084–Falmas Krallığı’ nın Çöküşü

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode




084–Falmas Krallığı’ nın Çöküşü


Önceki Bölüm |           | Sonraki Bölüm

Çevirmen: Bakakuun
.
.
.
O gün dünya bir kez daha terörün soğuk pençelerini hissetti.
“Fırtına Ejderhası Veldora”’ nın yeniden doğuşu doğrulanmıştı.
Batı Aziziler Kilisesinin etki alanında olan ülkeler içerisinde bu bilgi hızlı bir şekilde paylaşılmıştı.
Her ülkenin Kralı “Fırtına Ejderhası Veldora”’ ya karşı koyabilecek planlar yapmak için beyinlerini zorluyordu.
…. Ancak bundan daha da önemli sorunlara sahip bir ülke vardı.
* * *
Falmas Krallığı, Kraliyet Sarayının Kabul Salonun içinde bir sabah,
Tahtın ortasında bir şey bırakılmıştı.
Bu şey, bir et yığınıydı.
Hala hayattaydı, bu et yığınının ortasında bir yüz vardı… bu Kralın ta kendisi idi.
Boş bakışlara sahip olmasına rağmen bilincinden bir parçaya hala sahip gibi gözüküyordu.
Sabah devriyesine çıkan bir asker inleme seslerini fark emişti, işte o zaman “onu” fark etmişti.
Kraliyet Sarayında görev yapmakta olan askerler Elit İmparatorluk Muhafızları olmalarına rağmen karşılaştıkları “şeyi” gördüklerinde korku içerisinde çığlıklarını saklayamamışlardı.
Tiksinç bir siluet, daha önce hizmet ettikleri Kralları olduğunu fark edememeleri suç sayılamazdı.
Ancak, askerlerin çığlıklarını duyduktan sonra koşarak gelen alt rütbeli kabine bakanı dış görüntüsü tamamen değişmiş olsa bile bunun Kralları olduğunu fark edebilmişti.
Ve sonra…
[Al…Altımda bir şişe olmalı… Lütfen onu içmeme yardım edin…]
Anlaşılmaz duraklamalar ile konuşan Kralın sarf ettiği kelimeleri anlayarak tereddüt içerisinde Kralın vücudunu kaldırdılar, vücut sıvıları yavaş yavaş akmaktaydı ve o tiksinç koku birlikte yayıldı.
Korku içerisinde kusan insanlar vardı, korku nedeni ile bedenlerini kontrol edemeyen kimseler kendi ayaklarına takıldı.
Parçalanmış, yıpranmış uzuvlar sanki insanı andıran bir şeye takılmış gibiydi.
Sadece bunu görmek bile bir kimsenin içgüdüsel olarak korku duymasını sağlardı, gerçekten tiksinç bir cisimdi karşılarındaki Kral.
Yüzlerindeki ifadeler sertleşmiş olsa bile, bu et yığınının Kralın ta kendisi olduğunu doğruladılar.
Bunun gibi bir görnüşe sahip olsa bile Kral’ a karşı saygılarını sunmak zorundalardı.
Kral’ ın dediklerine sadık kalarak bedenini kaldırdılar, dediği gibi bir şişe vardı.
Ama bunu içmesinde bir sıkıntı olmaz mıydı? Bu kararsızlık içerisinde büyücüler şişenin içindeki sıvıyı incelemeye karar verdi.
Sonuç ise…
Bedenen tamamen iyileştirmeyi sağlayacak bir iksirdi.
Bu efsanevi sınıfa ait iyileştirici bir ilaçtı, yeniden doğmayı sağlayacak Elixir’ in bir altında yer almaktaydı. Bunu içmenin kaybedilen uzuvları bile geri getireceği söyleniyordu.
Bunun gibi iksirleri üretme teknikleri zaman içerisinde kaybolmuştu, Cüce Irkı bile üretemiyordu bu yüzden mucizevi bir ilaç olduğu söylenmekteydi.
Büyücülerin aklından bu iksiri araştırmalarında kullanmak gibi bir düşünce geçti ama tabi ki bunun gibi düşüncelerin Kralın önünde ağızlarından kaçmasına cüret edemezlerdi.
Kralın şimdiki durumunu iyileştirmenin tek yönteminin bu iksirin olduğunu tabi ki biliyorlardı.
Tecrübe ettikleri değişim ise akıl almazdı.
İksiri içerken Kralın bedeni eski sağlıklı haline geri dönmüştü.
En yakındaki bakan yaraşır kıyafetlerle hızlıca yaklaştı.
Kıyafetleri giydikten ve biraz dinlendikten sonra Kral acil İmparatorluk Konferansının toplanmasını emretti.
Saray meşguldü, konferans hazırlıkları başlamıştı.
Kral güvendiği bakanlarına baktı, arka taraftaydı ve
[Yerimizi değiştirelim… Neler olduğunu anlatacağım. Konferans başlamadan önce fikirlerinizi duymak istiyorum.]
Diye güçsüz bir şekilde konuştu.
* * *
Kralın hikâyesini dinledikten sonra bakanlar sessizleşti.
Anlatılanlar akıl almazdı ve şu andaki benliklerin anlaması için fazlaya kaçmıştı.
[Ma, Majesteleri… Bir kez daha soracağız. Herkes, gerçekten herkes öldü mü?]
[Katledilmiş olamazlar, kurtulanlar eğer bozguna uğratıldılar ise… O zaman gerçekten herkes öldü mü?]
[İkmal Birlikleri ordunun arkasına konuşlandırılmamış mıydı? Güvendeler mi?]
Kral güçsüz bir şekilde kafasını salladı.
Bu görüntü herkesin bunu kabul edip etmeyeceğinin anlamalarını sağladı. Sefere çıkmış herkes katledilmişti.
Bunu duyan bakanlardan biri gözyaşlarına boğuldu.
İkmal Birliklerinin sağ olup olmadığını soran Bakan ilk savaş tecrübesini edinmesi için sefere kendi oğlunu da göndermişti.
Oğlunun güvenliğini sağlamak için birkaç ayarlama yapmış ve savaşın kızgıni tehlikeli olan ön cephesinde değil de daha güvenli olan arka birliklerle konuşlanmasını sağlamıştı. Ama bütün bunlar anlamsızdı.
Evvela herkes bu seferden galip olarak döneceklerini düşünmüştü, bu yüzden oğlunu bu sefere göndermişti…
Yaklaşan zaferin verdiği o his… Kral bu hissi artık hatırlayamıyordu.
Ancak, bunun gibi bir trajediden sadece bir kişi kurtulmayı başarabilmişti.
Toplamda kayıpların sayısı 15.000 idi.
Bu daha önce görülmemiş devasa bir kayıptı.
[Majesteleri… (Duyduklarımız) Doğru mu? Düşman sadece tek bir canavar mıydı?]
Nispeten sakin bir bakan bunu sordu.
Kral bu soruya kafa salladı.
[Evet. Ve bu katliamdan sadece ben kurtuldum.]
Bir kez daha kabul edilmesi zor olan olguları anlattı.
Tecrübe ettiği işkenceyi, canavarların durumunu ve aynı zamanda Bir İblis Lorunun Doğuşunu.
Ve İblis Lorduna karşı çıkan Falmas Krallığını bekleyen karanlık geleceği.
Bakanların gırtlakları düğümlenmişti.
Kralın anlattıklarına göre, Falmas Krallığının çöküşü yakın gelecekte kesinlikle gerçekleşecek kaçınılamaz bir şeydi.
Bu nedenle İmparatorluk Konferansı düzenlenmişti; bütün soylular geldikten sonra üç gün içerisinde gerçekleşecekti.
Ve sonra Kral İblis Lordunun sunduğu üç seçenekten bahsetti.
[Pekâlâ o zaman Falmas Krallığının yegane yöneticisi,
Sana sunacağım üç seçenekten sadece bir tanesini seçebilirsin.
İlk seçeneğin tahttan inmek; bu savaşın bütün sorumluluğunu üstlenerek makamından vaz geçeceksin.
Doğal olarak, savaştan sonra savaş tazminatını da ödemelisin, bu ödeme Falmas Krallığının arazisi olarak da alınabilir ya da 1.500 Yıldız Altını ile de gerçekleştirilebilir.
Sırada İkinci Seçenek var. Kral olarak ülkeni Tempest’ e sunmalısın.
Bu durumda Falmas Krallığı Tempest’ in himayesi altına girecek. (Tabi devlet – Sömürge)
Tabi devlet olarak size nasıl davranılacağı gerçekleştirilecek konferansta karar verilecek.
Bu kayıtsız şartsız teslim olmanız demek olsa da vatandaşların can sağlığını ben, kendim garanti edeceğim.
Ve son olarak, üçüncü seçenek, bu seçeneği çok tavsiye etmiyorum.
Bir kez daha soyluları toplayarak ülkeme karşı olan çırpınmalarına devam edebilirsin.
Eğer bu seçeneği seçersen o zaman gerçekten hayatın sona erecek.
Bu dünyanın tattırdığı ıstıraptan belki kurtulabilirsin ve onurunu sonuna kadar koruyabilirsin.
Vatandaşların açlıktan teker teker ölecek ve savaş uzun bir zaman devam edecek.
Bu üç seçenekten herhangi birisini seçmeye özgürsün.
Kararını bir hafta içerisinde ulağa söylemeyi unutma.
Cevabını iyi düşün, Kral.] (Rimuru)
Sevecen bir gülümseme ile güzel mi güzel yüzü ile gülerken bunları söyledi.
Gerçekten dehşete düşürecek bir İblis Lordu.
Sadece bunları tekrarlarken bile bütün benliği korku ile doldu.
Bunun gibi bir benliğe karşı çıkmayı bir kere daha düşünmeye cüret etmedi.
Korkusu gururundan üstün geldi; o şahsa karşı gelmek gibi bir isteğe sahip değildi.
Kendisini bir et yığınına çevirerek her gün kendi uzuvlarını tattırmıştı ona.
Bunun gibi bir korkuyu bir daha asla yaşamak istemiyordu ama bakanlarının dediklerini duymaya ihtiyacı vardı.
[İnanılmaz! Tek bir Yıldız Altını 100 altına bedel. 150.000 altın mı ödememiz gerekiyor demek bu?!
Canavarlara bunun gibi bir parayı vermeye gerek yok, bunu asla kabul etmeyeceğim!]
[Evet. Dahası (ödemelerin arasında) arazi de var!
Sadece bir Kontun arazisi olsa bile bunu kabullenmeyeceğim. Canavar ülkesi ile komşu olmak!]
[Ayrıca, teslim olmak düşünülemez bir şey! Düşmanın sözünü tutacağının garantisi yok ki!]
[Kararlıyız, sonuna kadar direneceğiz. Bütün onurumuz üzerine ant içeriz, o canavarların soyunu kurutacağız.]
Kral Edomalis konuşmaların bu şekilde devam edeceğini biliyordu.
Buradaki soylular gerçekliği tatmamışlardı, göremiyorlardı.
Korkmadıklarından değildi bu, savaşa kendileri gitmiyordu.
Güvenli bir yerden kendileri yerine savaşmak için başkalarını gönderiyorlardı. Kaybetseler bile sonuçları düşünmek zorunda değillerdi.
Şimdiye bu düşünce şeklinde bir sıkıntı yoktu.
Falmas Krallığı güçlüydü; komşu ülkelerden daha güçlüydü.
Ama bu sefer imkânsızdı. Sonuçta düşman bütün orduyu tek başına alt etmiş bir İblis Lorduydu.
[…Emin misiniz? Düşman bir İblis Lordu.
Bu bir benzetme ve ya bir abartma değil, orduyu tek başına alt etmiş bir İbls Lordu var karşımızda.
Hislerinize guru diyebilirsiniz ama savaşa gitmiş olan sizler miydiniz? Benim gururum çoktan parçlara ayrıldı.
Bir daha onun gibi bir korkuyu tatmak istemiyorum…
Bu deliliğe izin vermeyeceğim! Eğer savaşa gitmek istiyorsanız, kendi kendinize gidebilirsiniz, sizi durdurmayacağım!
Canavarlar güvenemeyiz, ee o zaman?
Teslim mi olacağız? Savaşa mı gideceğiz?
Bu iyi bir fikir mi? Ben savaşmayacağım. Artık çok geç, sadece teslim olabiliriz.
Bu kadarı yeterli. İblis Lordu çoktan kararını verdi…] (Edomalis)
**[Eğer yaptıklarının ülken için olduğunu söyleyeceksen, diğer ülkede olan bitenleri göz ardı etmemenin ahmaklık olacağını düşünmemenin cahillik olacağını söylerdim.
Eğer gerçekten diğer ülkeler ile olan ilişkini ilerletmek istiyorsan ancak o zaman iyi bir komşu ilişkisi kurabilirsin.]** (Rimuru)
İşte bu şekilde canavar onu uyarmıştı.
Marki Muller’ i ve Kont Herman’ ın dediklerini dinlemiş olsaydım bu durum hiç gerçekleşmemiş olurdu.
Yaptıklarım kendi bencilliğimdi, vatandaşlar için değil, sadece kendim içimdi.
İkinci bir şansım yok. Bundan başka bir şansım yok.
Eğer yapacağım seçimde hata yapacak olursam gerçekleşecek olan facia sadece benimle sınırlı kalmayacaktır aynı zamanda vatandaşlar da bundan payını alacaklardır.
Onurum ve gururum, bunlar benim için artık önemli değil.
En azından, vatandaşların mağdur olmayacağı bir plan düşünün!]
Kralın bütün gücüyle haykırdığını duyunca bakanlar buz kesildi.
Bu bencil ve her şeyden kendisine kar çıkarmaya çalışan Kral kendi hatasını kabul etmişti.
Ve savaşa gitmeyi düşünmenin mantıksız olacağını da belirtmişti.
Şüphesiz, Kralın da dediği gibi, kazanma olasılıkları yoktu.
Guruları sadece bir bahaneden ibaretti, sadece kendi çıkarlarını düşünüyorlardı ve ne yaptıklarının da farkınlardı.
Kral bakanlarının önünde eğildi ve
[Gerçekten çok üzgünüm. Lütfen en iyi seçeneği bulun. Ülke için… Vatandaşlar için.]
Kralın kelimelerine herkes kafa salladı ve diz çöktü.
Kral Edomalis de kafa salladı ve konuşları bir kez daha devam etmeye başladı.
Soylular toplanmadan önce bir seviyeye kadar bir plan düşünmeliler idi.
Soyluları ikna etmek kesinlikle gerekli bir şeydi, eğer bunu gerçekleştiremezler ise, Ülke kesinlikle çökerdi.
Durumu iyileştirebilmek için ne yapılabilirdi? Vatandaşların mutluluğu için ne yapılabilirdi?
Kral ve bakanlarının arasındaki konuşma sanki sonu yokmuş gibi devam etti…
Üç gün geçti.
Soylular en sonunda toplandı ve İmparatorluk Konferansına başladı.
Geçen seferki konferansta Kralın ve bakanlarının yüzünde olan sakinlik bu konferansta yoktu, ciddi ifadeler vardı yüzlerinde.
Soylular Kralın ifadesindeki değişimi fark etti ve yüz ifadeleri sertleşti.
Kralın hikâyesi soylulara aktarılmıştı.
Kralın sarf ettiği kelimeleri duyunca soylular kaosa sürüklendi.
[Ülkemiz Canavarlar ülkesi Tempest tarafından yenildi.
Bu nedenle, bunun sorumluluğunu alacak ve tahttan ineceğim.]
Kralın sarsıcı açıklaması nedeniyle Konferans daha da karmaşık bir hal aldı.
Sefere çıkan birliklerin azim sonu bir bakan tarafından açıklandı.
İnanılmaz olan şey ise sadece Kral’ ın bu azim sondan kurtulabilmiş olmasıydı.
Savaş tazminatı konusunda sonu gelmez bir eleştiri dalgası ile karşı karşıyaydı Kral.
Bunun gibi eleştirilerin haklılık payı vardı.
Otuz milyon nüfusa sahip Falmas Krallığı büyük bir ülke olduğundan ülkenin vergi geliri neredeyse beş milyon altındı.
Bu geçen yılın vergi geliriydi, ancak istenen tazminat 1.500 Yıldız Altını idi ve ya 150.000 altın.
Dahası, arazilerin de el değiştirecek olması.
Soylular öfke içerisindeydi ve Kral’ a bu sorumluluğu alması için yüksek sesle hitap ediyorlardı.
Tazminatı Kraliyet Ailesinin ödemesini talep ediyorlardı ve topraklarını vermeyi reddediyorlardı.
Soylular tamamen haksız değildi.
Ancak, bir şeyi unutuyorlardı.
Düşman koca orduyu tek başına alt edebilmiş bir İblis Lordu idi.
Daha doğrusu buna inanmak istemiyorlardı…
Bu olgu tekrarlandığında bazı soyluların yüzleri bembeyaz kesildi ama kibirli şekilde konuşanlar da vardı.
Kral Edomalis’ in de düşündüğü gibi soylular bir sonuca varamadı ve kaos devam etti.
[Majesteleri! Tahttan inseniz bile bu sorumluluktan kaçamazsınız!
Evvela yalnızca tek başınıza kurtulabileceğinizi mi düşündünüz?]
[Eğer ben tahttan inmezsem İblis Lordunun gazabı ile karşılaşacağız, bu konuda emin misin?
Dahası eğer hükmüme devam edersem tabi devlet olmaktan (sömürge) başka şansımız yok, bunun gibi bir şeye hazır mısın?]
[Gu…. Ancak! O canavara koşulsuz ve şartsız bir şekilde teslim olmak (düşünülemez)!]
Bunun gibi diyalogları ardı ardına tekrar etti.
Bakanlar durumu inceledi ve Kral ile daha önceki konuşmalarını hatırladı, yüzleri sinirden kıpkırmızı idi.
Kral Edomalis bencil ve açgözlü bir insan olarak tasvir edilebilirdi ama tamamen körü körüne açgözlü birisi de değildi.
Dahası ahmak bir Kral da değildi, gelecekte neler olabileceğini kestirebiliyordu.
Bu seferki hatası bile ülkesinin çıkarlarını korumak içindi.
Bütün bu hatayı Kral’ ın üzerine yığmak bir hataydı. Bu tek yönlü suçlama kaldırılabilecek bir şey değildi.
Soylular sadece kendi çıkarlarını korumak istiyordu ve Falmas Krallığı ve ya vatandaşları umurlarında değildi.
En sonunda konferans bir sonuca varılamadan sona erdi.
Rimuru’ nun ve ya Bilgelik Kralı Raphael’ in tahminine göre ilerliyordu durum; Falmas Krallığı bir iç savaşa sürüklendi, Kral’ ın tarafındakilere karşı Soylular çatışıyordu.
Sonuç, Falmas Krallığı’ nın çökmesi idi.
Daha sonraki nesillere bir İblis Lordunun gazabının bir ülkeyi nasıl yok ettiği anlatılacaktı.
* * *
Kont Nidole Maidam’ ın topraklarından bir gencin ortaya çıktığı söylenir, bu kimse daha sonra yeni Kahraman olarak tarih sayfalarında anılacaktı.
Soyluların açgözlülüğüne karşı savaşmak için, vatandaşların mal ve mülklerini korumak için ülkeyi gezerek gönüllüler toplamıştı.
Zeki ve sağduyulu insanlar bu gencin peşine daha yolculuğunun ilk safhalarında katılmayı seçmişti.
Bu gencin adı Youmu idi.
Youmu Ön Saf Birliklerinin kumandanıydı ve bu nedenle sınırdaki köyler ve köylüler arasında hızlı bir şekilde ün saldı; özellikle canavarlar tarafından saldırı altındaki merkezden uzak olan köylerde.
Youmu denen şahsın kendisi de baya karizmatik idi ve göz açıp kapayana kadar gücü ve etki alanı müthiş bir şekilde genişledi.
Köylülerin bu genci namağlup olarak tanımlıyorlardı. Söylenenler daha sonra söylentilere dönüştü.
Birlikteliği sağlayamamış Soylu Orduları ona karşı gelebilmek için fazla dağınık ve fazla bölünmüştü, ezici gücünü göstermeye başladı Youmu.
Bu genç şahıs sadece Marki Muller tarafından desteklenmiyordu, Kont Herman ve diğer güçlü soyluların bazılar da Youmu denen şahsı desteklemekteydi ama sadece bu kadar değildi aldığı destek, Kraliyet Ailesinin varisi de onu destekliyordu.
Eski Kral Edomalis’ in oğlu Edgar halen daha bir çocuktu ama Ypumu’ nun kişisel kurmay subayı olarak aktif bir rol oynamıştı. Babası Kral Edomalis ise tahttan indikten sonra idam edilmişti.
Kralın idamı son zamanlarda baya popüler bir konu haline gelmişti. Guletin Kralın başını bedeninden ayırırken genç bir kızın gülüşü yankılanmıştı. Sonra sanki açıklanamaz bir güç nedeniyle Kralın başı ve bedeni uçmaya başlamıştı ve ufukta kaybolmuştu.
Şüphesiz bu bunca kişisinin gördüğü bir halüsinasyon olamazdı, bunun kanıtı ortalıkta geriye bir kan damlası bile kalmamış olmasıydı.
Ancak hikâyenin bu kısmı tarihin sayfalarından çıkarılacak ve hiç gerçekleşmemiş gibi olacaktı.
Daha sonraki yıllarda bu konu tartışmaların ve teorilerin ortaya çıkmasına neden olacaktı; adı Marius olan Kahraman Kral Youmu’ nun sağ kolunun Kral’ a tıpa tıp benzediği söyleniyordu, ancak o noktada hiçbir soylu bunun gibi bir teorinin gerçek olup olmadığını ispat edemiyordu.
Sadece iki yıl içerisinde genç Kahraman Kral, Muhteşem Youmu asil görevini tamamlamıştı ve eski Falmas Krallığı’ nın parçalanmış topraklarını birleştirmeyi başarmıştı.
Bunun gerçekleştirilebilmesinin tek nedeni Cüce ve Brumund Krallığı’ nın asil yardımları idi. İleride bu neden başarılı bir birleşmenin en önemli kilit taşı olarak bilinecekti.
Ancak, bunun haricinde, aynı öneme sahip, ülkeyi sarsacak başka bir şey daha vardı.
Bu, Asil Kral Youmu ve Kudretli Octogram üyesi Yüce İblis Lordu Rimuru Tempest arasında yapılacak saldırmazlık paktı idi.
En sonunda bu pakt savaş sonrası yarıtımların ve Youmu’ nun tazminatı bahanesi için kullanılacaktı.
Yüce İblis Lordu Rimuru tempest ve Kahraman Kral Youmu arasında imzalanan saldırmazlık paktı insanlara korku salan savaşın sona erdiğini belirtiyordu; Tek başına koca bir orduyu katledebilen İblis Lordunun gazabından duyulan korkunun sonunu.
Bu pakt aynı zamanda genç Kral Youmu’ nun meşruiyetini de sağlıyordu da bunun hakkında çok konuşulmuyordu.
Eski Kralın ölümü ve Kahraman Kral Youmu’ nun tahta çıkışı ile birlikte Kahraman Kral Youmu ve Yüce İblis Lordu Rimuru arasında bir arkadaşlığın başladığı söyleniyordu.
Bu kudretli ülkelerin desteği ile yeni bir ülke kurulmuştu.
Bu yeni ülkenin ismi <> olacaktı.
Bu ismin anlamı ise “Karşılaşılan vahim durumdan yeniden doğan bir ülke” idi.
Youmu kurucu Kral olarak yerini ladı ve ismini Youmu’ dan Falmenas olarak değiştirdi.
Yanında iki kudretli İblis vardı, kurmay subayı ve politik danışmanı olarak. Politik danışmanına ne olduğu daha sonraki kayıtlarda tam olarak belirtilmemiş olsa bile Kahraman Kral kendisini sadık ve zeki şahıslar ile sarmıştı.
Dostlarını güveni ona yol gösterirken Youmu yola çıktı, <> ülkesinin Kahraman Kralı olacağı yola.
Yeni bir çağ,
Çalkantılı zamanlarda tarihin akışı durmuyordu.
☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽

Önceki Bölüm |          | Sonraki Bölüm