091–VS. Kutsal Şovalyeler Part 2-(2/2)

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode



091–VS. Kutsal Şovalyeler Part 2-(2/2)


Önceki Bölüm |           | Sonraki Bölüm

Çevirmen: AmaimonV
Düzenleme: Yok

En tehlikeli olanı Gobuta’daydı.
Bundan kurtulan herkes ileri gitmişti.
“Cidden, ne şaka~su! Benim gibi zayıf birisine bunu bırakmak ne kadar acımasızca~su” Gobuta saldırı hazırlanırken homurdanmıştı.
Gülünç bölüm başkanlarının aksine onun yapabileceği çok az şey vardı. Onlarla aynı şekilde muamele görmek istemiyordu.
(Affedersiniz Bilge Kral Raphael-san! Acil bir durum~su, ne yapayım?)
«Çözüm eğer şahsen gobuta, onun tarafından vurulursan yok olacaksın. Yıldız kurt ile『Birleş』gölgelerde kay ve düşmana arkasından saldır»
(Anladım~su! Her zaman beni kurtardığın için teşekkürler~su!)
Şaşırtıcı bir şekilde, bir düşünce bağlantısı kurulduğu sürece Gobuta, Raphael ile iletişim kurabilirdi. Raphael’in hesaplamalarını kullanarak, Gobuta hemen harekete geçti. Yıldız kurduyla birleşip gölgeler içine daldıktan sonra, şok dalgasını atlatabildi. ve bu durumda sıradaki hareketiyle devam etti.
Yeteneklerinde büyük bir artış hissetti ve saf gücüde en az iki katı artmıştı. Raphael’in hesaplamalarından hiç şüphe duymadan Gobuta, ona saldıran şövalyenin arkasına sinsice sızdı.
Bu düşmanın ekip kaptanı ve diğer rakiplerinden daha güçlü biri olduğunun tamamen farkında değildi. Aslında, körü körüne Bilge Kralının talimatlarına itaat etmişti.
Tapınak Şövalyesi Gregory hiçbir şekilde gardının inmesine izin vermezdi. Bu yüzden o varlığa karşılık verebiliyordu. Arkasından bir canavarın birdenbire göründüğünü hissettiğinde, o yerden kaçmak için ileri yuvarlandı. Dahası, arkasından gelen kurtun pençe saldırıdan kurtuldu hatta baltalı kargısı ile karşı saldırı başlattı.
Gregory bir saniye önce ölü olarak listeden çıkardığı hobgoblini yara almadan kurtulduğunu ve ona saldırdığını görünce şaşırdı. Ancak savaş alanındaydı, hızla toparlandı ve rakibine odaklandı. Düşmanını hafife alma düşüncesini artık aklından çıkarmıştı ve kendisine layık düşman olduğunu kabul etmişti.
Gobuta ve Gregory.
Birşey kaybetmeden ya da birbirlerine az miktarda bile avantaj vermeden ikisi arasında şiddetli bir savaş ortaya çıkmıştı.
Gölgelerdeki yoldan gittiği için, Gobuta diğer herkesten daha hızlı bir şekilde düşmanın ortasında/arasında göründü. Bu yalnızca şövalyeleri değil, Gabil ve diğerlerini de şaşırtmıştı.
“Gölge adımı, huh. Ne kadar utandırıcı. Gölgeleri bizden daha iyi kullanabileceğini düşünmek… ”
“Hayır, Gobuta-chan inanılmaz!”
“Evet evet. O bizden daha güçlü, anlıyor musun? ”
Touka ve Saika, Souka’nın yakınmasına tepki gösterdiler. Gobuta’yı şu ana kadar ne kadar güçlü olduğunu hiç kimseden duymamış olsa da zayıf olmadığını biliyordu.
Gerçekte, Fırtına Canavar Ülkesi sadece çok fazla sayıda güçlü kişilere sahipti. Ustası Souei’nin gücünü bile tam olarak kavrayamamıştı ama ona çok şaşırmamıştı.
(Cn: Ülkesi yazdım ama köy de olabilir. Diğer çevirmenler nasıl çevirdi, bu Fırtına canavar köy mü ülke mi bilmiyorum yani çok güçlüler var diye ülke olarak yazdım yorumlarda belirtin yanlışsa düzelteyim.)
“Doğru, sanırım güçlerimizi biraz daha göstermeliyiz”
Dedi ve Gobuta’ya doğru sırayla ilerleyen askerleri defetmek için gökyüzüne çıktı. Böylece etkili bir şekilde iletişimlerini felce uğrattı. Souka’nın grubu böylece şövalyelerle birer birer savaşabiliyordu.
İki yardımcıyı alt etmek için hemen hareketlendi. Gregory’nin direkt yardımcıları olarak, hiçbir şekilde zayıf değillerdi. Ancak silah seçiminde bu sefer başarısızdılar. Rakibin sihirli enerjisini kesecek olan silah Gabil’in doğal zırhını delemezdi.
Bu şövalyeler kesinlikle başka beceriler kullanmakta olsalar da Gabil birinci sınıf bir savaşçıydı.
Gabil’in mızrağıyla bloke ederken kılıçlarını yarısını kopardı. Üstelik şövalyeler övündükleri ruhsal büyü kullanmalarının onun üzerinde hiçbir etkisi yoktu. Böylece aniden kendisine sihir attıklarında bir avantaj elde edemediler. Kısacası, ona herhangi bir zarar vermiyordu ve en ufak hileler bile – gözlerine kum atmak gibi, 『Sihir Algısı』yeteneği nedeniyle işe yaramazdı. Onlar tamamen güçsüzdüler.
“Guwahahaha! Sorun ne? Tüm yapabileceğin bu mu? Bu kadarıyla bir saatlik Hakurou-dono’nun eğitimini bile dayanamazsın! ”
Gabil, yardımcılarla serbestçe oynarken. Başından beri, Gabil’in Kutsal özelliklere bir direnişi vardı ve onların〈Ruhsal Büyü〉arşivilerine küçük bir fikir vermişti.
Ayrıca, kılıç becerileri ve diğer fiziksel yeteneklerde de onun altındaydılar. Böylece, Gabil, iki yarımcı sınıfı kutsal şövalyeleri ezebilecek bir canavardı. Böyle bir canavarın varlığını kabullenemeyen yardımcılar, biraz zaman kazanmaya karar verdiler. Gregory’nın o Hobgoblini kesebilmesine kadar dayanabilirlerse, bu onların zaferi olacaktı.
Öyle görünüyor ki, bu adamlar artık görüşte olmayan onileri unutmuşlardı.
Takımın geri kalan kısmı da, binlerce düşmanı kendi başlarına ezebilecek bir güç densede dragonewtsleri geride tutmayı beceremediler ve böylece savaş devam etti, her grup kendi rakiplerine karşı direndiler.
Bu savaşta ağacın tepesinde gözden kaçan biri vardı.
Hakurou.
Bu sahneye bakarken,
“Hmph, Gabil çok eğleniyor. Souka’nın grubuda iyi bir rakip bulabildi. Eğer bir savaş çok kolay olursa, sana bir şey öğretmez. Şükürler olsun, iyi rakipler bulabildiler. Pratik, kişinin tehlike hissetmesini öğretemez. ”
Savaşlarını izlerken mırıldandı. Elbette, herhangi birinin belaya bulaşması durumunda, hemen onları destekleyecekti, ama bu açıkça gereksizdi.
“Gobuta seni piç, eğer bunu yapabiliyorsan o halde neden kaçıyordun…Ama sanırım şu anda elinden gelenin en iyisini yapıyor. Üstelik Bilge Kral Raphael-sama’nın rehberliğinde”
Memnun bir şekilde kafasını sallarken söyledi. Her şey plana göre gidiyordu. Shion benzer derecedeki insanlarla kavga etmeyi önerdiğinde – tamamen aptalca olsa da – Hakurou ve Raphael bu kararı eğitime çevirdiler. Hakurou, Benimarunun bu kararı farkettiğini anlamış ve dövüşün yeniden yapılmasını talep etti.
Gerçekte, Shion’un acı korkusunu öğrenmesini umuyordu.
“Hayır, yaralanmasına rağmen muhtemelen bu faydasız…”
Mırıldandı ve iç çekti.
Şimdi plana geri dönünce…Düşünce bağlantısını kullanarak Bilge Kralla iletişim kurdu.
Şanslarına Raphael, onlara hangi yeteneklerin verileceğine karar vermişti.
Ne tür görevlilerin ortak lordlarına (Rimuru) en çok yarayacağına karar verdikten sonra – şu an şüphe ve kuşkuları olmadan Raphael’in tavsiyesine tamamen bağlı kalmışlardı.
Raphael’in sık sık yanıt vermeye ihtiyacı olmadığını bildiği halde bu sefer Raphael bunu yapmıştı ve bu özenle tasarlanmış savaş devam etti. Bununla Gobuta ve Souka’nın ustalıkları artabilirdi.
Fakat,
“Gabil iyi değil. Çok eğleniyor. Bu bittiğinde, onu çalıştırarak kemiğe çeviricem. ”
Hakurou memnuniyetsizce mırıldandı. Ancak acınacak haldeki Gabil bunları bilmiyordu ve şövalyelerle neşeyle savaşıyordu.
Onun eğlenceli vakitleri şimdilik devam edicekti.
(Cn: Bi çevirisini denemek attım. Bir düzene bağlar mıyım bilemiyorum. Çünkü 2 RTW bölümü uzunluğunda bir bölümü :D. Düzenlemesini yapmadım varsa cümle hataları söyleyin düzelteyim, bide not düşmüştüm ülke mi köy mü diye onuda bi zahmet cevaplayın :D)

Önceki Bölüm |          | Sonraki Bölüm