Super Gene – 0004 – Eski Ev
Çevirmen : Kylerxy
Bölüm 0004 – Eski Ev –
''Yate grup başkanı Zhao Yalong üçüncü evrimini tamamladı, dördüncü
Tanrı'nın Sığınağına girdi ve dördüncü Tanrı'nın Sığınağına giren 83. insan oldu.
Yaşam süresi 500 yıla ulaştı ve yarı tanrı statüsünü kazandı...''
''Raikot galaksisinin dahisi Lange, ikinci Tanrı'nın Sığınağına 100
mutasyon geno puanları ile girdi. Yaşam süresi 300 yıla ulaştı ve evrimleşici
statüsünü kazandı...''
''Temsilciler Meclisi'nin sözcüsü HemingWay, okyanusun yıldızı yeri
tanrı bir yaratığı öldürdü ve bu başarıyı ilk gerçekleştiren...''
''Yetkili uzmanlara göre, on yıl içerisinde birisi dördüncü evrimini
tamamlayacak ve beşinci Tanrı'nın Sığınağına geçecektir...''
''...''
Han Sen Çelik Zırh Barınağına ışınlanmıştı ve haberler sanal ekranda
oynuyordu.
''Evrimleşiciler, üstün olanlar ve yarı tanrılar. Siyah kristalle
bütün bunları yapabileceğim ve hatta daha ilerilere gideceğim'' Han Sen yumruğunu
sıktı, ışınlanma istasyonundan uzağa adım attı ve Maglev treni ile eve döndü.
Avluya girmeden önce, sert bir kadın sesi duydu.
''Luo Sulan, Hans'ın eski evini almak ister misin? Bu evin her bir
parçası ben ve benim iki büyük kardeşimindi. Şimdi benim en büyük kardeşim
devretti. Sen dul kaldığından ve o sana payını bıraktığından beri biz sana kaba
davranmıyoruz. Ama eğer her şeyi almak isterse, biz asla kabul etmeyeceğiz''
''Doğru!'' orta yaşlı bir adam ahenkli bir sesle söyledi.'' Eski ev
her zaman ebeveynlerimizin mirasıydı. Hepimizin onda hakkı var, kendin için
saklayamazsın. Sizin aileniz burada 20 yıldan fazla yaşadı, bu yüzden bizden
büyük bir avantaj sağladınız. Şimdi bu mirasın bölüştürülme vakti.''
''Benim kardeşimin söylediği gibi'' yumuşak bir erkek sesi devam etti.
''Siz 20 yıldan fazla süredir eski evde yaşadınız. Kirayı toplamayacağız ama bu
eski bizim mirasımız ve bölüştürülmesi gerekiyor''
Genç bir kadının sesi duyulabiliyordu ''Bir avukat tahminimiz var ve
bu eski ev şu anda üç milyondan fazla. Biz
üç hane sakiniyiz, bu yüzden her birimiz bir milyon almalıyız. Sen her birimize
birer milyon verebilirsin ve bu eski ev yerinde kalır ya da evi sat ve sonra
parayı bize bölüştür. Bize iki seçenekte de makbul.''
''Kesinlikle, şimdi en büyük kardeşimiz gitti, biz onun dul eşi ve
çocuklarına kabadayılık etmeyeceğiz. Evi satabilir ya da bize parayı verebilirsin, istediğin gibi yap'' ilk sert ses tekrar duyulmaya başladı.
''Erkek ve kız kardeşim beni zorlamanıza gerek yok. Durumumu biliyorsunuz.
Biz iki milyona sahip değiliz'' üzgün bir şekilde kadın sesi duydu.
''O zaman evi satışa çıkar'' sert kadın hemen söyledi.
''Bir ev olmadan nerede yaşayacağız? Han Sen daha yeni mezun oldu ve
Han Yan okula gitmek üzere'' dedi üzgün kadın.
''Yenge, bu mantıklı değil. Sorunları olan tek kişi siz misiniz? Senin
çocukların Han Sen ve Han Yan birleşik zorunlu eğitime benim Han Hao'm özel eğitime
giderken sadece kaydedilmişti. Onun okul masrafları benim saçlarımı ağartıyor.''
''Kız kardeş, haklısın. Hepimiz zor zamanlar geçiriyoruz ve hepimizin
paraya ihtiyacı var. Neden evi satmıyoruz? Biraz para alırız ve Han Yan'ın eğitimine
harcayabilirsin'' dedi yumuşak bir ses.
''Neyse, ya evi satıyorsun ya bize para veriyorsun. Senin seçimin''
genç kadın soğukça dedi.
Evin dışında Han Sen dinlerken öfke ile doldu. Kapıyı iterek açtı ve kız
kardeşini tutarken annesinin gözyaşları döktüğünü gördü. Beş yaşındaki kız çocuğu
büyük korku dolu gözleriyle annesinin kollarına kıvrılmıştı. Onların yanında
iki erkek ve iki kadın kayıtsızca gülümsüyordu.
''Buraya gelip eski evi sormaya nasıl cesaret edersin?'' Han Sen ser görünümlü
şişman kadını işaret edip öfkeyle haykırdı. Sen bir şirkette muhasebeciydin ve
on milyonlarca borç getirdin. Ondan sonra babam sen ona dilenirken yardım
etmedi mi?''
''Han Sen ne saçmalıyorsun. Kim kötü borçlara neden oldu? Yalan
söylemeyin'' sıska adam Han Sen'i işaret ederek kadınsı bir sesle ağladı.
''Amca, şirketin kamu fonlarını zimmetine geçirerek bir kaç milyon kaybettin’’
Han Sen sıska erkeği işaret etti. ''Evime gelmedin mi ve babama yardım için
dizlerinin üstüne çöküp yalvarmadın mı?''
''Ve sen, amca, kumar borcu borçlandın neredeyse intihar etmeye zorlandın.
Kim sana yardım etti? Neredeyse ölümün kenarındayken, kim senin hayatını
kurtardı?'' Han Sen, şişman orta yaşlı adamı işaret etti.
''Starry grubu aile şirketimizi satın almak istedi. Eğer babam
hepinizi temsil etmese ve Starry grubuyla arası bozulmasa, böyle şüpheli bir yolla
ölür müydü?'' Han Sen dişlerini sıktı ve dördüne baktı. ''Siz babamın
cenazesine gelmediniz ve ölümünden sonra şirketi Starry Grubuna sattınız. Şirketi
sattığınızda paradan herhangi birimize verdiniz mi? Ayrıca evlendiğin zaman SENİN
evinin parasını kim ödedi? Bu evler bu eski evden daha ucuz muydu? Yaşadıklarında
ailenle bir gün ilgilendi mi? Bu eski ev paylaşmayı sormaya nasıl cüret
edersin?
''Kes şunu. Baban sadece yapmak istediğini yaptı. Şirket babama aitti
ve hepimizin hisseleri vardı bizim adımıza karar veremez. Ve şüphesiz şirketin
paralarını harcayabiliriz.'' Amca Han Lei yüzsüzce söyledi.
''Bu doğru. Senin baban bir diktatördü ve biz sadece paramızı geri alıyoruz.
Ne dediğin önemli değil. Parayı ver yada evi sat, aksi taktirde mahkemede görüşürüz.
Nereye gidersek gidelim bu davayı kaybedeceksiniz'' Han Yumei hala bağırdı.
''Bu senin babanın suçu...'' Han Sen'in rahmetli babasını suçlamaya
başladılar.
Han Sen öfkeyle titriyordu ve babası için haksızlık yapıldığını hissediyordu.
Babası şirketi devraldığında, sadece bir ya da iki milyon değerinde küçük bir
iş yeriydi. Şirketin büyümesi için çok çaba harcadı ve ailesine baktı ve
hatalar yaptı. Birkaç kez nakit sıkıntısı nedeniyle şirket iflas etme eşiğine geldi.
Ve şirket için öldü bile. Ancak o öldükten sonra, onun eşi ve karısı yardım
ettiği akrabaları tarafından zorbalığa uğradı.
Han Sen'in babası hayattayken, her zaman onların bir aile olduklarını
ve tartışmaya gerek olmadığını söylerdi. Ve şimdi bu bir ironiye dönüştü.
Paraya gerçekten ihtiyaçları olsa ve zorluk çekselerdi Han Sen vermeyi
kabul ederdi. Ama buraya geldikleri özel uçaklar bir milyondan fazla ederdi. Ve
en azından şirketin satışından on milyon almışlardı, her birini ceplerine indirmişlerdi
ve Han Sen'in ailesine hiçbir şey vermemişlerdi. Bu basitçe onların bir milyonu
almaları imkansızdı.