044-Ünlü Olsalar Bile Ne Bilmediğimi Bilmiyorum

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode


Sono Mono Nochi Ni...

Önceki Bölüm || Seriye Git || Sonraki Bölüm


Çevirmen: Kylerxy & Redaktör: ggurcan



44. Bölüm: Ünlü Olsalar Bile Ne Bilmediğimi Bilmiyorum

(Rgn: Senin isim koyma becerien teey haburdan tüküreyrum yazar :/)

Adam uyarımı dikkate olmayarak konuşmaya devam etti. Eh? Ne zaman başlayacağız? Acele et ve bana gel.
''Benim kim olduğumu bilmiyorsun gibi gözüküyor?''
''Oh, Aniki'yi tanımıyor mu? Kırsal kesimden yeni gelmiş olmalı!''
''Gyahahahaha!''
''?''(Wazu)
Hayır, gerçekten bilmiyorum ve hiç umursamıyorum.
''Bilmiyorsan sana söyleyeceğim! Ben Digondo Kardeşler büyük haydutlarının liderinin küçük kardeşi, Gondo''(Gondo) 

ED: (Bende Wazu son tokat bükücü iyi geçinelim)

''...''(Wazu)
Başımı yana eğdim. İkinci bir düşününce hala bilmiyorum, bu ismi hiç duymadım, hem de hiç. Diğer haydutlar yüksek sesle bir açıklama daha ekledi.
''Hayır, bilmemesi imkansız!''
''O konuştuğumuz Digondo'nun kardeşi''
''Tecavüz, öldürme, hırsızlık ve diğer tüm suçları yaptı!''
''Başında bir ödül var!''
''Bu 100 altın coin'den az değil!''
''B-derece maceracılar bile onunla eşleşemiyor!''
''Ve bu Gondo-sama onun kardeşi''(Gondo)
''Heee~''(Wazu)
'''''''Bu zayıf reaksiyonda ne!''''''''
Huh? Bu şaşırtıcı mı? Sadece B-derece maceracılar öyle değil mi? Bu önemli bir sorun değil. Ama 100 gold coin ödül... Orlando bunu biliyor muydu? Bekle bir saniye... Eğer küçük erkek kardeş buradaysa zaman Orlando'nun büyük kardeşe doğru gittiği anlamına mı geliyor... İyi olacak mı?1 e 1 savaşta bir sorun olmayacağını düşünüyorum ama ya birçok rakip varsa ya da köylüler rehin alınmışsa...
Yosshi, bu adamların işini hızlıca bitirecek ve köylüleri kurtaracağım.
''Bu kadar yeterli... Siz çocuklar ondan kurtulun! Ama başının üzerindeki ejderha çocuğu ile ilgilenirken dikkatli olun çünkü onu daha sonra yüksek fiyatlara satabiliriz!''(Gondo)
'''''Ouuu!''''
Diğer haydutlar aynı anda saldırdı. Kılıçlar, bıçaklar, el baltaları, vb. Çeşitli tarzda silahlarla donanmışlardı. Saldırılarından kaçarken başımdan Meru'yu düşürmemeye çalıştım. Gücümü her bir kişiyi öldürmeyecek derecede ayarladım ve hepsini tek bir darbede yere serdim.
''Hoi!Hoi!Hoi!''(Wazu)
Dayak yiyen haydutlar tek bir yerde toplandı ve bir dağ gibi yığıldılar. Dağ gittikçe büyürken etrafımı saran haydutlar azaldı. Anormal durumu fark eden değer haydutlar bana doğru gelmeye tereddüt ettiler bu yüzden onların yerine ben gittim. Şu anda bu yerde sadece iki kişi kaldı, ben ve bir şeyin küçük kardeşi. Omzumdan tozu sildiğimden bu küçük kardeş titrerken sesini yükseltti.
''S-s-s-s-s-sen nesin böyle... Hiç zaman harcamadan bu kadar kişiyi yenmek...''(Gondo)
''Bana sorsan bile... Ah! Şuan da ben sadece bir F-derece maceracıyım, sanırım?''(Wazu)
Bunu düşününce, lonca kartımı nereye koydum. Hatırlanması gereken çok şey var ve bu tamamen kafamdan çıkmıştı. Krallığa ulaştığımda, rütbemi yükseltmek için bir başvuru yapmam gerekiyor
''B-bu yalan! Bu kadar güçle bir F-derece maceracı olman imkansız!''(Gondo)
Hayır, doğruyu söylüyorum. Sana lonca kartımı göstereyim mi? Lonca kartımı ararken küçük kardeş arkasını gösterdi ve kaçtı.
''Bekle bir dakika, sana göstereceğim!''(Wazu)
Işık hızında küçük kardeşin önüne ilerledim ama ona lonca kartımı gösteremeden önce bağırarak kılıcı ile bana saldırdı.
''Uwaaa~a~a~a!''(Gondo)
*pakiiiiin*
Kılıç kafamı hedef aldığından Meru'ya vurmaması için onu parmağım ile yakalamaya çalıştım. Ama bunun yerine paramparça oldu. Bir şekilde üzgün hissediyorum. Kırılmış kılıcına bakarken küçük kardeş dona kalmıştı. Ona artık lonca kartımı göstermek istemiyorum bu yüzden onu indirdim ve haydutlar dağına fırlattım.
Haydutlar dağı önünde sıkıntı çekiyordum. Onları olduğu gibi bırakabilirdim ama ya uyanıp Kaçarlarsa. Ne yapacağımı düşünürken aklıma bir fikir geldi. Ama ilk önce, Meru'dan bir yere bağlanmış olmaları gereken köylüleri armasını istedim. Meru köyün etrafında uçarken,4-5 kişinin içine sığabileceği bir deliği açmak için meydandaki yere hafifçe vurdum. Başlarını dışarıda bırakırken haydutları deliklerin içerisine gömdüm. Diğer haydutları gömmek içinde benzer delikler açtım.
Aynı şeyi birçok kez tekrar ettim. Sonunda küçük kardeşi tek kişilik bir deliğe gömerek bitirdim. Meru geri geldiğinde ellerimi açtım ve onu bekledim. Bunun yerine yüzüme indi daha sonra biraz çabalayarak başıma tırmandı ve küçük uzvu ile bir yönü işaret etti.
''Oraya mı gitmeliyim?''(Wazu)
''Kyui~!''(Meru)
Meru'nun işaret ettiği yer köyün toplantı salonuydu. Gardiyanlık yapan iki kişi vardı onları da diğer haydutlar gibi gömdüm. Kapıdaki haydutlar tarafından hazırlanan büyük bir kilit vardı ama *eii* ile ikiye böldüm. Kapıyı açtığımda içeride birçok insan vardı. Herkesin dikkati bana odaklanmıştı.
''Sen kimsin... ? Haydutlardan birimisin... ?''
Yalnız başıma toplantı salonun girerken görmek biraz garip olduğundan bir yaşlı adam benden onay istedi. Mevcut durumu kısaca açıkladım ve herkesi serbest bıraktım. Bana minnettarlıklarını iletiyorlardı ve yaşlı adamın köyün şefi olduğunu öğrendim. Şefe arkadaşımın hala diğer haydutlarla dövüştüğünü ve ona katılacağımı söyledim. Toprağa gömdüğüm haydutları bazı maceracıların izlemesini istedim. Daha sonra Meru'dan kokusundan Orlando’nun yerini aramasını istedim. Meru'nun bir yeri işaret etmesiyle birlikte fırladım.
Orlando, lütfen güvende ol...