Super Gene – 0012 – Pislik Kim?
Çevirmen : Kylerxy
Önemli – Çevirmen Notu: Beyler bu bölüme kadar özel isimleri Türkçe
çevirmeye çalıştım ama çoğu kelimede Türkçe karşılığını zor buldum. Bu yüzden
bu bölümden itibaren bazılarını İngilizce bırakacağım. Bunları şimdiden
söyleyeyim. Hepsini Türkçe yapmak isterdim ama bu benim stilim, yapacak bir şey
yok. Bundan sonra İngilizce olacaklar.
God Sanctuary = Tanrı'nın Sığınağı ----- Glory Shelter ----- Steel
Armor Shelter = Çelik Zırh Barınağı
Özel bazı bölge isimleri İngilizce kalacak. Shelter, barınak demek,
aynı bıraktım tüm bu kelimeyi. Baştan beri İngilizce gelsem olurdu özür dilerim
bu yüzden. :(
Bölüm 0012 – Pislik Kim –
Kısa bir süre sonra Han Sen yırtık pırtık kıyafetleriyle göle doğru
yürüyen genç bir adam gördü. Her yeri kesikler ve çürüklerle kaplıydı ve
oldukça yorgun görünüyordu.
''Arkadaş, havuzda demir dişli timsahlar var'' Han Sen uzaktan bağırdı
ve çalılıklardan çıktı. Genç adamı uyarmak iyi niyetindendi üstelik avlamak
istediği timsahları alarma geçirmesinden de korkuyordu.
Genç adam çok yorgun ve ciddi şekilde yaralanmış görünüyordu. Eğer
timsahların gölde olduğunu bilmeden gölden su içseydi demir dişli timsahlar
tarafından öldürülmüş olabilirdi.
Genç adam Han Sen'i gördü ve kendinden geçmiş bir hale geldi. ''Burası
neresi? Ve Glory Shelter'a nasıl gidebilirim? Han Sen'e bakarken sordu.
“Glory Shelter?'' Han Sen tereddüt etti, genç adam garip bir şekilde
bakıyordu. “Biz Tekees dağlarının kuzeyindeki Steel Armor Shelter'danız ve
bahsettiğin Glory Shelter'ın nerede olduğunu bilmiyorum.”
''Bu kadar uzağa geldim mi, başka bir shelter bölgesinde miyim?'' genç
adam kendi kendine fısıldadı, Han Sen'e baktı ve neredeyse emreder bir tonla ''Beni
Shelter'e götür'' dedi.
Han Sen genç adamın tonunu çok kibar olmadığından kaşlarını çattı. Sessiz
bir şekilde söyledi. ''Buradan güneye gidebilirsin. Eğer yavaş yürürsen, geceden
önce Shelter'e varamazsın. Avlanmak zorundayım bu yüzden size eşlik edemem''
Han Sen çimlere geri dönmeye hazırlanıyordu. Genç adamın aniden ona vurmasını
beklemiyordu. Dengesini kaybetti ve yere düştü. Han Sen kafasını bir kayaya
vurdu ve kanamaya başladı.
''Ne yapıyorsun?'' Han Sen yarasını tuttu ve ayağa kalktı, genç adama
dik dik baktı.
''Tek istediğim itaat, boğa b*ku değil. Beni Shelter'e götür.'' genç
adam soğukça Han Sen'e baktı.
''S**tir git'' Han Sen bronz hilal mızrağı çağırdı ve ona doğrulttu.
“Birleşik zorunlu eğitimde çöp temel mızrak yeteneklerini öğrenmişsin.
Buraya gelirken canavar ruhlarım mahvolmuş olmasına rağmen, senin gibi bir
pislik benimle karşılaştırılamaz.'' Genç adam Han Sen'e küçümseyici bir şekilde
baktı, avuç içini kaldırdı ve Han Sen'in mızrağını kesti.
Genç adamın elleri bir adamın ellerine benzemiyor gibi görünüyordu, aksine
beyaz yeşim taşından oyulmuş gibi inanılmaz bir parlaklık yayıyordu.
Crack!
Çelik bıçakla sanki bir odun kesiyormuş gibi kolayca eliyle canavar
ruhu mızrağını ikiye kesti.
''Yüksek Geno Sanatları'' Elindeki mızrağın diğer yarısı ile Han Sen
dehşete kapılmıştı.
Bilim ve teknoloji God's sanctuary'de kullanılmıyordu ama eski dövüş
sanatları beklenmedik büyük rol oynuyordu. Kazanılan bütün geno puanları ile, insanlar
gerçek dünyada bazı efsanevi eski dövüş sanatlarını sergileyebilirlerdi. Her
şeye rağmen, bu sözde-qi değil, genlerin gücüne dayanan eski askeri sanatlardı.
Bu yüzden daha fazla geno puanı ile eski dövüş sanatları daha etili olacaktı.
Araştırmalar eski dövüş sanatlarının insanlığa olağanüstü güç katan
genlerin potansiyelini uyandırabileceğini ve ortaya çıkarabileceğini gösterdi. Yeni
tip dövüş sanatları geliştirilip ''Yüksek geno sanatları'' olarak adlandırıldı.
Hyger geno sanatları bilimle açıklanamayacak gizemlerle dolu eski
dövüş sanatlarının en derin kökenine inmişti. Onların pratik metotları üst sınıfların
ellerindeydi. En geliştirilmiş yüksek geno sanatları en az erişilebilendi.
Han Sen gibi birleşik zorunlu eğitim okulundan mezun olanlar için, yüksek
geno sanatları bir seçenek değildi. Sadece ileri seviye okullarda yüksek geno
sanatları öğretilirdi.
Geno puanları kazanma süreci çamurun çeliğe dönüşme sürecine
benzetilirse, yüksek geno sanatları da çeliğin silah yada bıçak haline dönüşüp
dönüşmeyeceği veya bir parça metal halinde kalıp kalmayacağına karar verir.(çn:
Ne saçma bir şey bu böyle) (rgn: İşlersen değerli işlemezsen hurda demek istiyor
bence).
Genleri elde etmek beden evrimi için gerekli materyal iken, yüksek
geno sanatları da malzemeyi etkili bir şekilde kullanmayı öğretirdi.
''Senin gibi bir pislik için çok şey biliyorsun'' Genç adam Han Sen'e
kayıtsızca baktı. ''Bu senin son şansın Yolu göster yada öl''
Yine, verdiği cevaba göre cellat görevi görecek yeşim taşı benzeri
elini kaldırdı. Eğer Han Sen kabul etmezse, kafasını keserdi.
''Kı*ımı öp'' Han Sen siyah böcek zırhını çağırdı ve giydi, yandan bir
tekme ile genç adamı tekmeledi.
''Bunu sen istedin'' Genç adamın yüzü karanlıktı, Han Sen'in ayağına
karşı yeşim benzeri elini savurdu.
Clank!
Han Sen'in ayağı geri uçtu ve altın zırhın üzerinde beyaz bir çizik
vardı.
Genç adam da Han Sen'in tekmesinden geri atmak zorunda kaldı. Şaşırmış
bir şekilde Han Sen'in zırhında aç gözlülükle baktı. ''Benim Jadeskin
vuruşumdan kırılmadı. O zaman kutsal kanlı canavar ruhu olmalı. Bir pisliğin
böyle güzel bir şeye sahip olması sadece gökten gönderilen bir armağandır. Eğer
zırhını verirsen hayatını bağışlayacağım''
Han Sen döndü ve öfkeli bir tekme daha fırlattı.
Genç adam Han Sen'in bacağını yakaladı ve kıvırdı, onunla boğuştu ve sırtına
dirseği ile sertçe vurdu.
''Ah!' Han sen bir çığlık attı, kırılmak üzere olan omurgalarını
hissetti.
''Pislik her zaman pisliktir, kutsal kanlı canavar ruhu olsa bile''
Genç adam (ismi Xue Longyan) Han Sen'in başının arkasında sürekli vurdu ve
kafasını bir kayaya vurdu. Acımasızca bağırdı ''Kutsal kanlı canavar ruhunu
teslim et, o senin gibi bir pislik için uygun değil''
''G.t'' Han Sen'in kanı kaynıyordu. Aniden kafasını kaldırdı ve Xue
Longyan'ın yüzüne kaskıyla vurdu. Xue Longyan'ın burnundan kan fışkırdı. Burnunu
tuttu ve geri çekildi.
Han Sen özgürlüğünü geri kazandı ve hemen kanlı katili çağırdı. Canavar
figürüne döndüğü an, Xue Langyan'ın üstüne atladı. Xue Longyan Han Sen'i doğramaya
çalışırken, Han Sen onun sert ellerinden gelen tüm saldırıları görmezden geldi
ve onu sıkıca tuttu, inek şeklindeki kafası onun kafasına çarptı.
'' Kim pislik ...Si*t*ğim pisliği kim...'' Han Sen çılgınca tekrar
tekrar Xue Longyan'ın kafasına vurdu.