097–Tazminat ve Gelecekteki İlişkiler!

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode


Tensei Shitara Slime Datta Ken Bolum 097–Tazminat ve Gelecekteki İlişkiler!

Çevirmen: Kylerxy
Düzenleyici:RuyaGezer



Bölüm 097 – Tazminat ve Gelecekteki İlişkiler!



Güzel, bu ve şu oldu ve bir nedenden dolayı aniden bir ziyafet haline geldi.

Çok sayıda alkol çeşitlerimiz vardı. Normalde, onların çeşitli şekillerde seyreltilmiş viskiler ve diğer alkoller olması muhtemeldi ama bol miktarda buz hazırlanmıştı. Festival için böyle bir malzemeyi saklamanın bir anlamı yoktu.

Beklenildiği gibi, basitçe Japon tarzı sake sormak çok fazla olurdu, ama onlardan istediğimden beri çok çeşitli içkiler hazırlandı.

Anlaşılacağı gibi, içecekler kutsal şövalyeler arasında olukça popülerdi. Yarı sarhoş durumda olağan “Tempest Dövüş Sanatları Yarışması”nın unutulmasını umut ettim ama benim umudum gerçekleşmeyecek gibi görünüyordu. Bu olaylar zinciri düzenli bir şekilde ilerleyecekti.

Böylece, bir sonraki gün geldi. Hinata ve benim gruplarımız arasındaki tartışma sonunda tamamlanacak. Gelecekte, Kilise ve Tempest arasındaki ilişkiler hakkında çeşitli tartışmalar muhtemelen sonuca bağlanacak.

Görüleceği üzere, kurban olan ve en fazla hasarı alan taraf biziz gibi görünüyordu. Şuan ki durumda gelecek hakkında ve genel duyular hakkında hoşgörülü yanıtlar vermek basitçe zordu.(Kanka bunu hiç beceremedim diyeyim çok kötü oldu anlamadım).

Bununla birlikte gerçek suçlu olan ve “Kanlı Gölge” olarak ta bilinen grup üzerindeki özel suçlamalarda belirli artış vurgulanmıştı. Bu kilisenin arzularından kesinlikle farklıydı.

Çünkü yönetim olarak bilinen küçük şeyden, son olayların sorumluluğu tek bir taraf üzerine yüklenmedi.

Kutsal şövalyeler bu sefer boyun eğdirme savaşının başarısızlığı için belirli miktarda savaş tazminatı ödemek zorundaydılar. Ama Tempest'in bulunduğu konum, kontrol ettikleri bölgeden çok uzak olduğu için, eğer bana toprak geçecek olsa bile, onları çok fazla kullanamayacağım.

Bunu basitçe parayla çözmeyi bile düşündük. Dürüst olmak gerekirse, para ve benzeri şeyleri kazanmaktan ülke dışında dostane ilişkiler kurmanın daha öncelikli olduğunu düşünüyorum.

Böyle şeyleri düşünürken, toplantı ciddi bir şekilde başlamıştı. Tempest katılımcıları olarak Rigurdo, Benimaru ve ben katıldık. Bunun yanı sıra katılımcı olarak bakanlık statüsüne yükseltilmiş Goblin şeflerine de sahiptik. Kilise tarafında ise Hinata ve onun 5 kaptanı vardı. İlk önce iki tarafından karşılıklı birbirlerini tanıyıp onaylamaların istedim. En başından beri bu benim amacımdı, bu bize gelecekte ek kazançlar sağlayabilirdi.

Bununla birlikte konferans gerçek anlamda başlamadan önce, iki tarafta genel bilgiler hakkında değişim yapmanın faydalı olacağına karar verdiler. Bu genel bilgiler arasında her iki takımda sırasıyla durumlarını, mevcut ihraç mallarını, vb. içeriyordu.

Bundan sonra ana konferans başladı. Önce dış perspektiften bakıp, müzakerelerin dengesindeki değişimleri izledim. Eğer herhangi bir yanlış ayarlama ya da taraflardan birisine zorluk olması halinde, müzakerenin erken aşamalarında düzeltilmesi en iyisi olacaktır.

Birkaç dakika sonra, müzakerelerin nasıl yürüdüğünü anlamaya başladım. Söylemeye gerek yok, bizim tarafımızda şikayetler listesi kilisenin desteklediği Farmas krallığına saldırı ile başladı.

Müzakerenin yönü takımların tutumuna bağlı olarak değişirdi, ancak iki takımın da tutumları değişmeden kaldı. Kilise tarafından, Hinata kilisenin perspektifinden adı geçen talepte bir problem olduğunu belirtti.

Temel olarak canavarlar ülkesini onaylamak gibi şeyler kilisenin öğretileri ile çakışıyordu. Bu madde inananların güvensizliğine yol açabilecek bir meseleydi.

Hiçbir şey yapılmasa bile bu madde inananların uzaklaşmasına yol açabilirdi. Böyle bir şey kilisenin etkisinin yok etmese de en azından azalması ile sonuçlanırdı.

Bu bilgiler canavarlar ülkesinin neden yok edilmesi gerektiğinde en önemli noktaydı. Bu yüzden Hinata’ya göre kilisenin durumla başa çıkabilmesi için adil bir sebep ve kapak hikayesine ihtiyacı vardı.

Bu nedenle Farmas krallığının kazançlarını koruma altına alma arzularını açık bir şekilde gösterdiler. Krallığa uygun bir hak iddiası vermek için, Farmas krallığı ile birlikte Tempest'e saldırdılar.

İyi... Burada tamamen hatalı oldukların kabul ettiler ama... aslında onlar beklenmedik bir şekilde olayları manipüle ediyorlardı.

“Fufufufu.... Sanırım yardımcı olamaz. Biz tamamıyla yenildik, bu yüzden bazı onaylar vermezsek ilerleyebileceğimizden şüpheliyim.

Bundan başka...

Ben, kilisenin temsilcisi olarak, insanları ve toprakları koruyan tek bir varoluşa inanırım. Birçok insan kurtuluşları kilisede bulurlar ve onlar kilise dışındaki diğer tüm inançlarla bağlarını keserler.

Tek başıma kurtarabileceğim insan sayısının da bir limiti var, ben kilisenin öğretilerini gerçek adalet olduğuna ve bunun insanları kurtarmak için tek yol olduğuna inandım. Bunu şuan da bile düşünüyorum...ama...

Sanırım yanılmışım. Hayatta kalmak ve mutlu olmak için çabalayanlara elimi uzatmalıydım. Yani, sanırım benim eylemlerim gerçek adalet değildi. Ben... Hayır, eğer biz onlara yardım etmek gibi basit bir sebep için yardım etmiş olsaydık, belki de kibrimiz bu kadar artmış olmazdı.

Çünkü; eğer, biz gerçek inananlar, bizim öğretilerimizi takip edenlere değil, tüm ihtiyacı olanlara yardım etmeliydik. Bu bizim kibrimizin körlüğüdür.

Belki de gücümüzün tüm parçası ile bunu yapmak, muhtemelen başarmak için yapmamız gereken un ufak şeydi. “ (Hinata)

Sanki fikirsel bir atılım yapıyormuş gibiydi, ve sonuçta bir miktar tatmin edici bulmaktansa, Hinata'nın yüzü konuştukça parlak bir gülümseme gösterdi.

Eski Hinata için sadece inananları kurtarmak mantıklı bir seçimdi. Kilisenin öğretilerine inanmayanları terk etmek.

Yardıma ihtiyacı olan herkesi kurtarmak için gücü yoktu, gökyüzüne bir kurtarıcı için bakıyordu. Bu dilek muhtemelen böyle bir şeyin hiç gerçekleşmeyeceğini düşündüğü içindi.

Bu yüzden tanrının öğretilerini takip edenleri kurtarmaya öncelik vermeye karar verdi. Onun mantıksal ve hesaplayıcı kişiliği inanmayanları soğuk kalplilikle kesip atmıştı. Yüreğinde kişisel inançlarına sadık kalıyordu ama şuana kadar sadece kendine yalan söylüyordu.

Sonunda kurtardığı insan sayısı oldukça sınırlıydı. Çizdiği çizgiler nedeniyle sürdürebileceği hayatı kısıtlıydı. Bir kerede her yerde olmayabilirdi, ama kimleri kurtaracağına sınırlar koymak onun yanlış kararlar vermesine yol açtı.

Sonunda herkesi kurtarmak imkansız olsa da, burada kurtarılabilecek çok daha fazla insan vardı. Hinata'nın önceden kalbine çizdiği çizgisi bir insanın inançlı olup olmadığıydı. Birisinin onları kurtarma acısını unutmaya niyetlenmedikçe onları gereksiz olarak kabul etmek.

Bu yüzden Hinata inananların sayısında düşüşten korkuyordu. Eğer inananların sayısı düşerse, koruyabileceği insan sayısının azalması söylemek gibi bir şeydi.

Güzel; O, başlangıçta biraz inatçıydı. Düşünceleri de biraz çarpıktı, ama onun böyle düşünmesini az çok anlayabiliyorum. Ben de onunla aynı dünyadan geldim.

Kendi doğruları yerine tanrıyı koymak, kararlarını tanrının öğretilerine bırakmak onları dar görüşlü yapmıştı. Kendi kararlarını verme kapasiteleri olmayan kişiler genelde yanlış kararlar verirler ve çürümeye mahkumlardır.

Kilisenin ilkelerini ele alırsak bana sadece düşman gibi davranılır. Bununla birlikte, onların dinlerinin şüpheli olmasına rağmen, yaptıkları hareketleri umursamıyorum.

Eğer insanlar biraz esnek olsaydı ve diğer bakış açılarını görmeye çalışsalardı, anlaşmazlıkların sayısı büyük ölçüde azalırdı.

Aslında, her zaman çatışmalar için bir sebep vardır. İnsan doğası. Çoğu zaman savaşlar kar elde etme, otorite ve benzerleri üzerinden yürütülmektedir.

Siyah beyaz olana dek birbirlerini dövüyorlar. Sonunda kendilerini zenginleştirmek için avantajdan faydalananlar var, oysa inançlarına sadık kalanlar genellikle yenilgiye uğrayıp ağlayacaklar.

Eh, gerçekten ölçersek oldukça basit bir hikaye, sonunda basitçe ağlamayan biri olmak zorundayım... Ya da geride kalmamak için çabalamam gerektiğini söylemeliyim.

Kısacası kendi niyetimi düşünmem gerek. Başkalarına şikayette bulunmak yerine, kafalarını kullanırlarsa, daha iyi çözümler bulabilirler.

Çoğu kişi kendisini avantajlı konuma getirmek için bakış açısını etrafındakilere çevirmekten müzdariptirler. Birisi hakkında düşünmek insan doğasında ikinci sıradadır.

Bu yüzden, bu sadece bir fikir olabilir ama yoldaşına körü körüne inanmamak iyi bir fikirdir.

Bu bağlamda Hinata'nın biraz daha ciddi olduğunu düşünüyorum. Bundan sonra daha özgürce yaşamasını tavsiye ederim. Onun dar fikirli yetiştirilmesinin dışında başka deneyimlerde kazanmasını daha uygun.

Her halükarda, Hinata'nın çok samimi olması ve kendi hatalarını kabul etmesinden kaynaklı, görüşmeler sorunsuz bir şekilde ilerledi. Kaptanlarının da hiçbir itirazı yok gibi görünüyordu.

Bu Hinata’ya karşı güçlü bir inançları olmasında kaynaklıydı, Hinata’nın söylediklerine karşı her hangi bir itirazda bulunmazlardı. Tartışmanın büyük bir kısmı her iki tarafından durumları tartışması, iki taraf arasındaki anlaşmazlıkların kabul edildiği ve devamında kilisenin hatalarını kabul etmek şeklinde ilerliyordu.

Şuan tartışmada tazminat noktasına geliniyor, ama bundan önce...

“Özür dilerim, ama bu konu hakkında söylemem gereken bazı şeyler var” (Hinata)

Bununla birlikte, Hinata düşüncelerini paylaşmaya başladı. Onun söylediklerini dinledikten sonra, kilisenin tepesindeki kişilerin, Kutsal krallığın, Ruberius'un onun saldırıları ile ilgisi olmadığı gibi görünüyordu.

Kilisenin hiyerarşisi ya da en azından onunla alakalı pozisyonlar oldukça karmaşık görünüyordu. Papa, bilge kralı yada her kimse, kilisenin hiyerarşisinde tepelerde ayakta duran bir çok kişi var gibi görünüyordu.

Ancak tepede hüküm süren gerçek kişi kutsal şövalyeler lideri Nicolas Kardinaldi. Bu kez ortaya çıkan tahribatın yanı sıra boyun eğdirme savaşının, Kilisenin bulunduğu krallık ile hiçbir ilgisi yoktu.

Bu nedenle Kutsal Krallık Ruberius ile ilişkisi sadece Hinata ile sınırlıdır. Bu yüzden tazminat istemiş olsamda, Hinata'nın itirafları o yöndeki ümitlerimi sonlandırdı.

Papa'nın taleplerine göre düşünecek olursak “Kişisel Şövalyeler” asla papanın komutasından çıkmazlardı. Unutmamak gerekirse, Kişisel şövalyeler ve Kutsal şövalyeler tamamen farklı iki gruptu.

Yalnızca Papanın talepleri ile hareket ederler, Kişisel şövalyeler olarak adlandırılan grup Papanın emri haricinde Papanın yanından ayrılamazlardı. Yalnızca Hinata'nın başında olduğu Kişisel şövalyeler kilisenin büyümesini korumak ve harekete geçirmek için özgürce hareket edebilirlerdi.

Basitçe Kutsal Şövalyelerin bu kolu kilisenin büyümesini denetlemekteydi. Bu yüzden onun pozisyonu tamamıyla Kutsal Krallığı gerçek olaydan ilgisiz yapmaktaydı. Açıkça söylemek gerekirse, bu olayın sorumluluğu tamamıyla Hinata’ya aitti.

Hinata’nın Kişisel şövalyelerin başı pozisyonunda ki çekingenliği, Kutsal Krallık adına bir suçlamayı engellemek içindi. Hikayenin sonu da bu değildi. Hinata; öğretmenleri tarafından, bertaraf edilebileceği hakkında bilgilendirilmişti.

Bu öğretmenler “Yedi Göksel Bilgeler” olarak bilinirlerdi. Bu konuda çok kuşkulu olmak gerekmese de, bu birinci sınıf büyücülerin oldukça cesur ve güçlü olduklarını tahmin ediyorum.

Kutsal Krallık Ruberius, halihazırda eylemlerinde başarısızlığa uğraması yada gerçek olayda bir bela ortaya çıkması durumunda Hinata ile bağlarını kesmek için hazırlıklarını çoktan yapmış olduklarında, artık onları sorumlu tutmak imkansız.

Bu durumda en azından Batı Kilisesinden olduğu gibi bir meseleyi ele almalıyız. Sanırım bu kez Batı Kilisesi izin vermesi gerekecek.

Hah...o zaman tazminat hakkında ne yapacaksınız? Daha önce de belirtiğim gibi, bu durum için para istemiyorum. Amacım Kilisenin varlığımızı kabul etmesiydi, bu yüzden onların onayını aldıktan sonra, saldırgan olmayan bir anlaşma yapmak istiyorum. Düşüncelerim Arnaud adındaki şövalye tarafından kesildi.

“Bunun hakkında bir problem görmüyorum. Siz veya sizin halkınız eğer gerçek birer şeytansa, hala hayatta olmamız için bir sebep yok” (Arnaud) (DN: Devreler yaniyi aga)

Bu sözlerle onayını gösterdi. Yardımcı kaptan olan Şövalye Arnaud'un düşüncelerine karşın kutsal şövalyelerinki çelişki içerisindeydi, Kutsal şövalye Leonard seslendi.

“Ancak, hala bir problem var. Kilisenin mevcut öğretilerini nasıl ele almalıyız? Özellikle kilisenin tüm otoritesi buna bağlıyken...” (Leonard)

Bunu söylediğinde, kaşları kırıştı. Onun sözleri şüpheciydi. Endişesi Hinata’nın ki ile aynı görünüyordu. En kötü senaryoda kilisenin dağılma şansı vardı.

Önemli olan, mevcut düşmanlıkları hallederken insanları korumaktı. Dürüstçe kiliseye ne olduğu umurumda değildi, bununla birlikte ilk olarak halkın korunmasına odaklanacağım.

Rasyonel faydacı Hinata'nın yerine, kiliseye inananlar kiliseye karşı küçümsemelere odaklanacaklardır. Eğer kilise yok olursa, insanları koruyan Kutsal şövalyeler düzeni de muhtemelen dağılır. Düşünce dizilerimi kırmak için, derin sorunları olan Leonard konuştu.

“Yine de, bu ülkenin sakinleri daha öncede düşündüğümüz gibi kötü varlıklar değiller. Neden bu bilginin duyurulmasına izin verilmiyor?” (Leonard)

Aslında nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan Goblinler ve Orklar insanlara oldukça benzeyen varlıklar. Kertenkele adamlara gelince, onlar zaten yarı-insan olarak görülüyorlardı. Dragonewt sınıfının pozisyonu hakkında düşünmeye gerek yok.

Onilere gelirsek, düşük sınıf bir canavar olarak kabul edilmek yerine, tanrılar veya ilahlar sınıfında gören bir çok insan vardı.

Kısacası yarı-insan ve yarı-tanrıların kötü varlıklar olduğunu söyleyen öğretiler yok mu? Kısacası canavarlar canavar değilse (ÇN: Çok saçma ama böyle yazıyor), kötü varlıklar olarak kilisenin öğretilerinde yoktu.

Temel olarak söylediği şey, tüm halkımın yarı-insan statüsüne itmek ve cücelerle aynı muameleyi görmemize izin vemek. Bu düşünce en azından bir noktada karşılıklı anlaşmayı sağlayabilir. Bu Arnaud'un daha önceden bahsettiği noktaya benziyor, ama bunu tam anlatamadı.

Temel olarak bu tamamen politik bir uzlaşma noktasıydı. Bu düşünceyi kabul etmeye karar verdik ve daha sonra mümkün olan en hızlı bir şekilde tüm ayrıntıları inceleyen bir müzakere gerçekleştirdik. Bu şekilde uzlaşma için temel bir taslak oluşturmayı başardık.

Bu arada, Kilisenin hiyerarşisi vatandaşlarımızın mevcut durumunu kabul etti ve tanıdı. Bu anlaşma ile kutsal şövalyelerin düzenli tazminat yerine düzenli kültür oluşturacağı bilgilendirildi.

Her şeyden önce, ek bir tazminat olarak, onlara başarısız denemelerimizi onlara verdik. Temel olarak, tamamlayamadıkları bir dizi deney ekipmanı.

Hinatanın kılıcına gelince, ona da, bir kaç parça tamamen yok edilmemiş ruh zırhları verildi. Onları analiz etmek oldukça basitti. Her halükarda, Hinata şu anda oldukça savunmasız olduğu için kılıcını değiştirmek için kılıcının bir kopyasını geçtim.

Asıl nokta, ruh zırhının analizi büyük bir gelişmeydi. Aynı zamanda kutsal şövalyelerin Ruh donanımlarını analiz etme şansım oldu. Benim mevcut özelliklerim karanlık ve büyü.

Temel olarak, kutsal özellikte ekipmanları kullanmamam gerekmekteydi, ama bunları değiştirmenin mümkün olduğunu düşünüyorum.

Bunların devletin gizli silahları oldukları anlaşılıyor, ama biz hala burada oturuyoruz, onları analiz etmek için gayet iyi. Eğer bunu bir tazminat olarak kabul edersem, sanırım burada çok fazla bir problem yok. Bu ülkemiz için ilerleme ve gelişmek için büyük bir avantaj. Bahsetmeye gerek yok, silahlar güzeldir.

Tazminatımızı aldıktan sonra sohbet etmeye başladık ve sonuç olarak bazı gülünç bilgiler topladık. Demek istediğim, diğer herkeste bu o kadar gülünç olmazdı, ama bunu ilk defa duyduğum zamandı. Temel olarak bu 500 yılda bir gerçekleşen Tenma savaşları hakkında bilgi idi. Bu konu gelecekteki politikaları tartışırken ortaya çıktı. Başlangıç olarak,

“Şey...Tempura, beyaz pirinçten bir kase...hatta sashimi... Rimuru hiç şüphesiz bir Japon. Artık aklımda hiç bir şüphe yok.

Ama dünyamızın yemeklerini burada yeniden canlandırmana, hem şaşırdım hem de hayran kaldım. Söyledikleriniz doğru, istediğiniz ortamı 2 yıl içerisinde yaratmayı başardınız. Tüm bunları gözlerim ile görmemiş olsaydım, hayatım boyunca asla inanmazdım!” (Hinata)

Hinata gündelik konulara başladı, ama...

“Hala yapılacak çok şey var” (Rimuru)

Lojistik hala çok yavaş, iletişim hala sorunlu. Büyü olduğu için gündelik hayatı ve gıdaları şuan için korumak mümkün.

Şuan için kötü olan şey ise kesinlikle kültür. Çevremizde hala çok az ahlak var. Biraz zaman alacak ama, bir gün topluma karışacağız.

Benim amacım kesinlikle otoyol ağını onarmak ve geliştirmek. Güvenli ve sağlam bir geçiş için geliştirmek istiyorum. Şu anda bunun üzerinde çalışıyoruz ve geliştikçe şekil değiştiriyor.

Buna takiben bilgi aktarım üzerine çalışmak istiyorum. Bir süre önce kablosuz iletişimden vazgeçtim çünkü bu konu hakkında hiç bir bilgim yok. Ancak büyü çeliğinin olaya dahil edilmesiyle iletim arttırılabildiğinden, kısa ve orta vadede bunun avantajlarını almayı planlıyorum.

Sihirli çelik gölge adımlarını kullanarak bir alan boyunca şehirler arası bağlandığında, aşırı miktarda büyü kullanmadan onlarla iletişime geçmek mümkün.

Ne düşünüyorsun? Kullanışlı değil mi?

Şey...Biraz övünüyordum.

Gerçekte, sadece şehirlerimiz arasında değil, köyleri bile birbirine bağlayacak bir ağ planladım. Bester,  Comm-Gems(ÇN: Ticaret taşları herhalde) (DN: Communication Gems galiba, Haberleşme taşları) adında uzun menzilli bir telekomünikasyon teknolojisi geliştirdi.

Çok fazla büyü yoğun olduğundan iletişim sırasında görsel görüntüde iletiliyordu, şu anda her köyü dahil etmek imkansız. Gelecekte bakılabilecek bir şey.

Eğer çelik teller en nihayetinde gerilecekse, yalnızca insan gücü ile idare etmek mümkün. Gölge adımları yerine kullanılacaksa, hiç bir engel olmadan zahmetsizce yapılabilir. Bundan sonra sadece alıcı noktasının geliştirilmesi için beklemek zorundayız.

Beklendiği gibi bilgi çağında yaşayan birisinden, bilgi aktarımında hız, bende özel bir yere sahip. Hinata benim planlarım tarafından açıkça hayrete düşmüştü.

“Uh... um... iyi... er, hepsi iyi ve güzel... Çok abartmamaya dikkat et... bir melek tarafından saldırıya uğrayacaksın...” (Hinata)

Hinata bunu sıradan bir tonla söyledi. Melek? Bu kahrolasıca şey neydi? Melek hakkında ne olacak? Hinata benim şaşırdığımı fark etti ve devam etti.

“Ara? Bilmiyor musun?” (Hinata)

“Her beş yüz yılda bir cennetin kapıları açılacak ve Meleklerin istilalarına başlamalarına izin verilecektir. Temelde, çoğu kez insan yerleşimlerine saldırmazlar ama aşırı gelişmiş kasabaları yok ederler.

Araştırmalar, meleklerin yang medeniyetlerini, onların ying’inden dolayı küçümsedikleri yönünde.(Yang -Ying enerjileri). Cüce krallığı onların acımasız saldırılarında kaçabilmeyi başaran tek krallık. Alanlarının sadece iki girişi var.

Büyük çaplı işgaller işe yaramıyor çünkü dağlar boyunca ejderhalar yaşıyor. Bu nedenle, bir şekilde kendilerini savunmayı başardılar. Bu medeniyetin belli bir seviyeye kadar durgun kalmasının nedeni.

Tek istisna Ingrasia Kralllığı. Ayrıca konseyin ilk sırada yer almasının sebebi de bu. Her işgalde oluşan hasarı azaltmak için araştırmalar yapmaktalar. Her beş yüz yılda bir, İmparatorluk başkenti işgalden sonra neden olduğu hasarın boyutuna bağlı olarak yeniden tasarlanır.

Basitçe deneme ve yanılma. Bu her ülkenin oy birliği ile kabul ettiği ve tüm sakinlerinin tamamen anladığı bir şey. Bunun nedeni onların araştırmaları büyük yıkımı gerçekleştirmemeleri ve hasarı minimal de tutmalarıdır.

Her ülke destek verir ve araştırmalar büyük bir gizlilikle taşınır. Keşifler genellikle gizlenir ve sadece her ülkenin kralı son teknolojik gelişmeleri kullanır. Eğer sonuçları halkın üzerinde kullanacak olurlarsa, melekler kesinlikle onlara tüm öfkeleri ile saldırırlar.

Bu sistem dikkatlice araştırıldı ve kabul edildi. Sadece olaya neden olmayacağı belirlenen keşifler halka dağıtılır. Meleklerin amacı canavarları da ortadan kaldırmaktır. Sanırım bu gerçekten göz yummaman gereken bir şey.” (Hinata)

Bu herkesin bildiği bir şey mi? Bu her zaman böyle açıklamalar aldığım zaman hissettiğim duygu... Arg... Ama melekler hakkında? Nasıl hiç bir şey duymam?

“Oi, bunun hakkında bir şey biliyor muydun?” (Rimuru)

Eh, en azından herkes değil. Rigurdo ve diğerlerini sorguladığımda, bunlar hakkında hiçbir şey bilmiyorlardı.

Meleklerin istilası hakkında hiçbir şey bilmiyorum ama melekler saldırıya geldiğinde, bunun melekler ve iblis lordları arasında bir savaş anlamına gelebileceğini biliyorum. Şey,beş yüz yıl önce meydana gelen savaşı merak ettim. İblis lordları veya insan benzerleri arasında bir savaş olup olmadığını merak ettim.

Hayır...Bunun hakkında düşündüğünüzde, eğer sadece insanlar arasında basit bir savaş olsaydı, bu bir şaka olurdu ve yarısı anlaşmanın yapıldığına dair olurdu.

Asla derinlemesine bunun hakkında düşünmedim, şimdi söylediklerime dayanarak bir fikir edinmeye başlıyorum. Sanırım şimdi mantıklı oldu.

Ancak...her beş yüz yılda bir meleklerin istilası huh... ve sadece teknolojik olarak ilerlemiş... İnsanlar için harekete geçmiyorlar, ama medeniyet için nefretle ne alakası var?

Sadece insan çeşitlerine karışmak mı istiyorlar, yoksa bir şeyden mi korkuyorlar? Dürüstçe, eylemlerinin arkasındaki baş ve kuyrukları birleştiremedim.

“Yani? Bazı ülkeleri yalnız bırakırlar mı? Eğer birisi bir meleği yenerse ne olur?” (Rimuru)

Eh, Cevaba benim sorum oldukça barizdi. Bu gerçekten kötü bir fikir. Eğer canavar ve iblis veya daha yüksek bir ırkı düşmanın yapmak istiyorsan, gerisini kendin şekillendirebilirsin. Gerçekten de iblisler yeterince baş belası, ben başka bir düşman yapmak istemiyorum.

Bu haliyle gelişmemiş insanları yönetmeye karşı girişimde bulunmaya gerek yok. Ancak yok edilecek teknoloji için sınır nedir? Belki de onlar diğer dünyalardan gelen tatlardan nefret ediyorlardır? O zaman belki de barut iyi değildir.

Melekler bireysel olarak B derecesine yaklaşıyorlar gibi gözüküyor, bu yüzden her zaman kabaca 1.000.000 ya da daha fazla orduyla geliyorlar. Buna ek olarak işgali organize eden kaptan/komutan sınıflarında daha güçlü liderleri var.

Genel seviye sınıfları da var gibi görünüyor ama bireysel savaş yetenekleri bilinmiyor. Bir iblis lordu vücudu muhtemelen daha güçlüdür. Ayrıca onlar kutsal özelliğin etkisi altındalardır, bu yüzden gerçek bir saldırı ya da kilisenin müdahalesi gereksiz olacaktır.

Yine de hiç bir şey yapılmaz ise, çaresiz canavarlar meleksel işgal altında katledilirler. Ancak onlar insanlığın dostları gibi görünmüyorlar, Hinata bile onlar hakkında çok bir şey bilmiyor.

Pekala, bilinen şu ki, insanlar beş yüz yıldır hiç bir melek görmedi. Bilinenler tarih ve söylentilerden ibaret. Buna göre kilisenin canavarları düşman olarak görmeleri için güzel bir sebep ve neden iblislerin olduğuna da bir cevap.

Canavarlar arasında insanlara karşı son derece düşmanca bir organizasyon var gibiydi. Onların ortasında apaçık insanlardan nefret eden bir iblis lordu bile var. Şey elbette...

Clayman bu gruplaşmanın temsilcisiydi, ama şimdi ölümün ötesinde. Clayman öldüğünde, 8 Yıldızlı İblis lordlarından kimse açıkça insanlara karşı düşmanlık göstermedi.

“HUH?! Clayman öldü mü?” (Hinata)

Oh, bu Hinata’yı şaşırttı.

“Evet, Öldü. Onu öldürdüm ve ruhunu yok ettim” (Rimuru)

Güzel, tuzlu ve yağlı cipsimi yerken, kaygısız cevabımı söyledim. Ah, patates cipsi güzel atıştırmalıktır.

Bu küçük yavrudan bahsetmek yerine, gelecek olan melekler hakkında daha çok konuşmak istiyorum. Ancak bu konu hakkında vazgeçip vazgeçmemesi konusunda açıkça kafası karışıktı.

Bu tür küçük yavrular... Kesinlikle dürüst olsam, ona ne olduğu hiç önemli değil. Şey, düşündüğüm şey bu, ama... Hinata dediklerine göre, Clayman her zaman ağzı sıkı bir şekilde hareket ediyordu ve hiçbir zaman onun üzerinden bir ipucu elde edememişti.

Ancak, insanlığa karşı aşırı düşmanlığı açıktı, ve iblis lordları arasında iç bir kontrolü ve bir kaç diğer iblis lordları arasında anlaşma gerekli olmasaydı, muhtemelen onlarla daha önceleri savaşırdı. Sonra hatırladım.

“Doğru, Clayman’ın bahsettiği efendisinin iblis lordu Kazaream yada doğayla alakalı bir şey olduğunu hatırladım. Ah, muhtemelen Yuuki ile bağlantı kuracaktır, bu yüzden en iyisi dikkatli olmak.” (Rimuru)

Bunu daha önce duymamış olan şövalyelere böylece anlatılmış oldu.

“Hah? Özgürlük derneği lideri İblis lordu Kazaream olabilir mi?” (İsimsiz kutsal şövalye 1)

“Ancak... onu bu konu yüzünden açıkça inceleyemiyoruz... Eğer bu yanlış ele alınırsa, kilise ve özgürlük derneği arasında bir savaşa yol açabilir...” (isimsiz kutsal şövalye 2)

“Şey, Kazaream'in yaşadığını ve Clayman'ı manipüle etmeye çalıştığını düşünüyoruz…” (Rimuru)

“Bu iblislerin düşmanın lideri Kazaream olduğu anlamına gelir. Eğer bilfiil liderleri değilse bile, onları izleme şansının olmasının ihtimali çok yüksek” (Rimuru)

Birkaç patates cipsi yerken söyledim. Ama ciddi bir yüz ifadesinin aksine, elleri ağızlarına yeni bir patates cipsi götürmeye devam etti. Bu adamlar...biraz fazla samimi davranmıyorlar mı? Kahrolası, Hinata bile ellerini dışarı çıkartıp, çeşitli eşyalarla uğraşıyordu.

Bekle, bu ne hakkında? Bu gerçekten üstünkörü tartışılabilecek bir konu mu? Öyleyse bundan sonra böyle devam ediyorum, ama özellikle benimle hiçbir ilgisi olmadığı için, hesapsızca mırıldanmalarla sona erdi.

“Oh güzel, bu sadece bir olasılık. En iyisi ilgisiz davranmıyoruz. Ancak, Öteki Dünya çocuklarının peşinden koşan birçok insan olduğunu kabul ediyorum, bu yüzden gerek yoksa onları alarma geçirmek istemiyorum.” (Rimuru)

“Bununla ilgili, bir yer biliyor olabilirim. Gidip daha fazla incelemek istiyorum, ama eğer bunu yaparsam bir sorun olur mu?” (Hinata)

“Eh? Uh... Ah... Bunu çok dikkatlice sormalı mıydın? Burada özgürlük derneğinin bazı profesyonel muhbirleri var mı?” (Rimuru)

Hinata’nın da muhtemelen benzer bir fikri vardı. Ne planladığını anlayabiliyordum eğer düşündüğüm şey buysa, ona emanet etmek kötü bir fikir değil.

Bunu düşünürken anlaşmamda geçici olarak işaretledim. Gerçekten de somut bir kanıt olmasa da, bu böyle yalnız bırakılabilecek bir şey değil. Bu konu topladığımız kesin bilgilerle ele alınabilir. Hinata'nın gözleri bana durumun öneminin farkında olduğunu gösterdi ve birbirimize kafa salladık.

Böylece kilise ile gelecekteki aramızdaki ilişkiler başarı bir şeklide ortaya kondu. Dostça bir toplantı yapabildik ve zamanımızı anlamlı bir şelide harcadık.

Bazı beklenmedik bilgiler bile elde edebildim, ama en iyisi onu incelemek için o kişiye bırakıyorum. Hinata dönmeden önce iki üç günde daha çevrede kaldı.

Bir acil durum teması için, anında temas kurmak için onların partisinden bazı kişiler arkada kaldı. Ancak artık amaçları bizi izlemek değildi. Tüm açık düşmanlığı durdurduğumuzda, en iyisi gelecekte sadece dostça arkadaşlıklar kurmak.

Mümkünse, ilişkileri olduğu gibi sürdürmek isterim. Böylece kilise ile ciddi çatışmalar dizisi geçici olarak resmen anlaşmaya varıldı.


Gelecek Bölüm: Davet Mektubu
Yeni Arc: İblis Başkenti Kuruluyor

☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽
BEŞİNCİ  KİTAP BİTTİ
☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽
Harumiruyuma not: evet arkadaşlar  bu bölümle birlikte 5.kitabı bitirip 6.kitaba başlayacağız inşallah.