006 - Dördüncü Baharda ★

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode



Yuusha-sama no Oshisou-sama




Dördüncü Baharda

Jade van Cliffdrof için , şövalyelik sadece bir dönüm noktasından öteye gitmiyordu.

Marki Cliffdrof ailesi nesiller boyu şövalye olarak , İmparatorluğun önemli askeri yetkilerini yerine getiren bir aileydi. Jide'de bu ailenin en büyük çocuğu olduğu için on üç yaşında şövalye okuluna girdi. İlk yıl çırak şövalye , İkinci yılın sonunda da gerçek şövalye niteliklerini elinde barındırıyordu.

Böyle olsada , şövalye okuluna altı yıl devam etmesi prosedürü olduğu için , sosyal stasüsü hala öğrenciydi.
Şu anda Jade İmparatorluk Başkentinde bulunan Cliffdrod malikanesine dönmüştü.

Malikanenin içinde en büyük odadaki masada Jade'in babası Marki Welt van Cliffdorf oturuyordu.

General pozisyonu bulunan Welt asker olmasına rağmen açık tenli , yüzü de vücududa şişman , elleri de kılıç tutmadığından beri ne kadar geçmişse çirkin bir şekilde şişmandı.

Jade odaya girince babasına doğru eğildi.

Geri döndüm , sayın baba “

Hoşgeldin , Jade “

Oturması için gösterdiği sandalyeye yavaşça yaklaşıp oturdu.

-- -- Böyle bir adam İmparatorluk Şövalyelerinin Genarali mi.

Çirkin bir şekilde saldığı göbeği ve gevşek buruşmuş teni.

-- -- Bu adam general olmuşsa , ben ...

Babasını içinden küçük görsede , ağzında gülümsemeyle konuşuyordu.

Sayın babacığım . Bu zamanda acil çağrışınızın nedeni ? “

Kahramanı biliyormusun “

Tabikide ünlü biri sonuçta. Adı Leticia von Mavis – dono'ydu yanlış hatırlamıyorsam “
Doğru “

Çok güzel birisi olduğunu duymuştum “

Jade'nin kendisi Leticia ile tanışmamıştı.

Küçüklüğünde sorun çucuk olarak muamele edilen Leticia 'nın sosyal bir çevresi yoktu. Hemde Kahraman adı bahşedildiğinden hemen sonra seyahata çıkmıştı.

Ama , Leticia'nın portresi gazatede falan çok çizilmişti ve onun için yazılan makalelerde görünüşü yazıldığı için , kızın görülesi bir güzallik olduğunu biliyordu.
Ben majesteleri ile olan duruşmalarda iki kez görmüştüm ama , gerçekten eşsiz güzel denmeye layık. Daha 14 yaşında küçük kız olsa bile , ben bile etkilendim “

Walt gülümsedi.

Hou , o zaman çevredeki erkekler onun çevresine uçuşmadılar mı ? “

Majesteleri de Velihat Prens Alfred'in eşi olmasını istedi . Maa , kahraman reddetti ama “

Walt vücudunu oynatıp zayıf bir şekilde güldü.

Kahramanı İmparatorluk evine katarak , büyük ihtimalle biz soyluları kontrol altına almak istedi ”

Velihat Prensi ! “

Jade şaşırdı.

Soylu kızlar için Velihat Prensin pozisyonu , reddedilemez bir çekiciliği olması lazımdı . Böyle bir şeyi elinin tersi yapmak -- --
Aile statüsü dengelenmeksizin , İmparatorluk ailesi istese bile kızın reddetmesi anlaşılabilir ama, Leticia Dük'ün kızı . Aile statüsü , İmparatorluk ailesinden sonra geliyor.

Fakat , İmparator kendi oğlunun prensesi olmasını istesede , onu reddedebilecek kibre sahip. Tamda kahramandan beklenilceği gibi.

Dük Mavis hiç bir şey demedi mi ? “

Kızı olsada , kahraman . Anlaşılan sert çıkamadı. Zaten bizim açımızdan iyi bir şey “

Babacığım demek istediğiniz ? “

Jade , kahramanı elde et “

// yorum yazmamaya çalışıyorum ama yar#$½%&{/[(])9]]@@#$

Walt gülmeyi kesip gözlerini daralttı.

Yaşlarınız yakın , kahramanı elde edersen , Cliffdorf evi İmparatorluk ailesini bastıracak güç kazanır “

Kitleler için , hayır , bu kıtadaki insanlar için kahraman özel bir varlık.

Bu kahraman Jade'nin eşi olursa -- --
________

Şu aralar İmparatorluk ailesi asillerin bölgelerinin yönetimini ellerinde bulundursalarda , gürültücü olacak kadar ağızlarını açıyorlardı.

Marki Clifdorf'un topraklarına bile , yerlilerden alınan vergiler ve yaşam standartlarına kadar her şeye ağızlarını açıtıklarından , Welt irkiliyordu.

Bu yüzden kahraman oğlunun karısı olusa , ne kadar imparatorluk ailesi olsada karışmaları zor olurdu.
Asillerin mızrak ucu olursa İmparatorluk ailesini susturabilir , faizleri arttırması kolay olurdu.

Kahramanı karısı olarak alan Jade ile beraber , İmparatorlukta büyük bir güç elde edebilecek babasına , Jade gülümserken yavşak (havalı) bir şekilde bakıyordu.

Zaten kahramanı karısı olarak geleceğini hayal ediyordu.

Kendi gücüne bakılmaksızın, sadece doğduğu aileye bakarak general statüsünü almış adam.

Büyük ihtimalle hiç bir şey bilmesede , kendisi de bu adam gibi genaral statüsünü alacaktı.

Fakat Jade'nin içinde daha fazla arzuları vardı.

Böyle bir adam imparatorluk generali olabilmiş.

Öyleyse , onun ötesinde ne var -- --.

Eğer kendisi kahraman Leticia'yı karısı olarak alırsa, imparator statüsüne olan yolu açılmaz mıydı.

Jade aniden kanının kaynadığını hissetti.

Şu anki imparatorluk ailesi sivillere nazik.

Sadece seçilmiş elit sınıfı soyluların olabileceği şövalye , şu anda sivillerede açılmış , bunun üstüne en iyi akademik merkez olan şövalye okuluna bile , siviller ellerini kollarını sallayarak girebiliyordu.

Jade bunu kabül etmedi.

Kahraman Leticia Dük ailesinin elit kanını taşıyor.

Jade için kendi karısı olacak kişinin güzelliği gereksiz.

Ama , kan önemliydi.

Kendi hırsından bir zaman sonra imparatorluk ailesiyle , Dük Mavis ailesi de kaybolacak ama , en azından Dük ailesinin elit kanına itiraz etmezdi.

O kızı elde ederse , çok fazla insan onun yanında olur.

Sadece gerçek kanın önemini bilen asiller değil , cahil siviller bile kendisine inanırdı.

Sonra bu ülkeyi yeniden kurabilirdi.

Elit kanı miras almış asillerin sivilleri yönettiği , çok doğal bir ülkeye -- --

O zaman babacığım “

Düşüncelerin arasında dolanırken bile , kendisi bundan sonra hangi yolu izleyeceğini konuşan Welt'in kelimelerini kesip , ağzını açtı.

Ne var ? “

Leticia hanım , şu anda nerede bulunuyor ? “

Kendi hırslarını çizsede , ilk önce kahramanı elde etmesi lazım. Kahraman densede on dört yaşındaki kızı elde etmek için istemiyeceği kadar yolu var. Ama ilk önce kendisiyle tanışmalıydı.

Konuşması kesilen Welt birazcık acı bir yüz ifadesi takınarak sandalyeden kalktı ve göbeğini sallaya sallaya pencereye yürüdü.

Şu anda sarayda kalıyor. Ustası denilen adamın yanına dönmek istiyor ama, Majesteleri ne olusa olsun geri göndermek istemiyor. Akşam yemeği , parti düzenleyip duruyor “

Eğer öyleyse , bende partiye katılırsam iyi olmaz mı ? “

Doğru . Yakın zamanda bizim Clafdorf evi de parti düzenliyecek. Onun vesilesiyle yakınlaşmaya çalış. Birkaç hediye de düşün “

Anlaşılmıştır “
Kendilerinden başka asillerde , kahraman Leticia'ya hareket edecekler. Büyük ihtimalle farklı ülkeler de . Onların arasından nasıl çıkçaklar acaba .

Jade bilinçsiz bir şekilde gülümsüyordu.

// sonunda bu p*çin çevirisi bitti . Sonunda (spo verecem) ikilinin buluşmasını okuyacaksınız sevgili okuyucularım.
Not : ikinci partta Wynn in ve büyümüş leti nin resimlerini görebileceksiniz..
İyi okumalar...
_______

Mavi bir şekilde uzanan yüksek gökyüzü , nazik güneş ışıkları baharın geldiğini haber veriyordu.

Şövalye okulunun giriş zamanı hazırlıkları olduğundan , sabahın erken saatlerinde tapınağa giden Wynn , terini boynundaki havluya silerken göz kamaştırıcı gökyüzüne gözlerini çevirdi.



Baharın geldiğini haber veren gözmen kuşlar , mavi gökyüzünde beyaz bir hat oluşturmuşlardı.

Oooi , Wynn ! “
Arkasından gelen sese dönünce , yurtta oda arkadaşı olan Locke Marine elini sallayarak koşuyoru.
Günaydın Locke “
Sen sadece giriş törenine değil , tören salonunun düzenlenmesine de mi yardım ediyorsun? “

Locke'nin gözleri Wynn'in ellerine takılmıştı. Wynn'in ellerinde büyük tapınakta olan bölümü yeterli olmayan , acele bir şekilde daha fazlası istenen sandalyeleri taşıyordu.

Kendi başıma eğitim yaparken , öğretmene yakalandım. Zaten törene kadar işin yok diye “

Dördüncü kez ha “

Locke Wynn'in elinden bir sandalye kapıp yürümeye başladı.

Ondan önce , sen bu günden itibaren acemi şövalyesin değil mi , tebrikler “

Ah , evet öyle “

Salınmış saçlarını sol eliyle kaşırken , Locke yarım bir çevap verdi.

Doğruyu söylemek gerekirse , senden önce olacağımı düşünmemiştim ... “

Benim sınavdan geçememem yeteneklerimim yetersiz kalmasındandı “

Üçüncü sınav.

Alıştırma şövalye kılıcına nedense ... Büyüyü işleyemedi.

Büyü gücü işlenmemiş çelik kılıç , rahat bir şekilde büyüyü işlenen kılıcın karşısında tahta gibidir.
Hemde , rakibi o yılın en iyi notlarına sahipti.

İki yıl önceki gibi , büyü kontrolünde sonlanmış, rakibinin kılıcını karşıladığı an kolayca nakavt olan Wynn'in sınavı bitmişti.

Bunun yanı sıra , savaş rakibin olsun sınav içeriği olsun , senin için hep dezavantajlıydı “

Savaş alanında rakibini seçemezsin . Rakibim kim olursa olsun kazanamamın sebebi , benim daha şövalye olmak için yeterliliğimin olmadığını gösterir “
Cidden , inatçı serseri seni .

Locke konuşurkende , sandalyeyi taşımayı bitirdikten sonra dinlenmeden çalışan arkadaşına baktı.

Aynı odada kalmalarından beri 3 yıl geçti.

Locke'ye göre Wynn asosyel bir tipti.

Kayıt olduklarının ertesi gününden beri , Locke kalktığında Wynn zaten yatağında olmaksızın , aradığında bahçede tek başına eskimiş tahta kılıcı sallıyordu.

Her gün gelişi de geç , dersler ve zor antremanlardan sonra da hızlıca sınıftan çıkıyordu.

Asillerin ve zengin çocuklarının toplandığı okuldu burası.

Ders bittikten sonra şehre oynamak için inen çoktu ama, hergün hergün oyuna çıkanlar azdı

Nerede oyun oynamaya gittiğini merak eden Locke , kendisi de şehre inip Wynn'i arkasından takip etti.

Wynn kücük barın mutfağının arkasında patatesleri yıkıyordu.

Yıkamayı bitirince, dükkanın holünde sipariş alıyor ve siparişleri getiriyordu.

Alışkın olduğu haraketlerdi.

Gece geç gelmesinin sebebi buydu , çalışıyordu.

İş yapan Wynn'e seslenemeden , o gün Lock şehirde oynamak için hevesi olmadığından doğruca yurda döndü.

Dostu o gün de hiçbir şey olmamış gibi geri döndü. Hemde, yine tahta kılıcı salladığından oluşan terlerle -- --

Ondan sonra , kayıt olduktan beri kılıç tekniği ve dövüş sanatı derlerindeki notlarına gruptakiler şaşırsada , Locke normal olarak kabül etti.

O kadar büyük çaba gösterirse normaldi.

Küçükken , maceracılardan biraz öğrenmiş Wynn'in kılıç tekniği , cilalanmış kılıçla ünlü öğretmenlerden öğrenmiş asillerin çocuklarından bırak , öğretmeni bile geçmişti.

// işte bunu duymak istiyorum yazar .

Fakat böyle Wynn bile , sınıfta işlenen derslerde zorlanıyordu.

Özel öğretmen tutup çalışan diğer öğrencilerle karşılaştırınca , ne olusa olsun onun notları geride kalıyordu.

Birde , o yetersiz büyü gücü.

İlk yıldaki sınavda , atak büyüleri iyi olan öğrenciyle karşılaşan Wynn , hiç bir şey yapamadan yenilmişti.

İkinci yılda sınav içeriği değişti ama , sınav için kullanılan silahlar antreman sövalye kılıcına değiştirilip , sonucunda o içeriği de kullanamadan ilk yıldaki gibi yenildi.

Üçüncü yılda da antreman kılıcına büyü işlenmesi şartı geldi.

O kılıcı göster diyerek Locke dostu için öğretmene yaklaştı ama “ Bir öğrenci sınavda ağzını açmamamalı “ diyince , Wynn'in sesiz kalıp vaz geçti.

Ve de , Locke acemi şövalye yeterliliğini kazanmıştı.

Locke aslında tüccarın ikinci oğlu.

Evi zaten ilk oğlu devralacaktır , diyerek babasının dediği gibi başka bir tüccar ailesine katılıcaktı, gelinin ailesine katılmaktansa özgürce yaşamayı seçip , para alıp şövalye okuluna kayıt oldu.

Bu kadar bir kararlılıkla , büyük çaba harcayan Wynn'i geride bırakıp , acemi şövalye yeterliliği kazandı.
Locke Wynn'e arkasını dönmüş gibi hissediyordu.
_______

Şey , afedersiniz “

Büyük tapınakta yetkilinin verdiği eşyaları taşıdıktan sonra başka işlere yardım etmek için geldiğim yoldan dönerken -- --

Siz senpai siniz değil mi ? “

Arkami döndüğümde , orada bir kız duruyordu.

Oo , güzel karı “

// Evet Locke'in türk olduğunu öğrendik :DD çidden güzel kız diyince sesleniyormuş gibi olacağından karı yazdım “oo” zaten orjinalinde vardı

Locke bilinçsiz bir şekilde mırıldandı . Asosyal olan Wynn bile bunu kabul etti.

// geliyor gönlümün efendisi

Bahar işiklarını yansıtıyormuş gibi altın rengi saçlar ve şeffaf yeşil gözler.

Hiçbir kusuru olmayan güzelliği taşıyan kızdı.

A , ah , senpai diyince senpai olmuştum. Sen yeni misin ? “

Evet “

Yumuşak bir gülümseme takınıp , yavaşça kafasını salladı.

Evrak işlerini bitirince , büyük tapınakta değilde , asil ziyaretçi kıyafet değiştirme odasında üstünü değiştir dediler ama, yerini bilmiyorum ”

Ah , bu tarafta “

Kızın gitmek istediği yer büyük tapınağın içindeki genel kıyafet değiştirme odasıydı.

Üzgünüm , zaman erken olduğu için etrafta fazla insan yokda , etraftakilerde yol göstermek için çok meşgul göründüklerinden “

Kız özür dileyerek konuştu.

Bende boş olduklarını düşündüğüm iki senpai e yol göstermelerini rica etcektim “

Ee, doğru “

O zaman Wynn, sen yolu göster . Zaten sen de giriş törenine katılacaksın. Beraber gidin.

Hayır , daha yapmam gereken şeyler var “

Zaten garip işlerdir ? Gerisini bana bırak. Hazırlıklara kendini kaptırıp geç kalırsan seni kapıya koyarlar “

Locke elini sallayıp arkasını dönerek yürümeye başladı.

Görüşürüz Wynn “

Teşşekkürler Locke “

Locke'nin arkasından seslenip kıza döndü.

O zaman gidelim mi “

Tamam “
Kız Wynn'den birkaç adım geride yürümeye başladı.

Hemde nedense gergin hissediyordu.

Senpai diye düşünmüştüm ama , benim gibi yeni öğrencimisin ? “

Senpai olarak senpai iyim ama , bu sefer dördüncü kez tekrar edişim “

O zaman sınıf arkadaşıyız demek “
Evet öyle . Bu arada biraz kaba olabilir ama , asil ziyaretçi kıyafet değiştirme odasında üstünü değiştirmen farklı bir krallıktan mı geliyorsun ? “

Hangi asilin çocuğu olursa olsun , büyük tapınağın kıyafet değiştirme odasında üstünü değiştirordu.
Tek istina , İmparaorluk ailesindekiler ve farklı ülkelerden gelmiş yüksek rütbeli asiller asil ziyaretçi odasını kullanıyordu.

Ben bu ülkedenim . Biraz özel durumum var “

Demek öyle . Ses tonumu değiştirsem iyi olur ha ? “

Hayır benim için sorun yok bu şekilde “

Kız yaramazca kıkırdadı.

Dört yıl boyunca sınıfta kalmak , ne olursa olsun şövalye olmayı mı istedin ? “

Kendime yemin ettim . Ne olursa olsun Şövalye olacağım diye “

Hatta bu yolun sonu olmasa bile , vazgeçmezsem kesinlikle ulaşırım.

Wynn böyle inanıp hergün kılıcını sallıyordu.

Hemde geçmişte , çok iyi bir arkadaşım vardı . Şu anda uzaklarda tek başına elinden geleni yapıyor. Bir daha görüşceğimizi sanmıyorum ama , bir gün görüşürsek , şövalye olmasam bile göğsümü gererek buluşmak istiyorum “

Diyince , Wynn utanıp kızdan yüzünü çekip gülümsedi ama -- -- .

Hiç değişmemişsin ... “

Kız küçük bir tonda mırıldanınca , bir an ağlayacakmış gibi görünen o gülümsemeyi farketmeden -- -- .

İlk defa karşılaştığım birine anlatıyoruma ama , ben . Sen neden bu okula girdin ? “

Wynn sorusunu yonelttiği zaman , kız zaten gülümsemeye devam ediyordu.

Ben -- -- Hmm. benimle buluşup , beraber yürüyüp vede benim ışığım olan birisi vardı. Bende şimdi onun sırtını kovalıyorum.”

Bunu dediği zaman kızın takındığı gülümseme çiçek açmış , Wynn bilinçsiz bir şekilde kendini kaptırmıştı.

Fakat , bu gülümsemeyi bir yerde gördüğünü fark etti -- --

A , vardık “

Duran Wynn'i takip eden kız karşısındaki asil ziyaretçı odasının kapısını çalarak içeri girdi.

Leticia-sama ! “

İçinden orta yaşlı bir devin fügürü gözüktü.

Beyaz saçları karışıktı ama , onun yüzü gençti ve vücudu çelik gibi eğitilmişti.

Bu kişi şövalye okulunun müdürü olarak görev yapan Zaunas-shi* ydi.

// öğretmen

Çok geç kalınca yolunuzu kaybettiğinizi düşünmüştüm “

Üzgünüm . Gerçeği söylemek gerekirse biraz yolu şaşırdım. “

Leticia yaşlıya kafasını eğerek özür diledi.

Ama , Wynn'in kafası orada değildi , kendisine dönüp yaramaz bir gülümseme takınan Leticia'ya garip bir ifadeyle bakıyordu.



Sen yanlış hatırlamıyorsam , dördüncü kez tektarlayan Wynn Bard-kun sun. Yol gösterdiğin için teşekkürler. Çıkabilir -- -- “

Leti ... sensin değil mi ... ? “

Müdürün kelimelerini kesip , bir adım iki adım kıza yaklaşan Wynn.

Onun ifadesinde saşkınlık ve endişe vardı.

Ne zaman fark edeceksin diye düşünmüştüm ... “

Elini beline koyup , Leticia iç çekti.

Uzun zaman oldu Onii – chan . Geri döndüm. “

Leticia donmuş bir şekilde duran Wynn'e , bu gün en iyi gülümsemesini göstermişti.