018–Karmaşanın Sonucu

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode







Çevirmen: bakakuun
.
.
.
Pekala… o zaman.
Tabi ki Bakanlar Kurulu üyesi birine vurmak kötü bir şey.
Tabi ki…
[Abi… Ne yaptın sen?]
Dedi Kaidou, askerleri yanında getirerek.
İşini hiç aksatmayan onun için önceki eksikliği şaşırtıcıydı.


O kadar işine düşkündü ki çay içmeye çağırıldığı zaman bile yerine getirmem gereken görevlerim var diyerek geri çevirirdi.
Bu yüzden onun vazife başında olduğu zamanlar bir olayın olması şaşırtıcı bir şeydi.
Kolay bir şekilde kaçabilirlerdi ama bu onlar için yapması kötü bir seçim olurdu…
[Hmph! Benim kurtarıcım olan Rimuru-danna’ ya saygısızlık yapan bir salağı azıcık cezalandırdım.]
Yardıma giden dört askerin ortasında ki Bester’ ı parmağıyla göstererek dedi bunu.
Bester, diğer bir yandan o kadar şaşırmıştı ki ayağa bile kalkamıyordu.
Kan burnundan damlıyordu, bana salakça baktı.
En çılgınca rüyalarında bile yumruklanacağı aklına gelmezdi.
Bu yüzden o kadar şaşırmıştı ki acıyı bile hissedemiyordu.
[Oi oi… “azıcık cezalandırmak” mı…? Bir Bakanı düşmanın yapman çok kötü oldu…]
Kaidou kötü bir şeyi sezer gibi iç geçirdi.
[Her neyse… Burada olanları içeriye alamam gerekecek.]
Dedi ve altındakilere emretti.
Ama sadece ona yakın olan biz duyduk, bir eklemede bulundu.
[Size zarar vermeyeceğiz o yüzden barışçıl bir şekilde gelin!]
Mırıldandı.
Tabi ki daha fazla bir olay çıkarmak istemiyordum.
Bu sebeple, Mama-san’ a doğru gittim ve ona beş altın verdim.
Ve onun şaşkınlığına karşılık,
[Sıkıntı verdiğim için onun ücretini de ekledim! Bir daha geleceğim!]
Bunlar benim çıkarken eklediğim kelimelerdi.
Burası iyi bir mekân ve eğer buraya bir daha gelemezsem baya üzülürüm.
Bu şekilde askerler tarafından eşlik ediliyorduk… Bir şeyi unutmuyor muyuz?
Evet! Gobuta’ yı unuttuk.
O geri zekâlıyı dükkâna-mekâna getirmedik.
Kaijin’ in gereksiz hareketi ona ceza olarak geri dönecek.
Onu aşağı yukarı asarlar diye düşündüm, bu kötü olabilir.
Bu nedenle Gobuta’ yı [Demir İplik] ile sarmaladım ve tavandan astım.
[Bir dakika bu çok kalpsizce bir hareket! Beni de oraya götürün!!!]
Kederli bir şekilde yakınmaya devam etti onu dinleyeceğimizi umut ederek.
Ama bu cümlesine,
[Salak! Hareketlerinin de bir sonucu var! Eğer hoşuna gitmiyorsa geriye kalan Fırtına Diş Kurtlarını çağır!]
Onu orda asılı bir şekilde bıraktık, düşündüğümüz imkânsız bir görevle.
Her neyse, goblinler, daha doğrusu Hobgoblinler bir hafta aç kalsalar da yemek konusunda sıkıntı çekmemeli.
Alı konulmamız uzun sürerse buradan Gobuta’ yı kurtarmak için kaçmamız gerekecekte ayrı konu.
Ve bu şekilde karar alarak onu şimdilik kafamdan çıkardım.
Vicdanım “Bu çok acınası bir durum değil mi?” diye sordu ama o dayanıklı biri! Bir şey olmaz ona!
Böylece beş kişi kraliyet sarayına getirildik.
Biraz abartmış olabilirim ama o kadar güçle zapt edilmedik. Gönüllü olarak geldik desem daha doğru. Yani sonuçta zorla buraya getirildik de…
Sonuç olarak hapishane de iki gün geçirdik.
Demek isterdim ama yemekler iyiydi ve oda da dostane bir hava veren bir şekilde donatılmıştı.
Bize karşı tavırları aslında hiç de kötü değildi.
[Çabuk sinirlenmemden dolayı seni de bu bokun içine sürükledim… Affet beni!]
Kaijin özür dilemeye geldi yanıma.
Ancak burada olan hiç kimse bunu hiç mi hiç önemsemiyordu.
[Kaijin-san biz iyiyiz! Kafana takma!]
[Aynen. Bize kafa yorma babalık!]
[….!.]
Üçü de aynı fikirdeydi.
[Bunun yanı sıra serbest bırakıldığımızda biz de Kaijin-san ile gelmeyi düşünüyoruz!]
[Rimuru-danna bizim varlığımız bir sıkıntı yaratır mı?]
[…..??] (Üçüncü kardeş müthiş tavrına devam ediyor)
Üçüncüsü de bir şey söylemek istedi herhâlde ama anlayabilecek kabiliyetim olmadığından düşünmesi yeter.
[Pekâlâ! Herhalde bir defa söylemem gerek: Sizinle çalışmayı dört gözle bekliyorum! Ancak sizi iyi çalıştırmayı düşünüyorum o yüzden kendinizi hazırlayın!]
[[[Tamamdır!]]]
Ve yani konuşmamız bu şekilde devam etti.
İlk gün bu şekilde geçti ve ikinci günün akşamı,
[Oh! Bakan hakkında, Kaijin’ den nefret ediyor gibi öyle değil mi? Bunun için bir gerekçe var mı?]
İlgisiz bir şekilde sordum.
Ama bunu duyan Kaijin yüzünü ekşiterek hikâyesine başladı.
Görünüşe göre Kaijin Kraliyet Şövalyeleri’ nin birisinin lideriymiş.
Yani, Kraliyet Şövalyelerinin arasında yedi tane müfreze bulunuyor hepsinin kendi lideri var.
İnşa Müfrezesi, Avam Müfrezesi, Acil Durum Destek Müfrezesi, Ağır Silahlı Müfreze, Büyü Saldırı Müfrezesi, Büyü Destek Müfrezesi,
Ve en önemlisi, Kralın kişisel Kraliyet Muhafızları.
Kaijin İnşa Müfrezesinin lideri olarak görev yapmış.
O zamanlar yardımcısı da bilin bakalım kim, Bester’ mış.
[O herif, Marki ailesindendi ve rütbesini altınla aldığını söylüyorlar… Bu yüzden beni kıskanıyordu, halk tabanından çıkan ve yükselen beni.
Zor olmuş olmalı diye düşünüyorum. Sıradan, halktan çıkma birinden emir almak.
Ben, kendim, emrimdekilerin duygularını umursamıyordum. Elimden geldiğince can havli ile Majesteyi memnun etmeye çalışıyordum… Ve sonra o olay oldu…]
Hikâyeye girdikten sonra o olayı anlatmaya başladı.
Kaijin’ nin ordudan ayrılmasına yol açan olaydan.
Büyü Muharebe Donanımı.
Zamanında İnşa Müfrezesi yeni keşifler yapamadığından yedi müfrezenin içerisinde en ezik olarak görülüyormuş.
“Teknolojik buluşların yardımıyla kurulan bir ülkede ipi İnşa Müfrezesi’ nin çekmesi gerekir!” diye iddia etmiş Bester’ ın grubu.
“Şimdilik araştırmamıza devam etmeliyiz!” demiş Kaijin’ in grubu.
Aradaki çatışmalar rekabeti daha da kızıştırmış ve tartışmalar sonuç getirmemiş.
Bu sırada Elf’lerle ortak bir çalışma yapıyorlarmış “Büyü Muharebe Donanımı”
“Bu projede başarılı olmalı ve adımızı sonsuza kadar kabul ettirmeliyiz.” Diye düşünmüş Bester.
Bağımsız ve tedbirsiz hareketleri yüzünden “İblis Büyü Çekirdeği” kontrolden çıkmış ve proje süresiz olarak sonlandırılmış.
Eğer bir araya getirebilecekleri en yetenekli insanları toplamış olsalardı “Büyü Muharebe Donanımı” projesi bu şekilde sona ermemiş olurdu.
……….
……
Sonuç olarak, Kaijin suçu üstlenmiş ve ordudan ayrılmış.
Bester’ e gelirsek, suçu Kaijin’ e atmak için o kadar çaresizliğe kapılmış ki askeri kayıtlarda oynamalar yapmış aynı zamanda başka sahte kanıtlarda eklemiş.
Kısacası, Bester klişeleşmiş bir kötü adam. Ve bir bakıma anlaması kolay biri.
Özetleyecek olursak, “Kajin ülkesinin ona ihtiyacı olacağı bir anı beklemekte idi ve bu anı kaçırmayacaktı ancak durumu fark edememesi ona zarar verecekti!” gibi bir hikâye.
Ama gerçekten, idam cezası Bester gibi korkak şerefsizlere çok güzel bir şekilde uymaz mı? Yani, belki idam biraz fazla olur?
[Yani, her neyse, benim ayrılmamla belki en sonunda o bile rahatlar.]
Bu sözcükler hikâyesini sonlandırdı.
Durumu öğrendikten sonra üç kardeş de Bakandan nefret etmeye başladı.
Yani, bunun gibi hikâyeler beni bile nefrete iter.
Ancak, bir soyluya vurdu.
Hiçbir sıkıntı çıkmadan buradan ayrılması garip olur.
Ve endişelerimin karşılığına,
[Sıkıntı olmamalı, büyük olasılık. Emekli olmuş olsam da Lider olarak yükselmem bana bir Baronet rütbesini kazandırdı. Halktan biri vurmuş olsaydı, Ben bile idam cezasından kaçamazdım!] (TL: Baronet, barondan bir düşük rütbe)
Bunları dedikten sonra sesli bir şekilde güldü.
Ben hiç mi hiç gülemedim de…
Eğer olay kötüye kaçarsa buradan kaçıyoruz! Bu olaya hiç alakası olmayan bana gelirsek durum çözülene kadar normal bir slime gibi davranacağım.
Diye sessizce düşündüğümü sandım.
Ve yargılanma günü geldi.
Kralın önüne sürüldük.
Cücelerin Kahraman Kralı.
Ne kadar Kahraman olsa da o kadar bir hava hissedemiyordunuz.
Şu andaki Kral – Gazelle Dwargo.
Gözleri kapalı tahtında derince oturuyor.
Normal bir cüce gibi gözüküyordu, dayanıklı bir yapısı vardı. Zırhı aşırı enerjisini saklıyordu.
Ancak daha koyu teni ve siyah saçları nedeniyle diğer cücelerden kolayca fark edilebiliyordu.
Güçlü!
Hislerimin alarm vererek yakınmasının üstünden uzun bir zaman geçmişti.
İki yanında Şövalyeler esas duruşta bekliyorlardı.
Onlarında güçlü olduklarını hissettim ama Kral ile karşılaştırıldıklarında sönük kalıyorlardı.
Sanki ortada oturan bir canavarmış gibi.
Gerekirse kaçarım diye planlamıştım ama durum bu olunca…
Sadece varlığı allak bullak kafamı odaklanmaya zorluyordu.
Bu dünyada büyük olasılıkla ilk defa tehlikeyi hissettiğim andı.
Sanki bir şeyi kontrol etmek amacıyla Kral’ ın önünde eğilen biri vardı.
Kral’ ın izninden sonra ayağa kalktı ve,
[Duruşma başlayacak! Seslerinizi kesin!!!]
Bizi başlayacağından haberdar etti.
Bir saat süre içerisinde iki tarafın hikâyeleri anlatıldı.
Sorgulanan kimselerin -bizim- konuşmaya iznimiz yoktu.
Yalnızca özgürce konuşabilenler “Kont” ve daha üst rütbelerde yer alan kimselerdi.
Geri kalanlar, Kral’ ın açıklamasını beklemek zorundaydı.
Konuşsam, ne derlerdi?
Sıranı beklemeden konuş ve suçun doğrulansın. Dahası, Şefin favorisi “Kral’ a hakaret” de bedava ekleyeceğiz. Yapılan suçlamalar yanlış olsa bile kurallar değişmiyor.
Her şeyi temsilciye bırakmaktan başka bir seçenek yok.
O temsilci, son iki günde yüzünü birçok kere gösterdi.
Eğer söylemem gerekirse bir nevi avukatımızdı.
Acaba işinde iyi mi?
Bunun gibi endişeler genelde hep kötü çıkar…
[Bu yüzden, bu şekilde, içkili ve rahatlamış Bester-dono, diğer bir dükkâna yol alırken, saldırıya uğradı! Bunun gibi hareketler kolay kolay affedilmemeli!!!]
[Gerçek mi bu?]
[Tabi ki! Ben, Kaijin-dono’ yu dinlemektense, dükkân sahiplerine sordum! Önceki yapmış bulunduğum bütün açıklamalar, kesinlikle doğrudur!!!]
…Ha? Umm… Ne dedi?
Dost gördüğümüz biri beklenmeyen şekilde bize ihanet mi etti?
Bu… Kötü değil mi?
Yani, bu kadarı beklenir.
Demek istediğim, şikâyet edilemez.
Ah bu arada… Temsilcinin yalan söylemeye izni yok.
Eğer yalanları açığa çıkarsa idam ediliyor. Yani aşırı koşullar var olmadıktan sonra yalan söylemek düşünülemez…
Bu şekilde sistem, alt kademeden olanları (bu durumda suçlananı) Kralın önünde konuşmaktan alı koyuyor- yasaklıyor ve en kötü şekilde suiistimale uğratılıyor.
[Majesteleri! Yeterince duydunuz mu? Lütfen onlara ağır bir ceza bahşedin!]
Büyük bir heyecan içerisinde Bester Kral’a önerisini sundu.
Dahası, bize bakarken, zaferiyle övünen bir gülümseme gösterdi.
Şerefsiz… Gerçekten canına okumalıydım…
Kral, gözleri kapalı, kılını kıpırdatmayı bile reddediyor.
Bunu gören yakınındakiler kararını açıklıyor.
[Sessizlik!!! Şimdi kararı açıklayacağız! Saldırgan
Kaijin! Madenlerde 20 yıl zorunlu hizmete mahkûm edildin. Geriye kalanlar, suç ortakları! Madenlerde 10 yıl zorunlu hizmete mahkûm edildiniz. Bu şekilde dava…]
[Bekle…]
Derin, ağır bir ses salonda yankılandı.
Kral gözlerini açtı ve Kaijin’ e baktı.
[Uzun bir zaman oldu Kaijin! İyi misin?]
[… Tabi ki! Daha önemlisi Majestelerini sağlıklı görmek beni mutlu ediyor!]
Diye cevap verdi Kaijin.
Görünüşe göre Kral’ ın sorusuna cevap vermekte sıkıntı yok.
[Esas soru yanında olanlar! Tekrar çalışmaya niyetin var mı?]
Salon anında sesle doldu.
Bester’ ın yüzü bembeyaz oldu.
Bize ihanet eden temsilci ölümcül bir beyaz renge büründü.
[Korkarım ki Majesteleri benim zaten bir efendim var! Bu yemin benim hazinem. Bu defineden Majesteleri’ nin emri olsa bile asla yolumu ayırmayacağım!!!]
Kızgın sesler karşılığında yankılandı.
Kraliyet Şövalyeleri öldürücü bakışlarını Kaijin’ e doğrulttu.
O zaman bile Kaijin Kral’ a bir damla korku olmaksızın baktı tersine büyük değerle izliyordu.
Bunu gören Kral gözlerini yine kapadı.
[Öyle, mi…]
Mırıldandı,
Görevliye tekrardan sessizliği sağlaması için emretti.
Ve
[Kararı açıklayacağım! Kendinizi hazırlayın!!! Kaijin ve grubu sizleri Krallıktan sürgün ediyorum. Burada bir gece dahi kalmanıza izin verilmeyecek. Bu kadar. Şimdi, gözümün önünden kaybolun…]
Kral gözlerini açtı ve duyurdu.
İşte bu Krala yaraşır bir hava!
Vücudumu titretecek kadar korkutucu.
Ama yine de… Kral bana yalnız gibi göründü.
Ve bu şekilde davanın kapanmasıyla Kaijin’ in dükkânına geri döndük.
Azıcık içmeye çıktık neler oldu.
Pekâlâ, şimdi hemen hazırlanıp yola çıkmalıyız!
Dükkân demişken… Gobuta iyi mi?
Yani… Sadece üç gün geçti…
Kalbimde az bir endişeyle “ceza odasını”’nın kapısını açtım ve…
[Ah! Geri geldiniz! Eğlenceli miydi? Bir daha ki sefere beni de yanınıza alın!]
Kanepenin üstünde uyanan Gobuta bunları dedi.
Bu ne… Anasını satıyım?
[Demir İplik]’ ten nasıl kurtuldu?
Dikkatli bakarsam… Yastık sandığım şey bir Fırtına Kurdu.
Gerçekten mi? Onları buraya mı çağırdı?!
[Oi, oi, Gobuta-kun. Sen, Kurtları çağırabildin mi?]
[Evet! Çağırabildim! “Lütfen gelin” dedim ve geldiler!]
Ne kadar da kolaymış gibi gösteriyor.
Hiçbir Hobgoblin çağırılarında başarılı olmadılar.
Belki… Besin yoksunluğu gizli bir yeteneğini mi ortaya çıkardı?
Yok… Olamaz. Bu Gobutra için imkânsız.
Şans olmalı.
Ve o anda fark ettim Kurdu gören taş kesilmiş cüceyi.
[Ne yapıyorsun? Hazırlanmayacak mısın?]
Diye sordum cücelere.
[Oi, oi, bir dakika! Neden burada Keskin Diş kurdu var!!!]
[Doğru! B sınıfı canavar kaçışımızı engelliyor!!!]
Panik halindeler gibi.
Bu görmesi ilginç şeylerden biriydi… Komik bir tepki.
[Sıkıntı yok, sıkıntı yok! Normal, her gün gördüğünüz köpeklerden farkı yok! Evde besliyorum onu!]
Bu sözcüklerin onları sakinleştirmesini planlamıştım ama dilleri tutuldu.
Zamanımız olmadığından açıklama yapmakla harcamadım.
Cüceleri seyahat kıyafetlerine değiştirtirken geriye kalanları dışarı kovaladım.
Binada kalanları her şeyi özümsemeye başladım.
Daha dolmadım bile.
Ama bütün binayı özümsemekten-depolamaktan kaçındım yani bunu yapmak büyük olasılıkla bir daha tutuklanmama neden olur.
Bu şekilde, yola çıkma hazırlıklarını tamamladık ve buluşma noktasına doğru ilerlemeye başladık.
Askeri Ülke Dwargon.
Onunla ileride daha kaç kere ilgilenecektik ileride.
Ama oradan kaçan bize bunun gibi bir şeyin olacağı hiç inanılır gelmedi.
.
.
Durum
İsim: Rimiru Tempest
Tür: Slime
Kutsal Koruma: Fırtına Hanedanlığı
Unvan: Canavarları Kontrol Eden (Kimse)
Büyü: Yok
Yetenekler: Özel Yetenek [Ulu Ermiş], Özel Yetenek [Avcı], Slime Türüne Ait Yetenekler [Özümseme, Absorbe, Yeniden Yapılandırma], Ekstra Yetenek [Su Kontrolü], Ekstra Yetenek [Büyü Algısı], Elde Edilmiş Yetenekler: Kara Yılan [Isı Tespiti, Zehirli Pus Nefesi], Kırkayak [Felç Edici Nefes], Örümcek [Yapışkan İplik , Demir İplik], Yarasa [Ultrason Dalgaları], Kertenkele [Savaş Zırhı], Kurt [Üstün Koku Duyusu, Telepatik İletişim, Baskı]
Rezistanslar (Dayanıklılık): Termal Dalgalanma Rezistansı EX, Fiziksel Saldırı Rezistansı, Acı Rezistansı, Elektrik Rezistansı, Felç Rezistansı.
−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−
Orası sessizliğe bürünmüştü
O kadar ki oradan daha önce ses çıktığına inanmazdınız.
Beş suçlu salondan kovulduğundan beri tek bir kişi bile yerinden oynamadı.
Sanki sessizliği böler gibi,
[Şimdi, Bester. Söylemek istediğin bir şey var mı?]
[Aff… Affınıza sığınarak Majesteleri! Bu bir yanlış anlaşılma! Bir hata olmalı!]
Bu Bakan Bester’ ın çirkin yalvarışıydı sanki Kral’ a tutunmak ister gibi.
Zıt olarak, Kral hiçbir duygu göstermedi ve sert duruşuna devam etti.
[Bir yanlış anlama, ha… Bu yetenekli ve sadık bir bakanı kaybetmek olur.]
[Ne diyorsunuz! adamın size sadakatini sunduğuna inanmanızı idrak edemiyorum Majesteleri…]
[Bester! Hatan var. Kaijin ile olan durum çoktan kaybedildi… Kaybettiğim sadık Bakan senden başkası değil Bester.]
Hiçbir duygu belirtmeyen sessiz bir ses.
Aksine Bester yırtındı.
“Bir bahane düşünmeliyim!” diye telaş içerisinde düşündü.
Ama uygun bir bahane bir araya getiremedi.
Kral, biraz önce, ne dedi?
Kaybettiği… Benim? Bunun anlamı…
Bester bir şey söylemeye, bahane bulmaya çalıştı. Ama hiçbir düşünce kafasının içerisinde bir araya gelmiyordu.
[Bir daha soracağım Bester. Eklemek istediğin bir şey var mı?]
Dehşet verici.
Kafasının içi korku ile kaplandı.
Sorusuna cevap vermeliyim! Diye düşündü ama hiçbir kelime ağızından çıkmıyordu!!!
[A..Aff… Affınıza sığınarak…]
[Yeter. Senden daha fazlasını beklerdim. Her zaman bekledim. Büyü Muharebe Donanımı vakasında da ortaya çıkıp suçunu itiraf etmeni bekledim. Ama şimdi bile… Bak!]
Kral iki eşyayı göstererek bunları söyledi.
Daha önceden bir ara görevli onları getirmişti.
Bester onlara boş gözlerle baktı.
Daha önce görmediği bir şey, kumaşa sarılmış sıvı bir küre.
Ve bir kılıç.
[Bunun ne olduğunu biliyor musun?]
Sorulduğu üzere, dikkatli bir şekilde inceledi.
Küreyi tanımlayamadı ancak kılıç Kaijin’ in yanında taşıdığıydı.
[Düşün!]
Kral’ ın yerine görevli açıkladı.
Bester’ ın aklı bunu anlamak için daha saatler alacaktı.
Hipokte çiminden yapılan yeniden dirilme hapı değil ama bir iyileştirme hapı.
Tamamen iyileştirme yeteneğine sahip olan.
Cücelerin teknolojisiyle bile yapabildikleri en iyisinin saflığı %98 idi.
%98 de üst sınıf bir ilacın etkisini gösterirdi.
Ama bu, %99 du.
Bester’ ın yüzü şaşkınlıktan parladı.
Özütleme metodunu öğrenmek istiyordu.
Ama esas Bester’ ı şaşırtacak olan şey kılıç olmalıydı.
Kılıçta kullanılan İblis cevherleri kullanıcıya kendini alıştırmaya başlamıştı, rapor edilene göre.
“Ama bu imkânsız… Normalde bunun olması için 10 yıl geçmesi gerekir!”
Bester şoke olmuştu, bunun gibi düşüncelerle etrafı sarılmıştı.
“Eğer bu doğru ise!” düşüncesi beynini ele geçirmişti.
[Bu eşyaları var eden o slime idi. Sayende o slime ile olan ilişkimizi kaybettik. Kendi adına söyleyeceğin bir şey var mı?]
Bester Kral’ ın öfkesinin derinliklerini biliyordu.
Başka söyleyebileceği bir şey yoktu…
[Yok… Söyleyebileceğim başka bir şey yok Majesteleri.]
Gözyaşları içinde dolmaya başladı.
“Kral’ ım tarafından terk edildim!” En sonunda anladı.
Sadece Kral’ a hizmet etmek ve tanınmak istemişti.
Bu istediği tek şeydi ve yine de…
Nerede, ne zaman yanlış yapmıştı.
Kaijin’ i kıskandığı zaman mı?
Yoksa ondan önce mi?
Bu bilmediği bir şeydi. Bildiği tek şey Kralına ihanet etmiş olmasıydı. Bu tek gerçek.
[Öyle, mi. O zaman, Bester! Krallığa bir daha adım atamayacaksın. Bir daha benim önümde kendini gösterme. Sana bir ayrılış cümlesi bahşedeceğim… Bana iyi hizmet ettin!!!]
Kralın sözlerini duyduktan sonra Bester derin bir şekilde eğildi.
Ve bu şekilde salondan çıktı.
Yaptığı salakça hatayı geri ödemek için…
Bester’ ın dışarı çıktığı anda,
Gardiyanlar yardakçısını yakaladı, ihanet eden temsilciyi.
Bunu gözlerinin kenarından görebildi.
[Casuslar! Slime’ ı izlemeye devam edin! Asla gözünüzün önünden ayırmayın! ASLA!!!]
Kral emir vermek için sesini yükseltti.
O normalde sessiz olan Kral, sesini yükseltti.
Herkes olayın ağırlığını anlayarak gerildi.
[Canımıza mal olsa bile!]
Diyerek yok oldu ajanlar.
Kral böylece kafa yordu.
O canvar da neyin nesiydi?
Büyük olasılıkla ender bir yaratık. Onu bu dünyada serbest bırakmak…
Barışımızı sona getirecek…
.
.
.

Önceki Bölüm |          | Sonraki Bölüm