002 - The Kill [Beyaz Bıçak ve Beyaz Boyun]

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode


001

Yobidasareta Satsuriku-sha

Önceki Bölüm || Seriye Git || Sonraki Bölüm

Çevirmen: Şhin & Editör:Faen

2.Bölüm: The Kill [Beyaz Bıçak ve Beyaz Boyun]

Ne...”

Hifumi'nin ani hareketlerine şaşıran, iki tanrı sok içinde donmuştu.

Adam kaçırmaya benzese de, benim için çok mutluluk verici bir durum.”

Hifumi hiçbir şey söylemeyen iki Tanrıyla göz teması kurmadan konuştu.

İlk defa yaşayan bir şeyi... Tanrı'ya yaşayan demek olur mu bilmiyorum ama... kestim. Çok iyi hissediyorum. Savaş sanatı yoluna girdiğim on yıl boyunca, kolumu ne kadar kaldırırsam kaldırıyım, bir yaşamı alma arzusuyla doldum. Büyü ve kılıcın dünyası? Canavarlar da varmış. Kısaca yaşamını alabileceğim iyi rakipler var. Kabataslak konuşursak, insan hayatı Japonyadaki'nden daha az değer görüyor. Bir nedenim varsa birini öldürebilirim.”

Kılıcında kan yoktu ama, kanı akıtırmış gibi sallayıp kınına soktu.

Hifumi'nin büyü çemberine basan ayaklarından, yavaşca kaybolduğu görüldü.

Anlaşılan, bu biraz zaman alıyor...”

A, ama bu şekilde onun gitmesine izin vermek iyi mi?”

Sakalını okşayan yaşlı Tanrı sankinleşmiş gibi gözüküyordu ama, savaş sanatları tanrısında bir endişe görülüyordu.

Maa, yapacak bir şey yok. Tanrıyı öldürmesi bir kenara, zaman dolduğuna göre artık bizim yapabileceğimiz bir şey yok.”

Tanrıların bir birleriyle konuşma sırasında, Hifumi beline kadar kaybolmuştu.

Tanrılar.”

Ne oldu?”

Bir kez daha görüşelim. Ben orada daha fazla hayat çalıp, dünyayı korkuyla dolduracağım. Sonra daha fazla güç elde edip geri döneceğim. İlk önce beni çağıranları katledeceğim. Ben benim irademi görmezden gelip zorla bir şey yaptırmaya çalışmalarından nefret ederim sonuçta.”

Hifumi kendi içinde bulunan büyük bir gücün heyecanlandığını hissediyordu. Öldürmek için gerekli olan güç. Ve de kendisini çağran kişiye olan müteşekkiri ve öfkesi.

Duygularını kontrol altına almak için nefes aldı.

Ben kendi ahlak anlayışımla, o dünyayı değiştireceğim. Bir mankafanın rüyası olabilir ama... Güç kullanarak o dünyayı karıştırıcam, güç elde ettiğimdeyse bir şekilde geri döneceğim. Sonra bu can sıkıcı dünyayı da değiştireceğim.”

Ne, ne diyo...”

Görüşürüz.”

Hifumi Tanrı'nın omurgasından aşşağı titretecek bir gülümseme bırakarak bu dünyadan kayboldu.

Bizler, kendimize gelemeden acayip birini uğurlamış olabiriz...”

Sonra, çağrılma tamamlandığı an kından çıkan katana gözünün önündeki kıza fırladı.

Eh...?”

Beni çağıran sen misin?”

Hifumi'nin kıza bakan gözleri soğuktu.

He? Hee...?”

Şerefsiz! Ne yapıyorsun!”

Ne olduğunu anlamayan kızla, ani saldırıya endişelenen şövalyeler.

Bu tepkilere rağmen, Hifumi buz gibi soğuk şekilde etrafı gözlemliyordu.

6 şövalye Hifumi'yi kuşatıp, açık bulurlarsa kafalarını sokacak şekilde duruş almışlardı.

Hii...”

Kız sonunda kendisinin bıçak ağzında olduğunu farkettiğinden, şaşkın yüz ifadesi korkuyla değişti.

Saygısız! Onun kim olduğunu biliyor musun!?”

[Ç.N. He biliyo ap kızın anlında “prenses” yazıyo sanki]

''Bilmiyorum.''

Şövalyenin kızgın sesine kalbinden cevap verip, görmezden geldi.

Cevap ver. Beni çağıran sen misin?”

Wuu...”

Şey, yavaşca konuşabilirsin. Yanlışlıkla bıçak kayarsa, zaten ölü birisi olursun.”

Gulp...”

Yardım arayan gözlerle etrafa baktı ama, şövalyeler kızın beklentileri karşılayacak gibi değildi. Şövalye kılıcını yarısına kadar salladığı arada, katanayı birazcık kaydırırsa kız ölürdü.

Ka, Kahraman-sama... Seni çağran kişinin ben olduğuma şüphe yoktur...”

Sen kimsin de, benden bir şey istiyorsun?”

Ben, bu ülkenin, Orsongrande'nin ilk prensesi Imeraria Torie Orsongrade...”

Hifumi'le gözleriyle karşılaşan kişinin, korkudan eli ayağı titreyeceğinden, ağzından baklayı çıkarmaya başladı.

Benim ülkem, şu anda gaddar demi-insanlarla olan şavaştan tükenmiş durumda... O yüzden, antik kitapta bulunan devasa çağırma büyüsünün kullanılmasına karar kılındı... Sadece kraliyet ailesinin kanını devralan kişinin kullanabileceği gizli sanat olduğundan, krallığın içinde bile özellikle büyü gücü yüksek olan bana, kahraman-sama'yı çağırma görevi verildi...”

Anlıyorum. Fantazi kitaplarında çok bulunan “kötülükle savaşmak için kahraman çağırmak” diye anlılan şey. Ve de...

Verildi? O zaman, bu törene kim liderlik ediyor?”

Bu, şey...”

Hifumi'nin gözlerinde yavaş yavaş kızgınlık alevleri gören Imeraria, o adı ağzına alırsa ne olacağını hayal etti.

Ama, bu kadarlık bilgiyle, Hifumi de kolayca tahmin edebilirdi.

Kral demek. Birinci Prenses gibi yüksek mertebede bulunan kişiye emir verebilecek kişi bi o var. Kraliçe de olabilir ama. Senin ebeveynin olduğundan, senin çıkardığın karşıklığın sorumluluğunu alması da gerekir.”

A...”

Kendi hatası olduğunu düşünüyordu ama, Imeraria'nın gözlerinde bir karışıklık görüldü.

Şu anda önünde bulunan adamı, kendisinin hayal ettiği gibi adelet duygusu taşan Kahraman-sama değil, statü ve yetkiyi kafasına bile takmayan, sadece bir garddar olarak görünüyordu, fazlasıyla tehlikeli birisiydi.

Ha, hayır! Bu benim...”

Kaç?”

He?”

Senin yaşın.”

Aa, on, 14!”

Aniden yaşının sorulmasıyla, bir an dona kalan prenses, aceleyle cevap verdi.

Anlıyorum...”

Hifuminin katanası birazcık kızın boynundan ayrıldı.

Onun içinde bulunan, bencil standarlarının arasında, “Ortaokula kadar, kişinin hareketlerinden ebeveyni sorumludur.” diye bir şey vardı. Bunun dışında “Suçluya insanlık gösterilmez.” ve “Din adamlarına ve öğretmenlerin dediği şeyler bir kulaktan girip diğerinden çıkar.” da vardı ama, Hifumi'nin stres ve sabırsızlığı nedeniyle bunların çoğu Japonya'nın yasalarına ve geleneklerine uygun değildi.

O zaman öldürmem gereken kişiler senin ebeveyinlerin.”

He...”

O an, Hifumi yüzünü çevirdiği kişiye katanasını salladı.

Açık bulup, aniden kafasını sokmaya çalışan arkasındaki şövalye, zırhın boynun kısmından kırmızı kanlar fışkırarak , sesini bile çıkaramadan yere düştü.

O kadar öldürme arzusu yayarsan, istemesem de anlarım. Tecrübesiz salak.”

Hangi ara bilinmez, katana yeniden Imeraria'nın boynuna dönmüştü. Sanki oradan hiç ayrılmamış gibi, tamı tamına aynı yere.

Onun tek atışı, kalan şövalyelerin nefeslerini tutmasını sağlayıp, ayaklarını zayıflattı.

Kalede hizmet edenlerin içinde bile, bu seferki törene seçilen onlar, elitlerin arasında elitlerdi, kılıç sanatlarında ülke çapında en iyi gruplardan biriydiler.

Ancak, Hifumi'nin kılıcının izlediği yolunu görmeyi bırak, katananın ne zaman Imeraria'dan ayrıldığını bile farkedememişlerdi.

Hifumi'nin kılıç sanatı da, şövalyeleri şok etmişti.

Onların kullandığı kılıçlar va mızraklar, salladıklarında ağırlıklarının ivmesiyle önüne geçen her şeyi parçalaması için tasarlanmıştı. Hifumi'de bulunan japon kılıcı gibi, ince katananın, tören için ince giyinmiş Imeraria bir kenara, zırh kuşanmış kendilerinin bile ciddi yara alacaklarını düşünmemiştiler.

Şavaş alanına uygun zırh ve kasklarla ilgili kılıç sanatında da ustalaşan Hifumi için, zırhın açık bölgelerinden hayati noktalarına hedef almak ortak bilgiydi ama, kültür farklılıklarından anlamıyorlardı.

Biraz konu dışı fakat, Hifumi'nin yeteneklerinin kahraman olarak yeter de artar olduğunu, ölen şövalye hayatıyla kanıtlamıştı.

Şerefsiz!”

Öfkelenen şövalye sesini yükseltti ama, tek bir adım bile atamadı.

Onun tersine, Hifumi çok sakindi.

Ölmek istiyorsanız gelin. Sadece bu kızla işim var.”

Katanasını indirdi, sessizce göz gezdirerek onları kışkırttı.

O an, kalan beş şövalye birden saldırdı.

Önden ve iki taraftan*, arkasından da havayı yaran mızrak vardı. Ancak Hifumi bir çizik bile almadı.*

[Ç.N. Gençler bu paragraf yanlış yazılmış heralde ing çevirmende almamış dedim eksik kalmasın bi şeyler uydurdum. Bu arada iki taraftan derken “sağ ve sol” dan bahsediyor.]

...Devirasyon* yöntemi.”

[Ç.N. Lisânımıza fransızca ‘dérivation’ (‘dé-river-tion) kelimesinden ithal edilmiş olup, ‘nehir yönünü değiştirmek, başka yöne çekmek/çevirmek, türetmek’ gibi ma’nâsal (anlamsal, ilgisel, mânevî) varyetelere (çeşitlere) hâizdir (sahiptir). (Kaynak:Ekşisözlük)]

Hifumi mırıldanarak vücudunu kaydırıyormuş gibi dönerek bir şövalyenin yanına hareket etti ve okşuyormuş gibi koluna elini koydu.

Dans ediyormuş gibi hareket eden Hifumi'yle yeri değişmiş şövalyeye, yoldaşının mızrağı saplandı.

Gu... Gaha!”

Mızrak hasarının büyük kısmı zırh tarafından engelensede, mızrak zırhın eklem yerine saplandı. Şövalye afalladığı an Hifumi'nin katanası adamın kafasını aldı.

Yoldaşını bıçakladığından hareketleri duran şövalye de, bir sonraki an gözünden beyni delinerek katledildi.

Bir anda iki kişi kaybetmişti. Kalan üç şövalye duruşlarını düzeltmek için arayı açtı.

Güçsüz.”

Hifumi kusacak gibi hissetti.

Kale şövalyeleri değil misiniz? Birazcık daha iyi karşılık verecağinizi sanmıştım...”

Gu...”

Daha istiyor musunuz?”

Seni piç, sen bir hiçsin!”

Şövalye olarak güçleri hafife alınan onlar, artık prensesi kurtarmaktan önce kafaları Hifumi'yi öldürme düşüncesiyle yönetildi.

Üçünün aynı anda kısa mızrağı indirerek yaptığı saplama hareketi, Hifumi yürüyüşe çıkmış gibi kolayca savuşturdu.

Ve de içlerinden biri ileri ittiği mızrağı kaptırıp dengesini kaybettiği an boynu kesilmiş, bir diğeri ise öne çıkardığı dizine arkadan vurularak diz çökmüş şekilde durarak, boyun omurunu katanaya teslim etmişti.

Sona kalan adam, büyük hareketlerle mızrağı sallarken katananın sapından küçük parmagına darbe almış, sağ elini kullanamaz hale gelmişti.

[Ç.N. Bi serçe parmağı kırıldı nasıl sağ eli kullanılamaz hale geldi diyen arkadaşlar çıkarsa dişimi kırcam.]

[D.N. Ek bilgi vereyim iddia'ya tutuşulduğu zamanlar, iki kişinin serçe parmakların birbirine dolaması, kaybeden tarafın serçe parmağının gideceğine dair sembolik bir işarettir. Serçe parmak kılıç ve mızrak vs. aletlerde çok önemli bir uzuvdur ve dengeyi sağlar.]

Bitti!”

Açıkta kalan kol aralından katanayı sokarak kalbini delen Hifumi, kanlı bıçağı* yeniden Imeraria'ya döndürdü.

[Ç.N. Anlamayanlar için “Katananın keskin tarafı” çok geçiyo bunu kullancam]

Krallık şövalyelerinin gücüne inanan Imeraria, Bir an kan denizinde batan şövalyelere bakamadı.

İnanamıyordu.

Au... Au...”

Hadi, ebeveyinlerinin olduğu yere kadar rehberlik et.”

Hifumi bir kaç kişi öldürmesine rağmen, hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başlayıp, katanasını yavaşca kına yerleştirdi.

...

Prensesin rehberliğinde, kalenin içinde yürüyorlardı.

İşçiler ve şövalyeler belirli bir mesafeden bakıyorlardı ama, kimse ses çıkaramıyordu. Zayıflamış durumda olan prensesle, garip bir genç adam. Hiç kimse bu durumu bağdaştıramadı.

Hifumi'nin çağırıldığı odada, şövalyelerin ceserleri olduğu gibi bırakılmış, o odada olan şeyleri, daha kimse bilmiyordu. İşcilerin girmesine izin verilmiyor, sadece önemli bir şeyin olduğunu biliyorlardı.

Güzel bir yapı. Önceden internette gördüğüm, Batı kalelerine benziyor.

Sadece gözlerini hareket ettirerek, bilgi ediniyordu.

İşcilere benziyen grup genellikle sabahlık giyiyorlar. Anlaşılan önceki dünyadaki orta çağ kültürü gibi ha? Imeraria'nın giysileri yeterince iyi kumaşla yapılmışa benziyor...

Yürürken, aniden aklına bir şey gelen Hifumi, çağrılmadan önce aldığı karanlık özellikli büyüyü denemeye karar verdi. Çağrıldıktan sora vücudunda bulunan uyumsuzluğun büyük ihtimalle büyü gücü olduğunu tahmin ediyordu.

Büyü gücünü sol eline toplamayı hayal edince, kara sis gibi bir şey sol elinden yüzeye çıktı.

''Karanlık büyüsü deyince...''

Daha önce bir yerde okuduğu romanı hatırlayarak, büyüyü kullandığı görüntüyü katılaştırdı.

Çapı 20cm kadar siyah bir daire önünde süzülmeye başladı, Hifumi onun içine katanayı koymaya çalıştı.

Koymayı başardım. Son olarak...

Belinin arkasına uzattığı eline, karanlığın içinden katanayı çekip çıkardığını hayal etti. Eliyle kavrama hareketi yapınca, avucunda sıktığı sapı hissetti.

Görmedende geri çıkarmak mümkün. Gerçekten hayal ettiğim her şeyi yapabiliyorum.

Bu deneyi yaparak, adım sesi çıkarmadan yürüyen Hifumi'nin önünde, topuğun sert sesi yankılanarak sinirli bir şekilde yürüyen Imeria'nın kafası karışıktı.

Onu bu şekilde kral olan babasının yanına götürmek iyi miydi?

Ya da bu şekilde onu başka bir yere götürse?

Götürdükten sonra ne olacaktı?

Kendisini kandırdığını anladığı an, ne yapardı?

Hayır, kendisini öldürse bile, ondan sonra?

Sonunda, kaleden birini yakalayıp, babasının yanına ulaşmaz mıydı?

Ben neden böyle bir şey yapıyorum acaba...”

Kimsenin duyamayacağı küçük bir sesle mırıldanmaya çalıştı ama, anlaşılan sessiz genç adam duymuştu.

Onun cevabını ancak kendi içinde bulabilirsin.”

He?”

Olduğunu bilmediği cevaba karşın istemsizce arkasını döndü.

Yaptırdıkları şeyde de yaptığın şeyde de, her şekilde sonuca ulaşmalısın. Sonuca ulaşırken kötülük yapmak, kâr çıkarmak, birini memnun etmek, birine zarar vermek, farketmez. Tek gerçek bunun bir sonucu olacağıdır.”

Bu kelimelere, yine zihninin içi düşüncelere gömüldü.

Bütün eylemler geri sana döner. Bu duruma gelmesinin sebebi, sen eylemlerin dışında bir suçlu ararsan da bir anlamı yok.”

[Ç.N. Evet yazar sarhoşken yazmış heralde kafalar pırıl pırıl.]

Hifumi'nin kelimeleri Imeraria'nın kafasını karıştırırken, çoktan taht odasının girişine gelmişlerdi. Kral oranın içinde büyük ihtimalle kahramanın gelmesini bekliyordu.

Hiçbir şey bilmeyen şövalye, gülümseyerek baktı.

Ojou-sama*, yanınızdaki bu kişi...”

[Ç.N. Prenses demek burdan itibaren anlam bozulmadıkça bunu kullanacağım.]

Evet, babamla tanıştıracağım. Kapıyı açın lütfen.”

Buraya kadar geldiklerinden,Imeraria da birazcık kararlılık kazandı. Şövalyeye söylediği sözlerde, az öncekinden farklı olarak, sakindi.

Kral, Kraliçe ve Prense benziyen bir adam seyircilerin ortasında bir platformda duruyor, şövalyeler ve memurlar odanın iki tarafına sıralı bir şekilde dizilmişlerdi.

Katanasını karanlığın içine koymuş Hifumi, engellenmeden Imeraria'yı takip ederek odaya girdi.

Imeraria Kral'ın önüne, 5 metre kadar mesafe bırakarak durdu. 

Hifumi onun arka çaprazında dikiliyordu. Diz çökmemesine birkaç kişi kaşlarını çattı ama, sonra boş verdiler.

Imeraria eğilince, Kral ağzını açtı.

"Imeraria, yanındaki kişi kahraman mı?"

Ama cevap veren prenses değildi.

"Hayır, kahraman falan gelmedi."

  Hifumi direk olarak kralın gözlerine baktı.

"Saygısız! Kral izin vermeden konuşma!"

50 yaşında görünen, görkemli sakalı olan memura benzeyen adam bağırdı ama, Hifumi onu tamamen görmezden geldi.


"Bu kızın çağırdığı kişi, farklı dünyadan zorla koparılan, acınası bir kurbandır..."

Karanlıktan çekip çıkarılan katana, esrarengiz bir ışıkla parıldadı.

Bu suçu, hayatınla ödeyeceksin...”

Gözleri soğuk bir ışık parlayarak duruş alan Hifumi, zarifce gülümsedi.



Önceki Bölüm || Seriye Git || Sonraki Bölüm