.
Myulan bu son emrim.
Bu bilgiyi Canavarlar şehrine iletme.
İnsanlar ve Canavarlar birbirlerinden tiksinir, bu yüzden onları kışkırt ve savaş çıkar!]
Amacı bir savaş çıkarmakmış.
Son emri olduğunu söylemesine rağmen kalbini geri alamamış.
Ve bu şekilde durum bu hale gelmiş.
[Danna! Sinirlenebilirsin ama eğer yapabilirinsen, Myulan’ ı affetmeni umarım!]
Youmu elinden geldiğince Myulan’ ı koruyordu.
Ancak bu suçun sorumluluğu Youmu’ nun üzerine mi?
Bana yanlış yapan Youmu değil Farmas Krallığı’ nın hükümeti. Hayır! Kralın ta kendisi.
Youmu ve ben aynı hedefe sahibiz. O da bana haber veremediğinden yakınıyor, kötü amaçları yok.
Youmu’ nun sorumluluk duygusu kuvvetli.
İyi biri olduğunu düşünüyorum.
Daha sonra ayağa kalktım ve doğal bir şekilde Youmu’ nun yanına yürüdüm.
Ve sıradan bir şekilde elimi kullanarak Myulan’ ın göğsünü deldim.
[Danna!!!]
Youmu’ nun panikleyen sesini duydum, umursamadım.
Myulan hayret içerisinde gözlerini tamamen açtı ve kendisini kaderine bıraktı.
Güçlerimiz arasında açık bir fark olduğundan direnmek amaçsızca bir çaba olurdu, mantıklı (akıllı) bir karar.
Ellerimle Myulan’ ın geçici kalbini parçaladım ve laneti kaldırdım, sonra (bir kalp olarak görev görecek) yeni bir çekirdek yarattım.
Bu artık benim için yapması kolay bir şeydi.
Gözlerini kafası karışmış bir şekilde açmışken hareketsiz duran Myulan ile konuştum.
[Şanslısın, Shion ve diğerlerini diriltebilecek bir olasılık var.
Eğer (Ellen’ in anlattığı) hikâyeleri duymamış olsaydım çoktan ölmüş olurdun.]
[Eh?]
[Ya…yaşıyor?]
[!?]
Tepki veren üç kişiyi umursamadım.
[Bu son şansın, iyi kullan.]
Dedim.
Evet, başka bir hatayı affetmeyeceğim.
[Myulan, artık özgürsün.
Youmu’ ya iyi bak. Şu andan itibaren istediğin yere giderek istediğin şeyi yapabilirsin.
Ama bundan önce o şerefsiz piç kurusu Clayman hakkında bildiğin her şeyi bana anlat.]
Myulan ricama kafa sallayarak cevap verdi.
Ve bu şekilde Clayman hakkında bilgi edindim.
………….
……….
……
Sadede gelirsek, Gelmudo’ yu Ork’ların ayaklanmasına iteleyen Clayman miydi?
Bu soruya Myulan sessizce kafa salladı.
Bunu duyunca Benimaru ve Hakurou ellerini üzgün bir ifade ile ovuşturdu.
İçimden bu herifi şahsen katletmeye karar verdim.
İnsanları kullanarak anlaşmazlıklar yaratıyordu ve yaptığı tek şerefsizlik sadece bu değildi, bu sefer şehrimizin büyük bir talihsizlik içerisine sürüklenmesine neden olmuştu.
Onu affetmek mi? Asla!
Yeterli bilgiyi elde ettim, şimdi gelecekten ne istediğini ona sorma vakti.
[Yani… En sonunda beklediğim özgürlüğü elde etmiş olmama rağmen, kısa bir süre, bir insan ömrü boyunca bir yere bağlanmanın kötü olmayacağını düşünüyorum ~]
Cevabı bu ha.
Youmu’ nun yüzü kızardı.
Bu durum hakkında yapabileceğim bir şey yok, onlara mutluluk dilemek dışında.
[Anladım. Bu arada Youmu. Sana sormak istediğim bir şey var…]
[Buna yanıt vermek benim için bir zevk olur. Eğer Danna bunu istiyorsa her şeyi yaparım.]
Güzel.
Bunu söyleyeceğini biliyordum.
Tam planladığım gibi, tıpkı Myulan’ a yardım etmeyi, planladığım gibi.
Daha önce bu şekilde plan yapmazdım ama artık bir hataya izin vermeyeceğim.
[Sen, lütfen Kral ol.]
Sanki küçük bir şeymiş gibi söyledim.
N-Ne? Youmu yüzüme baktı.
Sonra fikrimi herkese açıkladım.
Kısaca açıklamam gerekirse, bu sefer bize saldıracak herkes katledilecek.
Bu konu artık tartışmaya açık değil.
Bundan sonraki problem Farmas Krallığı.
Oradaki bütün insanları yok mu edeyim? Durum buna geliyor ama bunu gerçekleştirmek için bir neden yok.
Eğer kurbanların (ruhların) sayıları İblis Lorduna evrim geçirmem için yeterli olmasaydı o zaman bir kez daha düşünmeden bunu gerçekleştirirdim ama neyse ki işgalde bulunacakların sayısı yeterli.
Youmu’ nun bilgisine göre saldırı birliklerinin sayısı 10.000’ i aşıyor.
Bu gerçekten elverişli oldu, gerçekten bunu düşündüm. Düşmanımın sayısının fazla olmasının elverişli olmasını söylemem garip.
(İblis Lorduna evrim geçirmenin) şartının öldürmek olması kolayca gerçekleştirebileceğim bir şey.
Yani düşmanı katlettikten sonra, bir İblis Lordu olduktan sonra ne yapacağım?
Sıkıntı bu.
Saldırmaya çalışacak (cesareti olan) herkesi öldürsem bile eğer mümkünse ateşkes yapmayı istiyorum.
Ama hükümetin üst kademesinde yer alan herkesi katlettikten sonra bunun gibi bir kararı kim verecek (bundan kim sorumlu olacak)?
Sorun sadece bu da değil, eğer hükümetin merkezi yok edilirse vatandaşlar da kesinlikle bu konu hakkında endişe duyacaklardır.
[Yani, işte sahneye çıkacağın nokta bu.]
Nasıl? Diye düşünüyordu Youmu.
Youmu’ nun rolü yozlaşmış görevlileri ortadan kaldırmak.
Gözümün görebileceği bütün şerefsizleri öldüreceğim de ülkede kalabilecek bütün pisliği ortadan kaldıracak aynı zamanda vatandaşları sakinleştirecek ve yeni kral olacak bir kişiye ve yardımına ihtiyacım var.
Bu iki ülkenin arasında diplomatik bir ilişki oluşturmak için gerekli bir şey.
[Umursamazcasına söyleme… Ben? Kral olacağım?]
[Kolay değil mi? Ben bile bir Kral oldum sen de bir kral olabilirsin.]
Yani, kral olsam da daha çok İblis Kralı gibiyim.
[Youmu, Rimuru-sama eğer bunu mimkün kılabilecek bir kişi varsa onun sen olduğunu ima ediyor. Bende, kötü günde ve iyi günde seni her zaman destekleyeceğime söz veriyorum.]
Myulan’ ın bu kelimeleri Youmu için destek görevi gördü.
Şimdi kalbinin derinliklerinden gelen bir irade ile Youmu bana doğru kafa salladı.
Bu ikili cidden birbirlerine yakışıyorlar.
El sıkıştık.
Her şey masaya yatırıldıktan sonra miting sona erdi.
Şimdi, bir İblis Lordu olup olamayacağım bir muamma… Shion’ u ve diğerlerini diriltip diriltemeyeceğim de… Hayatını kaybeden biri bir daha asla geri dönemez.
Ancak Shion ve diğerleri daha kaybedilmedi.
Yani hala bir olasılık var.
Ben bir ateistim, hiçbir tanrının varlığına inanmıyorum ama şimdi dua etmeye karar verdim,
Mucizeleri gerçekleştirene.
Eğer Hinata olsaydı bu durumda bunun gibi gereksiz bir gösteriyi amaçsız bulurdu.
Belki de cidden gereksizdir.
Ama içtenliğimi korursam, Shion ve diğerleri kesinlikle iyi olacaktır.
Beni küçük ışıltılar ile aydınlatan Ay ışığının yansıması,
Bu ışıltılar sanki nazikçe ricama cevap veriyordu.



Önceki Bölüm |          | Sonraki Bölüm