006–Yetenek Edinme

Font Size :
Dark Mode
Reset Mode






 Önceki Bölüm |          | Sonraki Bölüm 

Çevirmen: bakakuun
Veldora’ yı özümsememden 30 gün geçti.
.
Bu günlerde ne mi yapıyorum?
Salak mısın?!
Bir dakikalığına düşün!
Bir slime’ a dönüştüm!
Bir saldırıya uğrasam ne olacağını düşünüyorsun?

Ve, bir de bu haldeyken koşmayı dene!!!
Yani, nasıl savaşabileceğimi düşünüyordum.
Aynı zamanda bazı çimleri ve değişik bir şekilde parıldayan taşları yiyorum,
Veldora’ nın da önceden belirttiği büyü enerjisinin yoğunlaştığı yerde.
Yediğim çimler büyük olasılıkla Hipokte türünden.
Beklenildiği gibi, bunula birlikte iyileştirici ilaç stokum arttı.
Ve bu ilginç şekilde parıldayan taşlara görünüşe göre “İblis Cevheri” deniyor.
Metalden daha sert ancak yeteri kadar esnek, üst sınıf kaliteli bir materyal.
Süper ender bir materyal olmasını isterdim… ama bu dünyada Orichalcum ya da Hihiirokane gibi efsanevi cevherler var mı bilmiyorum.
Belki baya ender bulunan bir şey, belki ben fazla açgözlüyüm.
Lezetli (mi?) bazı otları ve taşları çiğnerken bunları düşünüyordum.
Su püskürtebildiğime göre bunu bir çeşit su tabancası gibi kullanamaz mıyım acaba?
Evet, fikrini beyan etmene gerek yok.
Yapamayacağımı düşünüyordun değil mi?
Yeterince alay edilmedim mi?
Yani, gerektiği zaman yapmam gereken şeyi yaparım.
Karnelerimde bile “Eğer denerse yapabiliyor” yazıyor, ya.
Ve bu yüzden – Yapabilirim!
Bunları düşünürken nehre doğru hızlıca hareket ettim.
Hayal ettiğim gibi karanlık ile kaplanmış olmasına rağmen bu göl (nehir?) baya büyük.
Ama düşündüğümden de gizemli ve durgun bir havası var.
Hiçbir yaşam enerjisi bulundurmuyor, tamamen huzurlu bir yer.
Büyü enerjisi suya yayılnış durumda ama bu suda bir canlı yaşıyor demeye dilim varmıyor.
Daha bozulmamış doğal güzellik!
Ne kadar güzel!
O ayrı bu ayrı…
Geçen sefer yeterince çalışmadığım için hala bütün gücümle su atmayı iyi beceremiyorum.
“Ağız” fazla büyük olunca su itişinin gücü çok fazla oluyor.
Bu sefer bir su tabancasını anımsarken az bir şey bırakmaya çalıştım.
Sanki ağızımı su ile doldurduktan sonra az bir kısmını tükürmek gibi.
Ama hiç su gelmiyor.
Çok mu küçük oldu?
Az bir şey daha genişletince oldu. Vr güçlü bir şekilde yakınlardaki bir kaya parçasını ıslatmaya çalıştım.
Güzel, güzel.
Şimdi bunu savaş için kullanıma göre ayarlayalım.
.
.
.
Hedefimi bir kaya parçası yaparak, nazik bir şekilde yavaş yavaş su çıkışını artırarak denemeye başladım.
Tamam. Nasıl yapmam gerektiğini anlamaya başlıyorum.
Ama eğer bu fışkırttığım suyun birine gelse canı acıyabileceğini biliyorum ama buna bitirici darbe diyemem.
Ne yapsak ki?
Bunları düşünürken göle girdim.
Sanki yorulunca girilen bir banyo gibi.
Hayır… Suya oynamak için girmedim tamam mı!
Vücudumun yüzmesini ve batmasını [Büyü Algısı] ile izledim.
Sanki bir deniz anası gibi…
Hmm… Eğer “yüzümü” titretirsem acaba su dalgası yaratabilir miyim?
Yüzümdeki büyü enerjisine odaklandıktan sonra titretmeye (sallamaya) çalıştım.
Bir *pyoon pyoon… pyooooooon* ile küçük damlacıkların oluştuğunu gördüm. Ve su içerisinde hareket etmeye başladım. Harika bir başarı!!!
Şaşkın bir şekilde su içerisinde oynadım.
Ne kadar güzel bir değişiklik!
<<Yetenek [Su Akım Kontrolü] elde edildi>>
Bir saniyeliğine sesi [Ulu Ermiş] zannettim ama “Dünyanın Sesi” imiş…
Oyun oynarken bir yetenek kazanmak…
Sonuç olarak derinlik, yön ve hızı kontrol edebiliyorum.
Ve eğer gerekirse [Hidrolik İtiş] ile hızımı arttırabiliyorum.
Eğer nefes almak zorunda olmayışımı göz önünde bulundurursak su altında savaşmak baya kolay olabilir benim için.
Geri çekilmeden bahsetmeden sudan çıktım.
Teneffüs bitti.
Saldırı yöntemleri bir problem oluşturuyor.
Teneffüs verdikten sonra, aklıma denemek istediğim yeni bir fikir geldi.
Suyun basıncını arttırmam gerekiyor.
Bu sefer suyu bir kovana (silindir, rulo) içerisine doldurduğumu hayal ettim ve fışkırttım.
Açıklığı ve basıncı kontrol ederek fışkırtılan suyun gücünü kontrol edebiliyorum – [Su Akım Kontrolü] ile aynı mantık.

*Bishuu!!!*
Keskin bir şekilde su hedefi olan kaya parçasına vurdu.
Küçük bir çeltik bıraktı.
Başarılı… deme?
Bu hissi unutmamak için tekrar etmeye devam ettim.
Tabi ki açıklığı ve basıncı kontrol ederek.
Daha sonra suyun spiral bir şekilde döndüğünü hayal etmeye başladım.
Açıklığın genişliğindense suyu inceltmeye çalıştım.
Evet! Fikir kesici bir su yaratmaktı (su testereleri gibi).
*Bishun!*

Su kılıcı kaya parçasını kesip attı!!!
Gerçeği söylemek gerekirse gücünden ben de şaşırdım.
Bir haftalık emek en sonunda meyvesini verdi!

<<Yetenek [Su Kılıcı] elde edildi>>
<<Yetenekler [Hidrolik İtiş], [Su Akım Kontrolü] ve [Su Kılıcı] Ekstra Yetenek [Su Kontrolü] ne gelişti.>>
Denemedikçe bilemezsin.
Gerçekten meyvesini verdi.
Ekstra yetenekler ve normal yetenekler arasında dağlar kadar fark var.
Ve bu şekilde savaşmama yarayacak bir yötem buldum.
Bununla birlikte bir yolculuğa çıkabilirim.

Sonunda.
Bu dünyada kendimi bu gölün dibinde yeniden doğmuş bir şekilde bulmamdan tam tamına 120 gün geçti.
Sonunda evden dışarıya olan yolculuk başlayabilir.
Biraz tedirginim ama bu ağzıma alacağım bir şey değil.

Ses tellerim olmadığından, vücudumla acaba yaratabilir miyim diye denedim. Ama şimdiye kadar başarısız oldum.
Denemek için burada kalmayı düşündüm ama bunu yapamam.
Görünen o ki düşüncelerimi aktarmak için “telepati” ye güvenmek zorundayım.
En kötü durumda düşmanlarımın merhametine kalmış bir vaziyette olurum, yani konuşmayı öğrenmeden hayat biraz zor olacak… Ama yapabilecek bir şey yok.
Burada kaç saat geçirirsem geçireyim bir şey değişmeyecek.
Ama şimdi gerçekten dünyayı gezmek, dışarıyı görmek istiyorum ve başka “Dünya Gezginleri” ile temasa geçebilir miyim denemek istiyorum.
Büyü kullanmayı öğrenmekte eğlenceli olacaktır.
Bu düşüncelerle yolculuğa artık çıkmalıyım.
Dedikleri gibi şimdiki zaman gibisi yoktur.
Veldora’dan da bir tepki yok.
Yok olmuş gibi ama bunun doğru olmadığını biliyorum.
Bir söz verdik, sonuçta.
Bir daha görüştüğümüzde bir sürü komik ve eğeleneli hikayeler hazırlarsam iyi olur.
Böylece tanıdık geniş bir odadan yeryüzüne giden yolda yürümeye başladım.
Daha önce görülmemiş bir dünya, bir sürü olasılığın gerçekleşebileceği yer, bunu yapmanın çok özlemini çektim sonuçta…
Durum
İsim: Rimiru Tempest
Tür: Slime
Kutsal Koruma: Fırtına Hanedanı
Ünvan: Yok
Büyü: yok
Yetenekler: Özel Yetenek [Ulu Ermiş], Özel Yetenek [Avcı], Slime yetenekleri [Yeme, Absorbe, Yeniden Oluştuma], Yetenek [Hidrolik İtiş], Ekstra Yetenek [Büyü Algısı].
Rezistans: Termal dalgalanma Rezistansı EX, Fiziksel Atak Rezistansı, Acı Algı Rezistansı, Elektirik Rezistansı, Felç Rezistansı
———————————————————————-
Derin, derin bir karanlığın içinde…
Kimsenin ziyaret edemeyeceği, çaresizliğin ortasında,
Veldora bir başka gününü yalnızlığı ile geçiriyor.
Afet Sınıfı Fırtına Ejderhası Veldora
Özel S Sınıfı Canavar
Hem canavarların hem de maceracıların A-F ye kategorileri var.
Sınıfı içerisinde ekstra güçlü olanların yanında “+” güçsüzlerin içinde ise “-“ var.
Bu öneri “Dünya Gezgini” Serbest Lonca Başı, Büyük Üstad Kagurasaka Yuuki tarafından verilmişti. O bu sıralama sitemini yarattı.
Önce Acemi –> sonra Başlangıç –> Orta –> İleri derece, anlaşılması kolay dört aşamalı bir sistem. Ve bu arada İleri seviye C ve üzeri, Orta seviye D, Başlangıç seviyesi E ve de Acemi seviyesi F.
Bu sebeple beklenilenden güçlü canavarlar karşısında hayatını kaybeden maceracılar da azaldı.
Aynı seviyede olanlar teke tekte eşit oluyorlardı.
Bu nedenle savaşmak daha güvenli olmuştu.
A seviyesini geçen ve özellikle onlara ayrılan S seviyesi, İblis Kralları içindi. Ve onunda üzerinde olan bir afet seviyesinde güçler barındıran canavarlar – Özel S Sınıfı.
Normal sıralamadan sapan anormal varlıklar.
Günümüzde, A sınıfı bir canavar bir ülkenin kaderini tehlikeye atabilecek bir varlık.
Umutsuzluk aşılayabilecek bir benlik.
Her şeyden önce Veldora için etrafında ne olduğu umurunda değil.
Ama bugün de düşünüyor,
Hayatın ne kadar bıktırıcı ve sıkıcı olduğunu.
Kahramana karşı kaybedeli 300 yıl olmuş.
Bu kavgayı birden çok sefer hatırlamıştı.
Konu hakkında acı duyuyordu ama ilginçtir bir kin beslemiyordu.
Kafasına göre savaşan kafasına göre yaşayan biriydi o.
Onunla karşılaşanlar azdı.
Onun için ilk kaybettiği kavga değildi.
Ama teke tekte ve aynı handikaplarla kaybetmek… Bu bir ilkti.
Soluk, beyaz bir ten,
Küçük, kızıl dudaklar,
Uzun simsiyah saçlar,
Çok uzun olmayan nazik ince fiziği.
Yüzü bir maskeyle kapalı olmasına karşın Veldora’ nın saldırılarına verdiği karşılıklar onun feminenliğini ortaya çıkarıyordu. Güzel bir bayan.
Gözleri görmediği için, maskenin altında yaşadığı duyguları kesememişti. Bu yüzden mi acaba? Hiçbir korku veya kin belirtisi olmadan sadece tarafsıca kılıcını salladı… Çok yazık.
Eğer bu zindandan kaçsaydı nolurdu?
Bazen bunun hakkında düşünüyordu.
Ona karşı olan intikamını alır mıydı? Ondan nefret etmese bile?
Eğer bir kez daha denk gelirse bir kere daha savaşmak istiyordu onunla.
Bunlar gerçekten hissettiği duygularıydı.
Ama bu öylesine bir savaş olmayacaktı bu seferi kendi benliklerini ortaya koydukları bir savaş olacaktı!
Kızı Veldora’ nın benliğinden haberdar edecek ve en baştan bütün güçleriyle savaşacaklardı.
Bu Veldora’ nın tek dileğiydi.
Ama insan ömürü kısa…
Bu dileğinın hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini çok iyi biliyordu.
Ama yine de… Aynı döngü içerisinde düşünüp duruyordu…
Kaç yıl geçti acaba?
Bir gün,
*Gorogoro, zudon!!!*
Açık mavi bir beden kendisininkine çarptı.
Buralarda, kendisinden sızan büyü enerjisi nedeniyle normal denebilecek bir yaşam formu yaşayamazdı.
Dahası, tamamiyle saf büyü enerjisinden oluşan Veldora’ ya dokunmak üst sınıf bir canavar için bile yapması zor bir şey idi.
Durum hoşuna gitmişti, Veldora benliğe baktı.
Ve bu onların karşılaşmalarına sebep oldu.
Daha kendisi farkında olmadan yaşama isteğini bir kenara bırakmış olan Veldora için şimdi bu küçük garip şey onun tek umudu olmuştu.
Bu karşılaşmanın kesinlikle bir nedeni vardı (kader).
Veldora bunu sezdi.
Daha önce sezmediği gibi.
(Beni duyabiliyor musun Ufaklık?)
Buna inanarak, Veldora seslendi.
.
.
Yazar’ ın notu: Şimdilik Veldora için hikaye burada bitiyor, Yavaş yavaş “adı” tekrar ortaya çıkabilir…

Önceki Bölüm |          | Sonraki Bölüm