Super God Gene
Çevirmen: Kylerxy
280.Bölüm: *****
Bang!
Yeşil altın
sert bir materyal değildi ve kalınlığı 1 inç kadardı. Han Sen'in vuruşu ile
altı ayak uzunluğu, 1 ayak genşliğinde bölge açılmıştı.
Han Sen
elindeki elmas kılıçla tedbirli bir şekilde açılan yerden içeriye baktı ve
gördükleri karşısında dona kaldı. Bu yeşil ışıklarla kaplanmış bir yeraltı şehriydi.
Çatı yeşil galaksi gibi milyonlarca parçalardan oluşan parlayan yeşil
altınlarla dekore edilmişti.
Her türlü
siyah kaya hücreler bir labirent gibi birbirlerine bağlanmıştı. Yapay olan
herhangi bir şey yoktu. Aynı anda rastgele ve düzenli eşek arısı yuvalarına
benziyordu.
Han Sen, bu
hücrelerin sözde yuvaları oluşturduğunu biliyordu. Her hücrenin içerisinde
yaratık olmalıydı. Yaratık bir kez onun varlığını hissettiğinde ikinci kez
düşünmeden ona saldıracaktı.
Han Sen
bazıları el kadar iken bazıları bir saray kadar olan her boyutta on binlerce
hücre olması gerektiğini düşündü. Hepsi garip ve doğal bir şekilde
bağlanmışlardı.
''Bu
dünyadaki tüm tanrılar lütfen bana kutsamalarınızı verin. Çok fazla yaratık
olmamasını dilerdim. Biraz ilkel yaratık olabilirdi'' Han Sen parmak uçlarında
yürürken dua etti.
Yuva
içerisinde uçmak için yeterli alan olmasına rağmen Han Sen uçmamayı
planlamıştı. Uçtuğu zaman bütün yaratıklar net olarak onu görebilirdi ve grup
halinde ona saldırma potansiyeli vardı. Tüm saldırılardan kaçmak için tavan o
kadar yüksek değildi. Bu yüzden Han Sen bunu yapmamaya karar vermişti.
Bir hücreyi
geçerken Han Sen'in gözleri oraya sabitleniyordu. Eğer herhangi yanlış bir şey
olursa, hemen geri çekilecekti. Han Sen rahat bir nefes aldı, hücreyi yürüyüp
geçene kadar tamamen sessizdi.
Yine de bu
sadece başlangıçtı. Siyah hücreler farklı boyutlardaki bombalar gibiydi. Han
Sen bir hücrenin aniden ne zaman patlayacağını bilmiyordu.
Han Sen
neredeyse ölmekten korkarken, bir tane bile yaratık görmeden binden fazla
hücreyi geçti.
''Yuva boş
olabilir mi? Belki de yaratıklar ayrılmışlardır?'' Han Sen şüphelendi ''Böyle
olmamalı. Okuduklarıma göre bir yumurta kırılmadıkça yuva yeni yaratıklar
doğurmaya devam edecek. Duvar hala sağlam olduğundan buraya başka birinin
gelmediğini düşünüyorum. Bu yüzden, yumurta hala sağlam olmalı. Nasıl burada
hiçbir yaratık olmaz?''
Han Sen
rahatlamaya cesaret edemedi. Her şey iyi gidiyor gibi gözükmesine rağmen yine
de uyanık kaldı.
Her hücreyi
geçtiğinde Han Sen savunmasız bir durumdayken yaratığın saldırmasına karşı her
zaman oraya bakıyordu.
Ancak, on
binlerce hücreyi gördükten sonra tek bir yaratık ile bile karşılaşmadı. Yuva
gerçekten boş gibi görünüyordu.
''Bu garip.
Skynet'e göre, keşfedilen önceki yuvaların içerisinde en az yüz yaratık vardı
ve bazen bu sayı binleri bile bulabiliyordu. Nasıl burada bir tane bile olmaz?''
Aniden Han
Sen bir çatlama sesi duydu. Hemen sesin yönünde baktı.
Bu ondan 10
metre uzakta 9 ayak uzunluğunda bir hücreydi. Çatlamıştı ve çatlaklar
genişliyordu.
''Sonunda''
Han Sen çok gergin değildi. Aralarına biraz mesafe koymak için birkaç geri adım
attı, gözlerini bir mezar gibi görünen hücreye dikmişti.
Hücre
parçalanmaya devam etti ve bir süre sonra çatlaklar kesildi.
Bang!
Aniden
hücre bir şey tarafından vuruldu ve parçalandı. Bir figüre hücreden dışarı
fırladı.
''Bir
insansı yaratık?'' figürü gördükten sonra Han Sen aniden elmas kılıcı daha da
sıkı kavradı.
Normalde
insansı yaratıklar yüksek olasılıkla kutsal kanlı oluyordu.
Yaratık
beyaz yeşimden yapılmış gibi görünen bir iskeletti. Kemiklerinin arasında
sıradan iskeletler gibi boşluklar yoktu. Ekstra bağlantılar ile ona aşırı
esneklik sağlıyordu.
İskeletin
kemiklerinin üzerinde birçok siyah desen vardı ve ellerinde bir çift siyah
hançer yer alıyordu.
''Ekipmanlar?''
Han Sen şok olmuştu. İnsansı yaratık bir tane yerine iki tane kendi ekipmanına
sahipti ki bu da onun ne kadar zorlu bir yaratık olduğunu gösteriyordu.
İskelet
yüzünü Han Sen'e döndü. Gözleri boş değildi bunun yerine bir çift beyaz
gözbebeği yer alıyordu. Han Sen'e bakarken iskelet yavaşça Han Sen'e yaklaştı.
Başlangıçta
yavaştı. Yavaş yavaş daha da hızlandı. Birkaç adımda, Han Sen'in gözünde bir
fırtına gibiydi. Siyah hançerlerden birisi aniden Han Sen'in boğazına
ulaşmıştı.
Bu noktada
Han Sen iskeletin kutsal kanlı bir yaratık olduğuna emin olmuştu. Ondan
korkmuyordu. Elmas kılıcı sallayarak hançeri durdurmak üzereydi.
Hançerler
kısaydı, bu yüzden Han Sen'in darbesi kesinlikle onları uzaklaştıracaktı.
Ancak, elmas
kılıcı hançerlere vurmak üzereyken iskelet inanılmaz bir şekilde bükülmüş be
hançeri geri çekmişti. Bir dönme ile iskeletin diğer elindeki hançer Han Sen'in
neredeyse Han Sen'in kaşlarının arasına ulaşmıştı. Han Sen neredeyse hançerin
soğukluğunu zırhı boyunca hissetmişti.
Bölüm Adı: Beyaz Yeşim İskelet