0279 - Yuva

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode

Super God Gene



Çevirmen: Kylerxy

279.Bölüm: Yuva





‘’İşte bu…’’ Han Sen dağların garip şekillerine bakarken çok heyecanlıydı.

Gods Sanctuary içerisinde Gizemli Ada dışında yüzde yüz canavar ruhu verebilecek tek yer yaratıkların yuvasıydı.

Gods Sanctuary içerisindeki yaratıkların sayısı neredeyse sınırsızdı. Bir alanda, tüm yaratıklar öldürülürse, yeni yaratıklar çok geçmeden ortaya çıkardı.

İnsanlar bu konuda kapsamlı araştırmalar yapmıştı ve çoğu yaratığın kendi üremeleri sonu değil de ‘’yuva’’ diye çağırılan bir yerden geldiklerini ortaya çıkarmışlardı.

Yuva genelde yerin 3500 metre altında saklanıyordu. Ara sıra yuvadan büyük sayıda yaratık doğacaktı.

İnsanlar yaratıkların Gods Sanctuary’de farklı noktalara nasıl ulaştıkları konusunda hala emin değillerdi. Rastgele bir keşifte bazı insanlar bir nedenden yerde korunmasız olan bir yuva keşfettiler. 

Biraz araştırdıktan sonra, her bir yuvanın bir yumurta olabileceğini keşfettiler. Eğer bir kez yumurta kırılırsa, birisi kesinlikle bir canavar ruhu alacaktı.

Yumurtanın kendisi tehlikeli değildi ama normalde yuvada yaşayan birçok yaratık olurdu ki bu da tüm yolu ilerlemeyi ve yumurtayı kırmayı son derece zor kılıyordu.

Eğer birisi şanslı ise yuvada ilkel ve sıradan yaratıklar olabilirdi. Ancak eğer yuvada bir kutsal kanlı yaratık olursa kişi bir kan banyosu için hazırlanmalıydı.

Kutsal kanlı yaratığı öldürebilenler için bu oldukça mükemmel bir şeydi çünkü ekstra kazanımlar elde edebilirdi.

Yuva nadiren yüzeyde ortaya çıkardı bu yüzden sadece bazı insanlar onu görebilmişti. Yüzeydeki yuva önemli bir özelliğe sahipti-her zaman ‘’Yaşam Lotusu’’ denilen bir arazi yapısında bulunurdu.

Yaşam lotusu katmanlı dağlar tarafından oluşuyordu ve yuvaya giriş her zaman lotus’un merkezinde yer alıyordu. Han Sen’in Skynet üzerinde okuduklarına göre, yuvanın içerisindeki yaratıklar doğrudan yuvadan dışarı çıkmayacaktı. Şu anda hiç kimse yuvadaki yaratıkların nasıl Gods Sanctuary’in her yerine dağıldığını bilmiyordu.

Ancak yuvanın girişi hayalet gözlü ayı grubu tarafından işgal edilmişti.Xu Ruyan ve diğerleri bunun olmasını beklemiyorlardı ve böylece yuvaya girişleri başarısız olmuştu.

Han Sen grubun yuvaya şimdiye kadar girememelerinin ana nedeninin deniz canavarı saldırısı altındayken çoğu ekipmanlarını kaybetmelerinden kaynaklı olduğunu bilmiyordu.

‘’Siz başarısız olduğunuzdan muhtemelen ilk ben gitmeliyim’’ Han Sen büyük bir sevinçle yuvaya nasıl gireceğini düşünüyordu.

Başlangıçta biraz mutant hayalet gözlü ayı öldürmek ve Xu Ruyan’dan birkaç mutant canavar ruhu kazanmayı istiyordu. Bunun bir yuva olduğunu öğrendiğinde, artık hayalet gözlü ayılara zarar vermeyecekti.

Kuşkusuz bu hayalet gözlü ayılar en iyi bekçilerdi. Burada oldukları sürece grup yuvaya girildiğini asla anlamayacaktı ve Han Sen huzur içerisinde yumurtayı arayabilecekti.

‘’Aferin Xu Ruyan, daha fazla mutant hayalet gözlü ayı öldürmem için beni yemlemeye çalıştın ve böylece sen yuvaya girebilecektin’’ Han Sen içinden sırıttı ‘’Ne yazık ki, çoktan senin planını biliyorum ve hayal kırıklığına uğrayacaksın’’

Han Sen dağa indi ve yaşam lotusunun merkezine doğru sinsice girdi. Oraya bir kez girmişti ve hayalet gözlü ayıları alarma sokmadan yuvaya girebilecekti.

Kutsal kanlı hayalet gözlü ayıya gelince, Han Sen yumurtayı kırdıktan sonra onu öldürmek için hazırlanmıştı.

Açıkça, bu hayalet gözlü ayılar yuvada yaşamıyordu. Çevresindeki araziyi işgal etmeleri sadece bir tesadüftü.

Han Sen yavaşça girişe doğru ilerlemek için renk değiştiriciyi kullandı. Bir saatten fazla bir süre sonra, yuvanın önündeydi.

Skynet’te anlattıkları gibi, yuva içeri dosdoğru aşağı giden taştan bir mağaraydı. Taşlar siyah ve pürüzsüzdü ve giriş aynı anda sadece bir yetişkinin geçebileceği kadar dardı.

Han Sen aşağı kaymadan önce tereddüt etmedi.4 metre bir düşüşten sonra ayakları yere dokundu, gözlerinin önüne aşağı doğru zikzaklı bir yol ortaya çıktı.

Etrafını çevreleyen siyah taşlar vardı aralarında parlayan birçok yeşil kristal vardı. Sönük gözükmelerine rağmen yine de karanlıktan çok daha iyiydi. İnsanlar bu kristali ‘’yeşil altın’’ olarak adlandırıyordu ki bu da yuvanın her yerinde görülebiliyordu. Sağlığa zararlı değillerdi ama hiçbir şekilde yararlı da değillerdi.

Han Sen hayalet karınca zırhını çağırarak dikkatli olmaya karar verdi. Kendisini korurken yavaşça ve adımlarına dikkat ederek sarmal yoldan aşağı yürüdü.

Skynet’te göre, yolun uzunluğu 12 km olabiliyordu. Normalde bu yol üzerinde hiçbir yaratık olmayacaktı.

Han Sen Skynet’te tamamen güvenmeye cesaret edemedi ve hala tedbirliydi. Ancak Skynet bu sefer haklıydı ve yol üzerinde bir tane bile yaratık görmedi.

Sonunda yolunu kapatan yeşil altın bir duvar gördüğünde, Han sen hedefine ulaştığını biliyordu. Skynet’te insanların söylediklerine göre, bu duvarı kırdığı sürece gerçek yuvayı görebilecekti.

Ancak duvar bir kez yıkıldığında eğer içerisinde yaratıklar varsa anında saldırı başlatacaklardı. Ve birisi bunun işin kendini hazırlamalıydı.

Savaş izlerinin de olmaması bu yuvaya hayalet gözlü ayıların gelmediğini onaylamış oldu.

Han Sen yeşil altın duvarın arkasını görmeye çalıştı ve böylece arkasında yaratık olup olmadığına karar verebilecekti ama yeşil altın yeteri kadar açık değildi.

Çoktan buraya kadar geldiğinde Han Sen dalmaya karar verdi. Elmas Kılıcı kavradı, derin bir nefes aldı ve kılıcı duvara savurdu.