Tensei Shitara Slime Datta Ken Bolum- 110 – Ön Eleme Turu
Önceki Bölüm || Seriye Git || Sonraki Bölüm
Çevirmen: Uchuujin
Duzenleme: Faen_the_1134
Bölüm 110 Turnuva – Finaller
Kısım 5
Yedinci maç… Hakurou vs Damrada
İlginç bir maç. Veldora’nın
kurcalamasından da beklendiği gibi. Bugünkü maçların çoğunun sonuçlarını tahmin
edemiyorum. Hakurou’nun kazanacağını düşünüyorum ama gerçekten bu şekilde mi
olacak?
Ve böylece, başladılar.
.
Fumu. Sinyalle beraber,
Damrada bir ışık yaymaya başladı. Her şeyiyle savaştığı bir savaş görmeyeli
uzun zaman olmuştu. Arenanın ortasına doğru ilerlerdi, Hakurou ile karşı
karşıya geldi. Acele etmeden, kendini yatıştırdı. Damrada, paraya önem veren
bir adamdı. Bu yüzden birlik onunla konuşmuştu. Aslında, başkalarının onun
sadece parayı önemsediği düşündüklerini biliyordu. O para kazanmak için her
şeyi yapabilecek bir adamdı. İyi bir düzenbaz ve haindi. Sonuçta, kandırılan
kişinin hatasıydı; sadece intihar etmeyeceği garanti olan kişileri kandırırdı.
Damrada için, kandırdığı kişiler tek kullanımlık piyonlardı—Düşük yaşam
formları onun için önemsizdi. Değersiz olan varlıklar, ihanete uğradıklarını
bile anlayamazlardı. Bu yüzden, ihanet ettiği kişilerin nasıl bir son
beklediğini umursamıyordu. Bu nedenle
insanlar Damrada’yı ölü adam yağmalayan olarak tanıyordu. Ama Damrada’nın
kafalarına takılmasının sebebi paraydı. Bir organizasyonun büyümesi için çok
fazla paraya ihtiyaç vardı—çeşitli ülkelerde çeşitli yerlere kök salmalısın. Bu
yüzden Damrada para kazanmak için çeşitli yollar kullanıyordu. Büyük ustalar
için Cerberus’un gerçek efendisi—Kagurazaka Yuuki idi! Görünen dünyaya Özgürlük
Birliği hükmedecekti. Yeraltı dünyasına da Damrada’nın grubu tarafından
hükmedileceti—Cerberus. Böylece tam bir egemenlik kurulacaktı. Ayrıca, “Güç” ve
“Bayan”, Cerberus’un diğer patronları Doğu İmparatorluğunu yozlaştırıyordu.
Onlara silah temin ediyorlardı, böylece güvenlerini kazanıyorlardı. Ve uygun
bir zamanda Damrada “Bayan” ile yer değiştirecekti. İnsanları üzerinde
egemenlik kurmak sadece zaman meselesiydi ve canavarları da zapt etmek içinde
uzun süredir Batı Aziz Kilisesini kışkırtıyorlardı. Sadece Kutsal İmparatorluk
Ruberion, bilinmeyen bir nedenden ötürü müdahaleyi yasaklamıştı. Ancak büyük
ustaları beklenti içindeydi; Damrada’nın tek yapması gereken emirlere uymaktı.
Bu sefer, garip bir emir almıştı.
Belki de garip olan şey, bu
ülkeydi. Damrada’ya İblis Lordu Rimuru’nun güvenini kazanması ve bir ticaret
ortaklığı kurması emredilmişti. İblis Lordu Rimuru’nun tercihlerinden
bahsetmişti, Damrada sızmıştı ve plan pürüzsüzce ilerliyordu. Tabii ki, bu
noktaya ulaşabilmek için gereken tüm önemli bilgiler Kagurazaka Yuuki
tarafından ayarlanmıştı. Efendisinin yeteneklerine hayran olsa bile, bir tüccar
olarak görünmekte diretiyordu. Sonuçta, bu ülkeye girdiği anda para kazanmaya
başlayacaktı. Bu yüzden ne ticareti yaptığı önemli değildi; burada kazanılacak
çok para vardı. Bu Damrada için, bu Doğu İmparatorluğuyla ticaret yapmaktan
daha çok daha ilginçti, bu yüzden başarısız olmayı göze alamazdı. Bu nedenle,
belki her şeyi ile savaşması eğlenceli olabilirdi. Bu yüzden, doğal bir duruş
aldı. Ve böylece maç başladı.
.
Hakuro ve Damrada, merkezde
birbirlerine bakıyorlardı. İkisinden de beklendiği gibi, auraları bir ustaya
yaraşırdı, ancak Hakuro bir Kılıç Aziziydi. Silahsız olması Damrada için bir
dezavantajdı ama sanırım göreceğiz. Maç başladığı anda, birbirlerine
yaklaştılar. Her şey bir anda oldu, bu tecrübeli yaşlı kurtun bile kaçınmakta
zorlanacağı bir hızda hareket ediyordu. Düşüncelerimi hızlandırabildiğim için
ben görebiliyordum. Ancak Hakurou, kaçınmak için geri adım attı ve kılıcını
salladı… Ne zaman çekmişti? Bir saniyeliğine kılıcının Damrada’nın bacaklarını
kestiğini düşünmüştüm, ama… Kiiin! Yüksek perdeli bir ses çıktı ve Damrada’nın
bacakları Hakuro’nun kılıcını engelledi. Damrada’nın sadece bol giysiler
giymeyi sevdiğini düşünüyordum, ama altına zırh giyiyormuş gibi görünüyor.
Demek çıplak ellerle dövüşecek kadar aptal değilmiş. Evet, anladım. Damrada’nın
her tekmesi Hakurou’yu hedefleyen bir vakum bıçağı üretiyordu. Kılıcını kınına
sokarak, kaybolan adım kullanarak özel saldırılar dizisi başlattı.
<Kaybolan Adım> yeteneğini
kullanması Hakurou’nun anında 5 metre hareket etmesini sağlıyordu ve bununla
birlikte düşmanın menzilinden çıkabiliyordu. Gerçekten ilahi bir yetenek- Sis
Kılıcı (Kasumi-kiri). Ancak, görememesi gerekiyorken, Damrada Hakuro’nun
kılıcını hatasız bir biçimde atlatıyordu. Her saldırı kolayca kolunu
kesebilirmiş gibi görünse de, Damrada yarasız kurtuluyordu. Muhtemelen kolları
da zırhlıydı. Ama Hakurou’nun kılıcının engelleyebildiğine göre, gerçekten
harika bir zırhı olmalıydı. Elbette Tapınakçıların ruh zırhına eşdeğerdi. Şu
anda, ruh zırhını pazarımızda tanıtıyoruz. Yapması çok fazla büyü gücü alan,
ancak modern zaman parçalarını aşma eğiliminde olan eski bir uygarlığın
kalıntısı. Eğer sınıflandırmak isteseydiniz, şöyle olurdu; Tanrı Sınıfı,
Efsane, Eşsiz, Nadir, Özel ve Normal. Sıradan çarşıda satılan Ruh zırhları bile
en azından Eşsiz kalitededir. Hinata’nın ruh zırhı Efsanevi sınıftaydı. Ancak,
onunki efsanevi ise, Tanrı Sınıfı gerçekten var mı? Görünüşe göre, Veldora daha
önceden görmüş. Mesela, Veldora’yı mühürleyen kahraman bir tane bahşetmiş. “Ciddi misin?!” diye düşündüm, ama
Veldora’nın söylediğini düşünürsek, ondan şüphelenmek için hiçbir nedenim yok.
Ona göre, bir zırhın içine çok miktarda enerji birikirse, o zırh
evrimleşebilir. Şimdi düşünüyorum da, Karion’unda ekipmanları Efsanevi sınıf
değil miydi? Kurobee bunlarla çok ilgilenmişti. Şu anda, Kurobee genellikle
Eşsiz sınıfta ekipmanlar yapabiliyordu. Ama en iyi malzemeleri kullanarak,
Efsanevi sınıfa ulaşabilir sanırım. Bu olay bittiğinde, umarım nihayet kılıcıma
kavuşabilirim.(Katana) Demek istediğim, İblis Çeliği muhtemelen gerektiği kadar
enerjimi çekmiştir. Fakat bu bir yana, Hakuro’nun kılıcı Kurobee’nin eski
eserlerinden biriydi ve nadir sınıfındaydı. Ama Kılıç Azizi'nin ellerinde,
ekipmanın sınıfı çok bir şey ifade etmiyordu. Eşsiz olmasına rağmen, zırhı
kesebilmesi gerekiyordu. Damrada’nın bu saldırıları engellemesi için ya
“Touki”si olmalı ya da çok iyi ekipmanlara sahip olmalı. Ya da ikisi birden.
Sanırım öğrenmek için onu değerlendirmeliyim. Sonuç: Sadece giydiği giysilerin
Eşsiz sınıf olduğunu görebildim. Değerlendirme yeteneğine müdahale etmek…
Ekipmanı gerçekten harikaydı. Ama ne utanç verici! Adı Raphael olan, güvenilir
bir arkadaşım var.
<Çözüm. Şahıs: Damrada’nın olağanüstü yüksek
bir “Touki”si var. Ek olarak, hepsi Eşsiz sınıfında olan, en az 17 ekipman
belirledim. >
Dedi. Bu Damrada ne kadar
zengin bir adam! Tapnakçılardan daha iyi ekipmanlar alacak kadar fazla paraya
sahip olmak. Ne korkunç bir adam. Ruh zırhıyla ilgili olarak, tek parça olarak
yaşıyor. Giyen kişinin büyü enerjisini dağıtarak kullanır ve onarır. Bu yüzden
kullanılan ekipmanı hızlıca değiştirmek mümkündü. Harikulade… Paranın gücü.
Bunları düşünürken, Kurobee’ye baktım ve bana bir şeyler söyleyecek gibi
duruyordu. Birbirimize kafa salladık. Bir sonraki hedefimizi belirlemiştik. Bir
sürü zırh ve silah yapmayı planladık. Ve başarısız olsak bile, hâlâ para basma
makinesi olan Zindanımız var. Oh, çok eğlenceli!
Şey, biraz konudan saptık.
Fark etmez (Ç.N. Benim için fark eder!)… Bu Kurobee ve Hakurou’ya karşı bir
büyük kabalık olur. Ekipmanın kalitesi
bir yana, Hakurou’nun bu kadar bastırılmış olması, Damrada’nın ne kadar usta
olduğunu gösteriyordu. Belki de ellerinde bir dizi gizli bıçak ve ya öyle bir
şeyler vardı, çünkü birden bire bir dizi vakum bıçağı Hakurou’ya saldırdı. Ve
göremediğiniz saldırılardan kaçınmak çok zordu. Ancak, Hakurou ölümcül bir yara
almamak için hafifçe yana kaydı. Ondanda beklendiği gibi. Hakuro alanı büken
Boyutsal Kesme’yi kullanarak Damrada’ya saldırdı. İşte bu, savaşın doruk
noktasıydı. Eğer Hakurou bir Kılıç Aziziyse, Damrada da bir yumruk aziziydi.
Açıkçası, her ikisi de Tapınakçılardan çok daha güçlüler. Arnaud ile
karşılaştırıldığında bile –Özür dilerim Arnaud- Damrada daha güçlü. Ve bunun
ekipmanlarla bir ilgisi yoktu; yetenekleri farklı bir boyuttaydı. Tam manasıyla
kullanamadınız ekipmanları kullanmanın bir anlamı yoktur; Damrada tam anlamıyla
ekipmanlarını kullanıyordu. Bu Damrada’nın sıradan bir dolandırıcı olmadığı
anlamına geliyordu. Bunlardan bahsederken, bir insanın bu kadar iyi
savaşabileceğine inanamamıştım. Ve çoktan 30 dakikayı aşmışlardı. Açıkçası,
hiçbirimiz 30 dakika boyunca Hakurou ile savaşmamıştık. Hakurou’nun [Dövüş
Sanatları Ustası] eşsiz yeteneği olduğunu göz önünde bulundurursak, Damrada’nın
da buna benzer bir yeteneği olmalıydı. Ama hiç sergilemediği için, analiz
edemedim. Doğal yeteneği olabilir mi? Yalnızca saf yetenekle savaşıyor olması
garip kaçardı. Yoksa eşsiz ekipmanlarının bir etkisi miydi? Çok yazık, onunla
savaşamam; bu yüzden daha fazla bilgi toplayamıyorum. Ama Damrada gerçek bir
usta olsa bile, insanlığın bir limiti var. Eşyalarla desteklenmiş olsa bile, savaşın
uzun sürdüğü bir gerçekti. Dürüst olmak gerekirse, 30 dakika boyunca Hakurou’ya
karşı dayanmak inanılmazdı. Sonunda, Damrada bir süreliğine gardını indirdi ve
Hakurou kılıcını boynuna vurdu. Gerçekten harika bir savaştı. Veldora o kadar
etkilenmişti ki, başını sallıyordu. İnsanlığın dövüş sanatlarına karşı ilgi
duyuyormuş gibi görünüyordu. Bu beni daha sonra sıkıntıya sokacaktı, ama bu
başka bir zamanın hikayesi.
Böylece, yedinci maç
Hakurou’nun zaferiyle sona ermişti. Ama, Damrada’nın her şeyiyle savaştığını görmüştüm.(Ç.N. Bence her şeyini
kullanmadı.) Sanırım onu bir ticaret ortağı olarak göreceğim. Yeraltı
dünyasından birine güvenecek kadar aptal değilim, ama onu kullanacağım. İyi
savaştı ve teklifime kazanmak gibi bir madde eklemiştim. Ama ticaret? Ne
yapmalı, onunla ne ticareti yapabilirim? Bunu düşünmeliyim. Ben bunları
düşünürken sonraki maç başlamak üzereydi.
* * *
Sekizinci Maç, Shion vs.
Gerudo
O zaman günün son maçı, Shion
ve Gerudo idi. Gerudo genelde arka planda çalışan biriydi, mühendislik ekibinin
başıdır ama aynı zamanda savunmamızın merkezidir. Şey, Tempest’te kimse için
bir rol belirlenmedi, bu yüzden boşta olan kişiler tarafından işler
üstenilirdi. (Ç.N:Rastgele dağıtılmış onu söylüyor.) Bu da, bu olayın sonucuna
göre değiştirmeyi planladığım bir şey. Ama şimdilik, sadece kimin daha güçlü
olduğunu merak ediyorum—Shion mu Gerudo mu? Gerudo’nun sarsılmaz, koruma
yeteneği. Diğer yandan Shion’un dengesizliği— Duygularına göre değişkenlik
gösteren. Onun önceki değerlendirmelerimde de böyleydi. Koşullar uygun
olduğunda, Shion ezip geçer.(Ç.N. Kulağa hazırlıklıysa Batman alır gibi
gelmiyor mu?) Ama burada…
“Başla!”
Souka’nın komutu ile, Shion
sakince *oodachisini (*bir kılıç türü) çekti ve merkezi hedef alarak bir duruş
aldı. Yüzü sakin ve duyguları durgundu. Hakurou’yu andıran harikulade bir aura
yayıyordu. Sanki kılıcıyla bir olmuş gibiydi, çok güzel bir duruştu. Duruşunu
izlerken, Gerudo sağ eline Kale Kıran Çekici sol eline Devasa Kale kalkanını
aldı. Savunmamızın merkezi konumuna uygun olarak, tüm vücudu “Herbiyama”
zırhıyla kaplıydı ve eşsiz yeteneği [Koruma] ile ona çizik atmak zor
olacaktı. Shion kılıcını başının üstüne kaldırdı ve allahsız gibi salladı. Aynı
Hakurou gibi, hiçbir anlamsız hareket yapmadan, akıcı bir şekilde hareket etti.
Onu izlerken “Ne… Cidden mi?” diye düşündüm. Ve sadece bende değil—Benimaru ve
Souei’de şaşkın yüzlerle onu izliyordu. Tapınakçılarla barış yaptıktan sonra
Shion, konuşması ve davranışları hâlâ oldukça tehlikeli olmasına ve hâlâ
radikal kararlar alma eğiliminde olmasına rağmen, son zamanlarda oldukça
mantıkla hale gelmişti. Onun omuzlarından bir yük kalktığını hissetmiştim ama
belki de bunun sonucunda bir çeşit değişim geçirmiştir. Artık insanlara
yukarıdan bakmıyor. Aslında artık aptalca bir şeyler söyleyince, kalbinden
gelmek yerine şaka yapıyormuş gibi görünüyor. Tıpkı Benimaru gibi, artık öfke
duymuyor ve sakin bir hal aldı. Shion büyüdü; belki de artık kabullenmeye
başladı. Şu anki Shion, sadece ham güce dayalı savaşmıyor, Hakuro’nun öğrettiği
gibi, kılıç ustalığına bağlılığını da sergiliyor. Diğer bir değişle, değişken
doğasına gerçek bir yetenek eklenmişti. Sonuç olarak… (Ç.N. Olmaz ben eski
Shion’u istiyorum kabul etmiyorum. O Shion buraya gelecek.)
Shion, oodachisiyle Gerudo’ya
bir şok dalgası gönderdi. Elbette, bu seviyedeki bir saldırı duman perdesi
oluşturmaktan öteye geçemedi. Ancak Shion bu fırsatı boşa harcamadan, tekrar
akıcı bir biçimde kesti. Gerudo’nun kalkanı kesişi engelledi ama oodachinin
arkasındaki müthiş güce dayanamayıp parçalandı. “Olamaz!” diye mırıldandı
Benimaru. Mevcut saldırı [Aşçı] yeteneğinin etkisini taşıyordu. Etkisi [Kesiş
kalkan tarafından durduruldu] yu [Kalkan kesişi durduramadı, tereyağı gibi
kesildi.] olarak değiştirdi. Ancak, Gerudo’nun [Koruma] yeteneği müdahale etti.
Müdahale etse bile, kalan yine de parçalandı. Diğer bir değişle zihni onu aştı.
Yani bu onun zaferiydi. Tahmin ettiğim gibi, 30 dakikalık bu şiddetli dövüş
Shion’un zaferiyle sonuçlanmıştı. Gerudo tüm gücüyle mücadele edip bize
kararlılığını gösterdi; ama Shion’a bir kere bile dokunamadı. Ekipmanı
parçalandıktan sonra, Gerudo yenilgisini ilan etti ve maçı bitirdi. Shion’un
büyümesi gerçekten şok edici bir gelişmeydi.
Başa baş bir mücadele
olacağını düşünmüştüm, ama Shion sekizinci maçı tamamen domine etti. Bu kadar
kısa sürede büyümesinin ne kadar şaşırtıcı olduğunu düşünürsek, sanırım bunun
için onu övmeliyim. Böylece, ikinci gün sona erdi ve 8 isim kaldı.
Üçüncü gün maçları,
Maç 9: Benimaru vs. Souei
Maç 10: Gobuta vs. Ranga
Maç 11: Beretta vs. Diablo
Maç 12: Hakuro vs. Shion
Diye gidiyor. Ve gelinen
durumda, kimin kazanacağını gerçekten tahmin edemiyorum. Hepsi, kendi
tarzlarında harikalar ve birbirlerine denkler. Acaba nasıl bitecek? Beklenmedik
bir kazananımız olur mu, Gobuta mesela?... Her şeyin nasıl biteceğini görmek
için sabırsızlanıyorum!